Başbakan Davutoğlu'nun bu hafta gerçekleştirdiği Paris, Berlin ve Brüksel ziyaretlerindeki temas ve açıklamaları Türkiye'nin Avrupa politikasının nasıl şekilleneceğinin işaretlerini veriyor. Her şeyden önce, Başbakan'ın aynı hafta içerisinde Avrupa'yı iki defa ziyaret etmesi Türk dış politikasında Avrupa'nın çok önemli bir yere sahip olduğunu gösteriyor. Bu ziyaretler sırasında görüştüğü Almanya Başbakanı Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Avrupa Konseyi Başkanı Tusk ve Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker Avrupa Birliği politikalarının belirlenmesinde en fazla etki sahibi olan liderler.
Başbakan Davutoğlu Avrupalı liderlerle yaptığı görüşmelerde Türkiye'nin Avrupa Birliği ile nasıl bir ilişki içerisinde olmak istediğini tereddütlere yer bırakmayacak açıklıkta ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker'in, AB'nin genişlemesinin beş yıl süreyle dondurulacağına dair ifadelerini eleştiren Davutoğlu, Türkiye'nin buzdolabında dondurulmayı kabul etmediğini söyleyerek artık AB'den de Türkiye'nin üyeliği konusunda rasyonel bir karar beklediğini gösterdi.
Aslında Türkiye'nin üyeliği konusunda Avrupa'nın kafası karışık... Farklı kesimlerden farklı sesler çıkıyor. Avrupa halklarının önemli bir kesiminde İslamofobi ve yabancı düşmanlığı yaygınlaşırken bazı üye ülke hükümetlerinin Ankara'ya yönelik politikalarını bu dalgaya göre şekillendirdikleri veTürkiye'nin üyeliğine karşı çıktıkları görülüyor. Bazıları ise daha rasyonel davranıyor ve stratejik açıdan önemli gördükleri Türkiye'nin AB üyeliğine açık bir destek veriyorlar. Hatta AB'ye üye ülke sayısı açısından bakıldığında üye ülke hükümetlerinin çoğunun Türkiye'nin üyeliğine olumlu yaklaştıkları biliniyor. İşte Davutoğlu, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda AB üyelerinin artık netleşmesini ve 1963 Ankara Anlaşması'yla öngörülen üyeliğin gerçekleşmesini talep ediyor.
SAĞDUYU ÇAĞRILARI
Davutoğlu'nun ziyaretleri sırasında verdiği bir başka mesaj, Türkiye'nin İslam adına terörizme yönelenler kadar İslam ile terörizm kavramlarını yan yana getirenlere de açık bir şekilde karşı çıktığı oldu. Paris saldırılarına karşı Fransa'da düzenlenen büyük yürüyüşe katılarak radikalizme ve terörizme karşı çıkma konusunda Avrupalı müttefikleriyle dayanışma içerisinde olduğunu gösteren Başbakan Davutoğlu, Türkiye'nin de sık sık maruz kaldığı terörist saldırılar konusunda Avrupalı ülkelerden aynı desteği beklediğini gösterdi. Paris saldırılarını İslam'ı ve Müslümanları töhmet altında bırakmak için bir fırsat olarak kullanmak isteyen çevrelere karşı çıkan Davutoğlu, bu saldırılar nedeniyle oluşan öfkenin Batı dünyasında İslam karşıtlığına dönüşmemesi uyarısında bulunarak bu konuda Avrupalı siyasetçilerin sorumluluğuna dikkat çekti.
Avrupa'da önce Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarına yansıyan, sonrasında ise başta Almanya, Fransa ve İngiltere olmak üzere birçok AB ülkesinde yaşanan sokak gösterilerinde açıkça kendini gösteren İslamofobi ve yabancı düşmanlığı Başbakan Davutoğlu'nun ziyareti sırasında yaptığı açıklamalarda sürekli olarak gündeme geldi. Avrupalı liderlerin bu yeni tür ırkçılıkla mücadelede şimdiye kadar başarısız oldukları ve hatta bazılarının bu dalgaya karşı kürek çekmek yerine siyaset gemilerinin yelkenlerini bu rüzgarla doldurmak istedikleri görülüyor. Böyle bir atmosferde Türkiye'den yapılan sağduyu çağrıları Avrupa'nın hem kendisinin yeni bir etnik ve dinsel taassup girdabına sürüklenmesinin hem de dünyayı böyle bir tehlikeye atmasının önlenmesi açısından çok önemli.
İŞBİRLİĞİ KONSEYİ
Başbakan Davutoğlu'nun Avrupa temasları çerçevesinde verdiği bir başka mesaj ise Türkiye'nin Avrupa'nın bir parçası olduğu ve Avrupa politikasının tam ortasında yer aldığı şeklindeydi. Bu mesajı hem Avrupalı liderlerle yaptığı görüşmelerde Avrupa'da yaşayan milyonlarca 'gurbetçi'ye işaret ederek hem de Berlin'de ve Paris'te miting havasında binlerce Türkiyeliye hitap ederek verdi. Artık Türkiye seçimlerinde oy kullanmaya başlayan gurbetçiler sayesinde Berlin, Köln, Amsterdam gibi Avrupa şehirleri de Türkiye siyasetinin önemli mekanlarına dönüştüler. Davutoğlu'nun Avrupa gezisi sırasında yaşanan önemli bir gelişme Almanya ile bir Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi kurulmasının kararlaştırılması oldu. İki ülkeden çok sayıda bakanı bir araya getirecek bu ortak kabine toplantısının ilkinin 2016 yılı başında Türkiye'de yapılması konusunda prensip olarak anlaşıldı. Bu kararın hem Türkiye'nin son dönemde ciddi gerginlikler yaşadığı Almanya ile sorunlarını giderip işbirliğine yönelmesinde, hem de Berlin'in çok belirleyici olduğu AB'nin Türkiye politikalarının daha sağlıklı bir çizgiye çekilmesinde etkide bulunması bekleniyor.
[Sabah Perspektif, 17 Ocak 2015]