- Karadeniz’de keşfedilen doğal gaz rezervlerinde süreç nasıl ilerlemiştir?
Türkiye’nin derin deniz arama ve sondaj faaliyetleri 2018’den sonra ciddi bir şekilde artmıştır. Bunun altında yatan en temel neden ise Türkiye’nin kendi arama ve sondaj filosunu oluşturmasıdır. Öncelikle Doğu Akdeniz’de başlayıp ardından Karadeniz’de yoğunlaşan arama ve sondaj çalışmaları son bir yıldır meyvelerini vermeye başlamıştır. İlk olarak Barbaros Hayrettin Paşa gemisi ile Sakarya Gaz Sahası’nda Mayıs 2019’da başlatılan detaylı sismik aramalar neticesinde söz konusu bölgede ciddi düzeyde rezerv olduğu belirlenmiştir. Sonrasında ilgili tarihlerde Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine devam eden Fatih sondaj gemisi Karadeniz’e yönlendirilerek 20 Temmuz 2020’de Sakarya Gaz Sahası’na intikal etmiştir. Bu süreci “müjde” sloganıyla kamuoyuna duyurulan önemli keşifler takip etmiştir.
- Mevcut keşiflerin büyüklüğü ne anlama gelmektedir?
İlk olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Ağustos 2020’de Sakarya Gaz Sahası’nda bulunan Tuna-1 kuyusundan 320 milyar metreküp ve hemen ardından Ekim 2020’de yine aynı kuyudan ilave 85 milyar metreküp daha doğal gaz rezervi tespit edildiği paylaşılmıştır. Böylece Tuna-1 kuyusunda keşfedilen doğal gaz rezervi toplam 405 milyar metreküp olarak belirlenmiştir. Bu keşifler 2020’de dünyada derin deniz sondajı anlamında en büyük tüm gaz keşifleri arasında ikinci en büyük keşif olarak kayıtlara geçmiştir.
Bölgedeki arama ve sondaj çalışmaları kararlılıkla sürerken bir yıldan kısa sürede Karadeniz’den yeni bir müjde daha gelmiştir. Filyos Limanı açılışı sırasında yine Sakarya Gaz Sahası içerisinde bulunan Amasra-1 kuyusundan 135 milyar metreküp miktarında yeni bir keşfin gerçekleştirildiği müjdesi paylaşılmıştır. Böylece Karadeniz’de gerçekleştirilen doğal gaz keşifleri toplam 540 milyar metreküp seviyesine ulaşmıştır.
- Keşfedilen kaynaklar Türkiye’ye ne gibi avantajlar sağlayacaktır?
Bahse konu olan keşiflerin Türkiye açısından avantajları başlıca iki başlık altında toplanabilir. Bunlardan ilki gerçekleştirilen keşiflerin ekonomik değeri, ikincisi ise stratejik avantajlardır. Bölgede gerçekleştirilen 540 milyar metreküp düzeyindeki doğal gaz keşfinin ekonomik değeri günümüz doğal gaz fiyatları baz alındığında yaklaşık 130 milyar dolar seviyesindedir. Bu bakımdan Türkiye yapılan keşiflerle birlikte önemli bir ekonomik fayda elde etmiştir. Diğer taraftan bilindiği üzere Türkiye mevcut durumda doğal gazda neredeyse tamamen dışa bağımlı durumdadır. Bu da söz konusu enerji kaynağı için her yıl önemli bir harcama tutarını beraberinde getirmektedir. Öyle ki Türkiye’nin yıllık doğal gaz harcaması yaklaşık 12,5 milyar dolar seviyesindedir. Bu keşiflerin ekonomiye kazandırılmasıyla birlikte Türkiye’nin doğal gaz ithalatında yıllık 5-6 milyar dolar tasarruf sağlanacağı ve toplam harcama tutarının yarı yarıya azalacağı öngörülmektedir.
Karadeniz’de keşfedilen doğal gaz rezervlerinin Türkiye açısından bir diğer avantajı ise stratejiktir. Söz konusu keşifler sayesinde öncelikle Türkiye açısından ciddi bir psikolojik bariyerin yıkıldığı söylenebilir. Zira Türkiye’de artık fosil yakıt rezerv alanlarının olmadığı veya olanların da ekonomik yönden çıkarılmaya elverişli bulunmadığı söylemi geride kalmıştır. Dolayısıyla yapılan keşif bundan sonra gerçekleştirilecek olan arama ve sondaj çalışmaları açısından önemli bir motivasyon oluşturacaktır. Bunun yanı sıra yapılan keşifler sonucunda Türkiye’nin küresel doğal gaz piyasasındaki pazarlık gücünü artırdığı söylenebilir. Bilindiği üzere Türkiye doğal gaz ithal ederken birtakım uzun vadeli kontratlar yapmaktadır. Söz konusu kontratların 2021’de yaklaşık 18 milyar metreküp, 2025’te ise 38 milyar metreküp miktarlarına konu olan kısmı sona erecektir. Bu bakımdan gerçekleştirilen keşif Türkiye’nin doğal gaz ithal ettiği ülkelerle oturacağı pazarlık masasında bir koz olarak öne sürülmesi bakımından stratejik öneme sahiptir. Kısacası Türkiye sahada elde ettiği başarılarla birlikte masaya daha güçlü oturacaktır.
Ayrıca Türkiye artık enerji kaynaklarının üzerinden transfer edildiği transit bir ülke olmaktan ziyade enerjide kendi kendine yetebilen ve sonrasında ihtiyaç fazlası enerji kaynaklarını ihraç eden bir konuma doğru ilerleyecektir. Dolayısıyla ülkenin enerjide dışa bağımlılığı azalacaktır. Bunun da ötesinde enerji bağımsızlığının Türkiye’ye siyasi ve ekonomik bakımdan önemli yansımaları olacaktır.
- Karadeniz gazı ne zaman kullanıma hazır hale gelebilir?
Sakarya Gaz Sahası’nda bulunan gazın 2023’te üretime sunulması planlanmaktadır. Dünya örneklerine bakıldığında bu tarih makul bir hedeftir. Örneğin Mısır açıklarında 2015 ortasında keşfedilen Zohr sahasında 2017 sonunda yani keşiften yaklaşık yirmi sekiz ay sonra üretime geçildiği görülmektedir. Yine Doğu Akdeniz’de gerçekleştirilen önemli keşiflerden biri olan İsrail açıklarındaki Tamar sahasında ise keşiften yaklaşık üç buçuk yıl sonra üretime başlanmıştır. Dolayısıyla bu bölgede yapılması planlanan yüzer platformlar, boru hattı ve üretim tesislerinin üç yıl içerisinde tamamlanacak olması gerçekçi bir beklenti olarak değerlendirilebilir.
- Karadeniz’deki arama ve sondaj çalışmaları devam edecek mi?
Sakarya Gaz Sahası olarak adlandırılan bölgede bulunan doğal gaz rezervi yeni keşifler için rota oluşturması bakımından önemlidir. Zira Doğu Karadeniz açıklarında keşfedilen doğal gaz miktarı bölgenin fosil enerji kaynak kapasitesinin yeterli olduğunu kanıtlar niteliktedir. Bu keşifler bölgedeki petrol ve doğal gaz arama çalışmalarına kesintisiz bir şekilde devam edilmesi ve Türkiye’nin gerçekleştirdiği arama-sondaj faaliyetleri açısından itici bir güç oluşturacaktır.
Bölgedeki çalışmalar bakımından gelinen noktada Tuna-1, Türkali-1, Türkali-2 ve Amasra-1 kuyularındaki sondaj işlemleri tamamlanmıştır. Türkali-3 kuyusunda ise çalışmalar devam etmektedir. Bir yandan da bölgedeki sismik arama faaliyetleri olanca hızıyla ilerlemektedir. Dolayısıyla Türkiye “Her arayan bulamaz ama bulanlar arayanlardır” anlayışıyla hem Karadeniz’de hem de Doğu Akdeniz’de derin deniz arama ve sondaj çalışmalarını kararlılıkla sürdürecektir.