İdlib’de rejim güçlerinin hava saldırısı sonucu 33 Türk askeri şehit oldu. Bu saldırı sonrası İdlib’in önemi ve Türkiye-Rusya ilişkileri yeniden gündeme geldi.
-
İdlib neden önemli?
İdlib’in nüfusu yaklaşık olarak 4 milyon. Şehir Esed rejiminin hedef tahtasına oturttuğu muhaliflerin ve silahlı grupların barındığı bir merkez olarak önem arz ediyor. Aynı zamanda 2011’den beri devam eden Suriye iç savaşının kördüğüm olduğu bir bölge konumunda. Bölge Türkiye sınırında olması ve iç savaş boyunca nispeten çatışmalardan uzak kalması nedeniyle sürekli göç aldı. Bu yüzden çok sayıda rejim muhalifine ev sahipliği yapıyor. Kentten geçen M5 kara yolu Türkiye, Suriye ve Ürdün’ü birbirine bağlıyor. Akdeniz’e açılan bir konumu olması dolayısıyla İdlib hem Esed rejimi hem de Ruslar için hayati bir bölge. İdlib’in Türkiye ile 130 kilometre uzunluğunda bir sınırı var. Bu yüzden İdlib’de ortaya çıkacak herhangi bir kriz Türkiye’yi hızlıca etkileyebilir.
-
Türkiye neden İdlib’de?
İdlib meselesi Türkiye açısından en önemli gündem maddelerinin başında geliyor. Astana anlaşması neticesinde Türkiye Ekim 2017’de bölgede oluşan fiili durumu gözlemlemek için ateşkes gözlem noktaları kurmaya başladı. Bu tarihten itibaren Türkiye bölgede varlık göstermeye devam ediyor.
Türkiye’nin İdlib meselesine bakışını belirleyen iki temel noktadan bahsetmek mümkün. Sayısı yüz binlerle ifade edilen yeni bir mülteci akını Türkiye’nin yüklenmek istemediği bir maliyet olarak duruyor. Halihazırda sayıları 4 milyonu bulan Suriyeli sığınmacılar düşünüldüğünde yeni bir göç dalgası Türkiye açısından kabul edilir bir senaryo değil.
Bunun yanında başka bir muhtemel sorun ise İdlib ve civarından Türkiye’ye doğru olabilecek bir terörist akışıdır. İdlib Suriye muhalefetinin yanında birçok farklı silahlı gruba ev sahipliği yapıyor. İdlib’in tamamen Rusya ve Esed rejimi kontrolüne girmesi bu bölgedeki silahlı grupların kuzeye yani Türkiye sınırına doğru ilerlemesine neden olacaktır.
Türkiye’nin İdlib’deki varlığı açısından bu iki acil gerekçeye ek olarak daha stratejik bir gerekçeden de bahsedilebilir. Suriye iç savaşının geçirdiği süreç göz önüne alındığında İdlib, Esed rejimi ve Rusya için son kale olarak görülmektedir. Sahada Türkiye’nin olmadığı bir ortamda İdlib’de kontrolün tamamen Rusların eline geçmesi durumunda Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatları ile edilen kazanımların tehlikeye girmesi söz konusu olabilir. Bu muhtemel senaryoların gerçekleşmemesi için Türkiye İdlib’de varlığını sürdürmektedir.
-
İdlib’de Türkiye’nin karşısında kim var?
Türkiye Suriye iç savaşının başından itibaren büyük güvenlik tehditleriyle tek taraflı olarak mücadele etmek zorunda kalmıştır. DEAŞ ve PKK/YPG karşısında gerçekleştirilen operasyonlar neticesinde terörle mücadelede önemli başarılar elde edilmiştir. Terör tehdidi tamamen ortadan kalkmasa da Türkiye güney sınırlarında terörden kaynaklı güvenlik risklerini oldukça azaltmıştır. Benzer şekilde Suriye meselesinin en kritik noktalarından birini oluşturan İdlib konusunda da Türkiye uluslararası toplum tarafından yalnız bırakılarak meselenin bütün maliyetleriyle yüzleşmek zorunda kalmaktadır. Türkiye Rusya’nın desteğini alan Esed rejimiyle mücadele etmektedir. Rejimin neden olduğu göç gibi uluslararası toplumu ilgilendiren bütün insani krizlerin maliyeti Türkiye üzerine yüklenmeye devam ediyor. Ancak şunu da açıkça dile getirmek gerek; Rejim neredeyse bütünüyle Rusya kontrolünde olduğundan İdlib’de asıl mücadele edilen aktör Rusya’dır.
-
İdlib’de Türkiye’nin yanında kim var?
Türkiye İdlib meselesinde başından itibaren diplomasi kanallarını açık tutarak uluslararası toplumun dahil olmasını beklemiştir. Fakat şu ana kadarki dönemde atılan adımlar karşılık bulmamıştır. Türkiye, İdlib’de ortaya çıkabilecek insani krizlerin ve güvenlik tehditlerinin önüne geçebilmek için Rusya ve İran’la Astana sürecini başlatarak meselenin çözümü adına inisiyatif kullanmıştır. Astana süreci Suriye sorunu açısından uluslararası manada işleyen tek mekanizma konumundadır. Fakat bütün bu çabalara rağmen Türkiye İdlib meselesinde yalnız kalmıştır. Başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere Türkiye’nin endişeleri uluslararası kamuoyunda karşılık görmemiştir. Türkiye’nin özellikle NATO nezdindeki girişimlerinin ne tür sonuçlar getireceği oldukça önemlidir. Türkiye bir NATO ülkesidir ve mesele öyle ya da böyle stratejik olarak NATO’yu da ilgilendirmektedir.
-
Türkiye İdlib’de bundan sonra ne yapacak?
İdlib Suriye iç savaşının son çekişme alanlarından bir tanesi olarak karşımızda duruyor. Uzun müzakereler neticesinde oluşturulan Astana süreci Rusya destekli rejimin son saldırılarıyla akamete uğradı. Uluslararası toplum İdlib meselesinde oldukça sessiz. Ne ABD ne de Avrupa sorumlu bir tavır sergiliyor. Ortaya konan sorumsuz tavırlar tarafları yatıştırma üzerine kurulu olan siyaseti yeniden üretmekten başka bir işe yaramıyor. Türkiye her halükarda İdlib meselesinden vazgeçmeyeceğini, çatışmanın sürmesi halinde maliyetin rejim için her geçen gün daha da artacağını Rusya’ya anlatması gerekecek. Çatışmanın bütün Suriye’ye yayılması tüketici bir çatışma ortamının habercisidir. Böyle bir senaryo içerisinde Rusya da yıpranacaktır. Bu nedenle bir vakit sonra tarafların tekrar diplomasi masasına dönme ihtimali yüksektir. Ancak bu süre ne kadar uzarsa maliyet de o kadar artacaktır. Türkiye’nin geri adım atması mümkün görünmüyor. Kararlı duruş hem bu krizi hem de önümüzdeki dönemde Suriye kaynaklı doğabilecek diğer krizleri engelleme ve yönetmenin yegane yoludur. Diplomasi kanalı açık tutulabilir ama sahadaki faaliyetler Rusya’nın barışçıl bir çözüme ikna edilmesi için kaçınılmaz görünüyor.