Rejime karşı 13 yıldır mücadele eden muhalifler başarıya ulaştı. Suriye halkının mücadelesini, azmini, sabrını küçümseyenlere de bu iyi bir ders oldu
Muhalefetin başarısında Türkiye'nin etkisini, katkısını kabul etmeyen yok. Esad rejimine bağlı olanlar, sahada ve diplomaside Türkiye'nin etkinliğini hazmedemeyenler bile bu gerçekliği kabul etmek zorunda kaldılar.
Türkiye ilk andan itibaren Suriye halkının yanında oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm dünyayı karşısına alma pahasına, Suriye'de muhalefete sahip çıktı. Suriye'nin içinde güvenli bölgeler oluşturarak, daha fazla halkın Suriye'den zorla çıkarılmasını engelledi. Suriye Milli Ordusu'nun eğitilmesinde, teçhiz edilmesinde ve direnecek kapasiteyi oluşturmasında kararlılık gösterdi. Türkiye, Suriye'nin farklı bölgelerinde rejimin saldırılarından kaçarak İdlib ve çevresine gelen insanların güvenliği için sahada oldu. Diplomasiyi sonuna kadar zorlayarak, İdlib çevresinde "çatışmasızlık bölgelerinin" oluşturulmasında öncü oldu. Sivil halkın buralarda yaşama imkanı için her türlü yardımı gönderdi. Rejime direnebilecek nüfusun Suriye'de kalması önemliydi. Bugün muhalefet başardıysa, Türkiye'nin buralarda sağladığı "çatışmasızlık alanlarında ve güvenli bölgelerde" yaşayan nüfus sayesindedir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, siyasi ve ekonomik maliyetine rağmen, Suriye'den gelen sığınmacılara açık kapı politikası izledi. Kritik seçim dönemlerinde bile -kendi tabanından bazı çevrelerin eleştirisine rağmen- Türkiye'de yaşayan sığınmacılardan yana bir duruş sergiledi. Suriye tarafında 5 milyondan fazla, Türkiye'de ise 3 milyon civarında Suriye vatandaşına bilfiil koruyuculuk yaparak sahip çıktı
Hem Türkiye'den dönecek olan ve Türkçe konuşan sığınmacıların, hem de Suriye içinde destek verilen muhalefetin Suriye'nin geleceğinde, Türkiye'nin elinin güçlü olması bakımından önemli bir potansiyel oluşturuyor. Daha ilk günden itibaren, sığınmacılar, güvenli, onurlu ve gönüllü olarak ülkelerine dönmeye başladı. Dönenler, teşekkür ederek, minnettarlıklarını ifade ederek, gelecekte Türkiye'nin yanında olacaklarını söyleyerek ve özellikle Erdoğan'a müteşekkir olduklarını belirterek gidiyorlar. Suriye iç savaşı süresince Türkiye bir çok güvenlik tehdidiyle yüzleşti. Güç boşluğundan yararlanarak, alan kazanmaya çalışan, batılı güçlerin desteğiyle demografiyi değişime zorlayan terör örgütleri ile mücadele etti. Dünyada, DEAŞ terör örgütü ile en fazla mücadele eden ülke oldu. PKK-YPK/ PYD terör örgütlerine karşı sınır ötesi harekatlar düzenledi. Sınırlarımızın yanı başında bir terör koridorunun ve teröristanın oluşturulmasını engelledi.
Şimdi bazı çevreler, Suriye yeni yönetiminde terör örgütlerinin güçleneceği kampanyasını yürütüyorlar. Esad teröre destek verdi. PYD/YPG terör örgütlerinin alan kazanmasına ses çıkarmadı. Onlarla anlaşma yaptı. Türkiye Esad rejimi döneminde terörle mücadele ettiyse, Suriye yeni yönetimi döneminde de daha kararlı ve tekili şekilde terörle mücadele edecektir. Türkiye'nin, kendisine tehdit oluşturan terör örgütlerine yeni yönetimin izin vermeyeceğini beklemesi en doğal hakkıdır.
Ortadoğu'da yeni bir dönem başlıyor. Bu yeni dönemde, bugüne kadar olduğu gibi, toprak bütünlüğü temelinde, kapsayıcı, adil, düzenli, sürdürülebilir bir Suriye'nin inşası için mücadele eden Türkiye, hem diplomaside hem de bizzat Suriye'nin yeniden yapılandırılması ve inşasında öncü olacaktır. Dışişleri Bakan Hakan Fidan ilk basın toplantısında, "Türkiye komşu ülkelerle birlikte Suriye'nin yeniden inşa edilmesinde elinden geleni yapacak. Yeni yönetim ile işbirliği yapacak" açıklamasını yaptı. Suriye'de kapsayıcı, adil, istikrarlı bir düzen kurulduktan sonra, yeniden yapılandırılan bir devlet yönetimi ile başarılı olursa, bu başarı bölgedeki diğer ülkeler için bir model oluşturacaktır.
Yeni Ortadoğu denkleminde, halkın başarısını gasp etmek isteyen uluslararası çevreler boş durmayacaktır. Özellikle Suriye'de çıkarı olan güçler, kendi nüfuz alanlarını yeniden ihdas etmek için bozucu hamlelerini devreye sokmaya çalışacaklardır. Bu anlamda hem Suriye yeni yönetimin hem de Türkiye'nin bu konuda dikkatli olması gerekir. Arap ayaklanmaları sonrası elde edilen tecrübe bu bağlamda önemlidir.
[Sabah, 10 Aralık 2024]