-
Suudi Arabistan’da hangi önemli isimler tutuklandı?
Suudi Arabistan’da Cuma günü (5 Mart 2020) veliaht prens Muhammed bin Selman’ın emriyle Kral Selman’ın kardeşi Ahmed bin Abdülaziz ile yeğenleri Muhammed bin Nayef ve Navaf bin Nayef tutuklandı. Prens Ahmed, Kral Abdülaziz’in yaşayan oğludur ve Londra’da MbS’ye yönelik eleştirilerinden sonra döndüğü Riyad’da iktidar mücadelesi verme ihtimali üzerinde duruluyordu. Muhammed bin Nayef ise MbS’den önceki birinci veliahttı ve 2017 yılında azledildi. Ancak uzun yıllar içişleri bakanlığı görevini yürütmesi ve sonrasında birinci veliaht olması açısından Suudi güvenlik bürokrasisinde oldukça güçlü bir isim olarak ön plandaydı. Kaldı ki ABD’deki kurumlar nezdinde de Riyad’daki en güçlü aktörlerden biri olarak değerlendirilmekte ve çok yakın çalışılan isimlerin başında gelmekteydi. Muhammed bin Nayef’in güç kapasitesini anlamak için saraydan ayrılırken MbS’nin endişe ve hürmet içeren uğurlama görüntülerine bakmak yeterlidir.
-
Tutuklamaların arka planında ne var?
Birkaç neden sayılabilir. Birincisi, bir müddettir Muhammed bin Selman’ın Suudi Arabistan siyasetindeki hanedan dengesini alt üst etmesi ve kendi iktidarını pekiştirecek adımları atmasına karşı var olan tepkinin organize bir şekilde aksiyona dönüşme ihtimalinin belirmesidir. Çok önemli bu iki figürün (Ahmed bin Abdülaziz ve Muhammed bin Nayef) kendisine karşı bir darbe yapmasından çekinmiş olması ve buna karşılık ön alıcı bir hamlede bulunmuş olma ihtimalidir.
İkincisi ise sağlık sorunları yaşayan ve iyice yaşlanan babasının ardından kendisinin karşısında hiçbir güç odağının kalmaması için atılmış bir adım olarak görülebilir.
Son olarak Muhammed bin Selman’ın iktidar konsolidasyonunu güçlendirmek için attığı adımların devamı niteliğinde olmasıdır. Zira bu sefer tutuklanan isimler deyim yerindeyse Suudi siyasetindeki en güçlü aktörlerdir.
-
Suudi Arabistan iç siyaseti açısından tutuklamalar ne anlama geliyor?
Muhammed bin Selman ikinci veliaht iken kendisinin önünde bulunan birinci veliahtın (Muhammed bin Nayef) azledilmesinden sonra tek veliaht prens olarak kaldı ve bir daha ikinci veliaht prens atanmadı. Kral’dan sonraki tek güç odağı olarak kendisine yönelebilecek tehditleri bertaraf edebilmek adına Suudi iç siyasetinde pek alışılmadık bir yöntemi tercih etti ve iç siyaset yapısındaki hanedan dengesini yıktı. Bu süreçten itibaren demir yumruk siyaseti takip eden MbS, bir taraftan içerideki muhalif odakları tutuklamalar ve diğer yöntemlerle pasifize ederek ortadan kaldırırken, diğer taraftan yurt dışındaki muhalif isimleri susturmak için de her yöntemi denedi. Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katledilmesi, MbS tarzı siyasi iktidar mücadelesi yöntemini tüm dünyaya gösteren bir örnekti.
-
Muhammed bin Selman demir yumruk siyasetini sürdürebilir mi?
2017 yılındaki ilk dalga operasyonda tutuklanan prensler yolsuzlukla mücadele kapsamında bir otele kapatılmış sonrasında ise birçoğu salıverilmişti. Ancak geçen gün gerçekleştirilen tutuklamaların gerekçesi vatana ihanet gibi oldukça ağır bir suçlama ve bu suçlama tutuklanan isimlerin güçlerine karşı yegane seçenek gibi düşünülmüş olmalıdır. Dolayısıyla en tepedeki güç odaklarına karşı başlatılan böylesi bir tutuklama siyaseti önümüzdeki süreçte MbS’nin her daim demir yumruk politikasını sürdürmesi zorunluluğunu doğurmaktadır. Zira aksi durumda, kendisine karşı biriken muhalif öfke cephesinin genişliği ve yapısı karşısında iktidarını koruması oldukça zor görünmektedir. Ancak bu politikayı sürdürmesi için iki şart bulunmaktadır. Birincisi kendisine sadakatinden şüphe duymayacağı geniş bir bürokratik ağ kurmak ve bunu sağlaması için neredeyse zaruri olan dış desteğin (ABD, İsrail ve BAE) kesintiye uğramamasını sağlamak.
-
İç politikadaki mücadele dış politikaya nasıl yansır?
Elbette iç siyasette yürüyen iktidar mücadelesinin Suudi Arabistan’ın dış politikası açısından bazı sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. MbS’nin iktidarını korumak için sağladığı dış destek aynı zamanda ittifak tercihlerini doğrudan etkileme potansiyeline sahiptir. İttifak tercihleri ise bölgesel ve küresel düzlemde Riyad yönetiminin belli yükümlülükleri yerine getirmesini elzem kılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, Trump’ın 2020 seçimlerinde yeniden seçilip seçilmeyeceği MbS için son derece kritiktir. Keza, BAE veliaht prensi Muhammed bin Zayed’in kendi iktidarını koruması ve bölgesel düzlemde oynadığı agresif rolü devam ettirmesi MbS için bir o kadar mühimdir. Dolayısıyla bu ülkeler arasında şahıslar üzerinden yürüyen bir ittifak yapısı söz konusudur ve kendi iktidarlarını korumak için bu ittifak yapısını sürdürmek elzemdir. Bu bakımdan 2020 yılı ya Başkan Trump ve MbS açsından bir dönüm noktası olacak ya da mevcut statükonun korunması bağlamında epey zor bir süreç olacaktır.