Amerikan başkanlık seçimlerinde anketler iki aday arasındaki Harris lehine olan birkaç puanlık farkın son haftalarda kapandığını gösteriyor. Temmuz ayında Biden’ın çekilmesiyle genç, enerjik ve kadın bir adayla yeni bir heyecan dalgası yakalayan Demokratlar, bir milyar doların üzerinde bağış toplayarak adeta gövde gösterisi yapmışlardı. Bu heyecanın seçime kadar sürdürülmesinin hiç de kolay olmayacağı belliydi ve Ekim ayında yarışın ne kadar çetin geçeceği daha fazla anlaşıldı. Son üç başkanlık seçiminde de Cumhuriyetçilerin adayı olan Trump’ın kendini ve izleyeceği politikaları izah etme sorunu yokken Harris’in üç ay gibi kısa bir zamanda hem kendini Biden’dan ayrıştırmak hem de seçmene kendini tanıtmak konusunda zorlandığı görülüyor.
Harris’in Değişen Pozisyonları
Harris senatörlüğü döneminde partinin ileri kanadının önemsediği konularda keskin pozisyonlar alarak yıldızını parlatan bir siyasetçi olarak öne çıkmıştı. Partinin herkese sağlık sigortası sağlanmasını savunan sol ilerici kanadıyla birlikte hareket etmişti. Bu bağlamda, yaşlılar ve çocuklar için sosyal güvenlik yardımlarını genişleten kanun tasarılarına Bernie Sanders’la birlikte sponsor olmuştu. Gene senatörlüğü döneminde ilerici kanadın savunduğu şekilde göçmenlerin ülkeye izinsiz girmelerinin suç kapsamından çıkarılması gerektiğini söylemişti. 2019’da başkan aday adayı olarak da kaya gazı çıkarılmasının yasaklanması taraftarı olduğunu ifade etmişti.
Harris, Trump kampanyasının kendisini sol radikal bir aday olarak damgalama çabalarının da etkisiyle kendini daha merkeze yakın bir siyasetçi olarak lanse etmeye çalışıyor. Bağımsızların ve Trump’tan memnun olmayan Cumhuriyetçilerin oylarına ihtiyacı olan Harris, evrensel sağlık sigortası, sınır güvenliği ve kaya gazı meselelerinde daha önce ifade ettiği ilerici pozisyonlarını revize etmiş görünüyor. Çarşamba akşamı CNN’de yayınlanan kararsız seçmenle buluşma programında bu tür pozisyon değişikliklerini izah etmek zorunda kalan Harris, Başkan Yardımcısı olduğunda daha farklı perspektifleri gördüğü ve karşı tarafla çalışmanın önemine inandığı gibi tezler ileri sürdü.
İzleyenlere hemen her konuda karşı tarafı dinlemeye ve politikalarını pratik ve pragmatik bir biçimde yeniden düşünmeye açık olduğu mesajını vermeye çalışan Harris’in bu sefer de net duruş sergilemekte güçlük çektiğine şahit olduk. En net mesajlarını kürtaj ve Trump’ın ne kadar tehlikeli olduğu konularında veren Harris, kadın oylarından büyük beklentisi olduğunu göstermiş oldu. Trump’ı ‘faşist’ olarak niteleyen eski özel kalem müdürü John Kelly’yle aynı fikirde olduğunu söyleyen Harris’in seçmeni Trump’la korkutma stratejisine devam etmesi birçok meselede sergilediği yumuşak ton ve mesajlarla tam bir tezat teşkil ediyordu. Kürtaj ve Trump’ın demokrasi için tehlike teşkil etmesi konularında bu kadar net mesajlar verirken diğer konularda neden pozisyon değiştirdiğini izah etmek zorunda kalması, Harris’in seçmene özgün bir siyasetçi olduğu mesajını vermekte zorlandığını gösterdi.
Filistin Meselesi
Harris’e Filistin konusunda gelen bir soru, Amerika’nın İsrail’e verdiği destek sayesinde ölen Filistinlilerle ilgiliydi. Amerikan desteğini sorgulamak veya sorunsallaştırmaktan uzak duran Harris, Yahya Sinvar’ın öldürülmesiyle ateşkes ve barış için yeni bir umut doğduğu söylemini tekrarladı. İki devletli çözümden ve insani yardımın ulaştırılmasından dem vuran Harris, Amerika’nın İsrail’e yardımı konusunda yorum dahi yapmamayı tercih etti. Filistin meselesi üzerinden oy vermeye niyetli seçmene ne mesajı olduğu sorulduğunda ise bölgede yakınlarını kaybeden seçmeni anladığını ancak ülkenin ekonomi, kürtaj ve göçmenlik gibi başka sorunları olduğunu da söylemekle yetindi. Bu cevaplarıyla Filistin meselesi üzerinden oy verecek Arap, Müslüman ve genç seçmeni tatmin edemeyen Harris, kendine has bir söylemi olmadığını ve ezberlenmiş genel geçer söylemlerle yetineceğini bir kez daha gösterdi.
Michigan eyaletinde seçimin kaderini değiştirebilecek 200 binden fazla kayıtlı Arap ve Müslüman seçmen olduğu hatırlandığında, Harris’in ciddi bir kumar oynadığı daha iyi anlaşılıyor. 2020 seçimlerinde Biden bu eyalette Trump’ı 154 bin oy farkla yenmişti. 2016 seçimlerinde ise Trump sadece 11 bine yakın bir oy farkıyla Clinton’a karşı zafer kazanmıştı. Bu eyaletteki en son anketler ise Harris’in sadece %0.7 gibi giderek kapanan bir farkla önde olduğunu gösteriyor. Harris bu eyaleti kaybederse Trump’ın birkaç puan gerisinde olduğu Georgia eyaletini mutlak alması gerekecek ki bu daha zor bir ihtimal olarak görünüyor. Arap ve Müslüman seçmenin yarısından fazlasının Biden-Harris yönetimine tepki olarak Trump’a oy vereceğini gösteren anketler Harris için tehlikenin boyutlarını gösterse de Filistin konusunda tatmin edici bir pozisyon almaktan imtina ediyor.
Harris’in gerek Filistin meselesinde gerekse ekonomi ve göçmenlik gibi konularda net bir tavır almakta güçlük çekmesi hem kendini Biden’dan ayrıştırmakta hem de kendi değerlerini ortaya koymakta zorlandığını gösteriyor. Trump karşıtlığı üzerinden merkeze yakın Cumhuriyetçileri ve bağımsızları ikna etmeye çalışan Harris, kadınların kendi bedenleriyle ilgili kararlarını verme hakkı üzerinden de kadın seçmeni mobilize etmeyi umuyor. Bu stratejinin başarılı olmayacağını söylemek zor ancak Harris’in seçmen için en önemli konular olan ekonomi ve göçmenlik meselelerinde doyurucu mesajlar vermekte hala zorlandığı bir gerçek. Dahası, bir yandan karşı tarafa el uzatmak ve sorunlara odaklı pragmatik politikalar izlemekten bahsederken bir yandan da rakibini demokrasi için bir tehdit olarak tanımlaması, siyasi platformunun pozitif ve negatif kampanya stratejileri arasında gidip geldiğini gösteriyor. Bu türden bir ikilemin seçmen nezdinde daha fazla kararsızlık ve kafa karışıklığı yaratarak Harris’e pahalıya patlaması düşük bir ihtimal sayılmaz.
[Yeni Şafak, 25 Ekim 2024]