1. Mısır’da Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi genel siyasi ve toplumsal atmosfer nasıldı?
Seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin iktidardan devrildiği 3 Temmuz 2013 tarihinden bu yana ülkede şiddet ve siyasi istikrarsızlık hâkim. Şiddet olayları Rabia ve Nahda Meydanlarının boşaltılmasından sonraki süreçte artmıştı ancak sonraki aylarda azaldı. 7 bin yıllık yerleşik bir şehir hayatı yaşayan ve eski bir medeniyetin kurucusu olan Mısırlıların şiddete meyilli olmaması ülkenin kısa süre sonra güvenlik bakımından normalleşmesini kolaylaştırdı. Ancak bu süreçte siyasi belirsizlik sürdü ve geçiş süreci olarak ifade edilen son 10 aylık dönem bir türlü sonlandırılmadı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Adli Mansur’un Cumhurbaşkanlığı görevini yürüttüğü Mısır’da üç önemli adımın bir an önce atılması gerekiyordu. Bunlar sırasıyla Anayasa Referandumu, Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı Seçimleriydi. Ancak Cumhurbaşkanlığı Seçimleri öne alındı ve Parlamento Seçimleri de ertelendi. Bunun nedeni, Mursi’nin devrilmesine rağmen sorunların bir türlü çözüme kavuşturulamaması ve ekonomik göstergelerin geriye doğru gitmesi oluşturuyor. Ancak Cumhurbaşkanlığı Seçimini öne alarak aslında sürecin en önemli adımını atmayı planlayan Mısır yönetimi, halkı sandık başına gitmeye ikna edemedi.
2. Seçimlerde hangi adaylar yarışıyor, ittifaklar nasıl şekillendi ve seçimin meşruiyetine dair tartışmalar ne yöndeydi?
Seçimlerde eski Savunma Bakanı Abdulfettah el Sisi ve Nasırcı siyaset adamı Hamdin Sabbahi yarışıyor. Seçimler öncesi Sisi’nin, oyların yüzde 90’dan fazlasını alarak cumhurbaşkanı olduğunun ilan edilmesi öngörülmekteydi. Mısır dışında yaşayan gurbetçi Mısırlıların yüzde 94’ünün Sisi’ye oy verdiği de açıklandı. Ülkede, Müslüman Kardeşler ve diğer siyasi İslami akımların yanı sıra Eymen Nur’un Yarın Devrim Partisi ve Vasat Partisi gibi siyasi oluşumların yanı sıra Sosyalist Devrimci gruplar ve 6 Nisan Hareketi seçimleri boykot etti. Eski adaylardan Abdulmunim Ebul Futuh ve Halid Ali gibi isimler de seçimi boykot kararı almıştı. Muhammed el Baradey’in partisi Dustur ise seçimlere katılıp Sabbahi’ye oy vereceklerini önceden açıklamıştı. Siyasi olmayan İslami hareketler olarak bilinen sûfî tarikatların tamamına yakını, Selefi hareketin sadece Nur Partisi’ne yakın isimleri Sisi’yi, daha doğrusu süreci destekliyor. El Ezher ve Kilise de yine sürece başından beri destek verenler arasında yer aldı. Sisi ordu, polis, dışişleri ve yargı gibi kurumlar tarafından devletin adayı olarak görüldü. Bu seçimlerde sandık başına gidenlerin toplumun en fakir kesimleri, yaşlılar, kadınlar ile Hıristiyanlar olduğu gözlendi. Gençlerin ve orta direk olarak ifade edilen normal gelirli insanların ise seçimlere katılmadığı gözlendi. 26 Mayıs Pazartesi günü sandık başına gidenlerin az olması nedeniyle, aynı gün akşam saat 22:00 sularında, Salı günü resmi tatil ilan edildi. Buna rağmen seçimlere yoğun katılım sağlanamadı. Yüksek Seçim Kurulu bir adım daha atarak oy verme süresini bir gün daha uzattı. Buna gerekçe olarak ise başka şehirlerde yaşayanların kayıtlı oldukları şehre dönmek istemeleri gösterildi. Hükümet, oy kullanmak için memleketlerine gitmek isteyenlere biletsiz yolculuk vaadinde bile bulundu. Bu seçimlerde Mısır devleti halktan oy dilenir hale geldi.
3. Seçimlerin Arap Baharı sürecinde ne(re)ye tekabül ettiğine dair değerlendirmeniz nedir?
30 Haziran eylemleri Mısır’da halkın çoğunluğu tarafından bir devrim ayaklanması olarak algılanmıştı. Ancak 3 Temmuz müdahalesi ile Mursi’nin devrilmesinden sonra ibre yavaş yavaş kaymaya başladı. Halkın bu seçimlerde sandık başına gitmek istememesi; ülke medyasının bütün girişimleri ve gerçekleri gizleme girişimine rağmen Mısır halkının gelişmeleri iyi okuyabildiğini göstermektedir. 30 Haziran eylemlerini halkın önemli bir bölümü Mısır Devrimi veya Arap Baharı dalgalarından bir dalga olarak yorumlamaktadır. Bu seçimlerde bütün teşviklere rağmen halkın sandık başına gitmeyi reddetmesi de Arap Baharı dalgalarından biri olarak ifade edilmektedir. “Müslüman Kardeşler artık bitirilmiştir, uzun süre toparlanamaz” şeklinde düşünen insanlar, bundan sonra normalleşmenin gerektiğine inanmaktadır. Halkın seçimlere katılmaması, Mısır’da Arap Baharı rüzgârlarının esmeye devam ettiğini gösteren en önemli işaretlerdendir.
4. Seçimler, ülkenin aradığı iç barışı, huzur ve demokrasiyi tesis edebilecek mi?
Demokrasi ve huzur ortamının oluşabilmesi için yeni cumhurbaşkanının bu yönde adım atması gerekmektedir. Hapishanelerdeki insanlar bir şekilde özgürlüğüne kavuşmadığı sürece huzur ortamının sağlanması kolay olmaz. Daha da önemlisi ekonomik göstergelerdir. 2014-2015 mali yılında akaryakıta yapılan sübvansiyonların azaltılacağı açıklandı. Bu durum ülkede hayat pahalılığını artıracağından, halkın dar gelirli kesimlerinin daha da zorlanacağını göstermektedir. Yeni cumhurbaşkanı ekonomiyi rahatlatacak ve sosyal çatışmaları giderecek adımlar atmayı başarabilirse eğer, huzur ve demokrasi ortamından bahsetmek mümkün olur. Ancak maalesef Mısır’da henüz tünelin ucunda bir ışık belirmemiştir.
5. Seçilecek ismi bekleyen öncelikli sorunlar neler ve performansının nasıl olmasını bekliyorsunuz?
Çok büyük bir sürpriz yaşanmazsa eğer, Sisi’nin oyların büyük bir bölümünü alarak cumhurbaşkanı olduğunun açıklanacağını söylemek için müneccim olmak gerekmez. Çünkü gurbetçilerin yüzde 94’ünün Sisi’ye oy verdiği açıklandı. Yeni cumhurbaşkanı toplumsal çatışmaları sonlandırıcı adımlar atar, parlamento seçimlerinin demokratik yöntemlerle yapılmasını sağlar ve ekonomik göstergeleri olumlu yönde değiştirebilirse başarılı olabilir. Ancak Sisi, “ekonominin düzlüğe çıkması için en az iki yıl gerekir” dedi. Mısır halkının iki yıl daha sabredebileceğini zannetmiyorum. Özellikle de gençlerin seçimlere katılmaması ve 25 Ocak Devrimi’ni yapanların da İhvan gibi şeytanlaştırılması, süreci iyice çıkmaza sokmuştur. 30 Haziran’da arkasına büyük bir halk desteği alan Sisi’nin bu desteği yeniden kazanabilmesi için sosyal barış ve ekonomi konularında çok net adımlar atabilmesi gerekir. Aksi takdirde Mısır üçüncü bir devrime doğru seçimlerden sonra kaymaya başlar.
[Söyleşi: Sadık Şanlı]