SETA > 5 Soru |
5 Soru AUKUS Güvenlik Ortaklığı Anlaşması

5 Soru: AUKUS Güvenlik Ortaklığı Anlaşması

AUKUS güvenlik ortaklığı anlaşması nedir? Anlaşma neden yapılmıştır? Çin bu ortaklığa ne tepki vermiştir? Fransa neden tepki göstermiştir? AUKUS ortaklığı ne tür sonuçlar doğurabilir?

Avustralyalı siyasetçiler birkaç sene önceye kadar ülkelerinin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Çin arasında bir seçim yapmak zorunda olmadıklarını ifade ederken ünlü Amerikalı uluslararası ilişkiler teorisyeni John Mearsheimer 2019’da Avustralya’da katıldığı bir panelde “Avustralya’nın Amerikan-Çin rekabetinde tarafsız kalamayacağını ve güvenlik ihtiyacının ekonomik çıkarlara ağır basacağını”[1]  iddia etmişti. 16 Eylül 2021 itibarıyla Avustralyalı siyasetçilere karşı Mearsheimer’ın fikirleri galip geldi. Dün basın toplantısı düzenleyen ABD Başkanı Joe Biden, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Avustralya Başbakanı Scott Morrison aralarında AUKUS (Australia, United Kingdom, United State) isminde bir güvenlik ortaklığı anlaşması başlattıklarını duyurdu.

  1. AUKUS güvenlik ortaklığı anlaşması nedir?
Anlaşmanın somut olarak çıktıları ve hangi alanları kapsayacağı önümüzdeki süreçte netleşecekken en dikkat çekici bilgi Avustralya’ya ABD ve İngiltere tarafından nükleer enerji ile çalışan denizaltı teknolojisinin sağlanacağıdır. Buna göre gelecek on sekiz ay boyunca ilgili hususta çalışmalar devam edecek olup Avustralya Kraliyet Donanmasına nükleer enerjili denizaltıların kazandırılması hedefi ortaya konmuştur. Buradaki önemli ayrıntı denizaltılara nükleer reaktörlerle güç verilecek olması ve taşıdıkları silah sistemlerinin konvansiyonel olmaya devam etmesidir. Nükleer enerjili denizaltı teknolojisini ABD daha önce yalnızca İngiltere ile 1950’lerde başlayan süreçte paylaşmıştı.

Halihazırda ABD, İngiltere, Fransa, Çin, Hindistan ve Rusya bu tip denizaltıları kullanmaktadır. Bu şekilde Avustralya nükleer enerjili denizaltı kullanan dünyadaki yedinci ülke olacaktır. Denizaltılar Avustralya’nın Güney Avustralya eyaletinin başkenti olan Adelaide şehrinde üretilecektir. Anlaşma kapsamında öne çıkarılan diğer askeri iş birliği alanları siber güvenlik ve yapay zeka teknolojileridir. Bu durum güvenlik iş birliğinin özellikle gelişen teknolojilerin askeri kullanımına odaklanacağının ipuçlarını verebilir. Benzer şekilde Avustralya’nın sık sık Çin’in siber saldırılarından şikayet etmesi ve otonom sistemlerin Güney Çin Denizi’nde oynayabileceği önemli rol bu durumu destekler niteliktedir.

  1. Anlaşma neden yapılmıştır?
AUKUS öncelikle geçtiğimiz yıllarda sürekli gündemde olan Asya’ya Yöneliş (Asia Pivot) stratejisinin muhtemelen en somut çıktısını teşkil etmektedir. Bu stratejiyle Çin’in yükselen gücü ve giderek iddialı hale gelen politikalarına karşı denge unsuru oluşturmak maksadıyla ABD’nin Asya Pasifik bölgesinde askeri ve diplomatik varlığını artırması gereği ortaya konmuştur. Benzer şekilde İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma sürecinde ülkenin yeni yöneliminin kıta politikalarından ziyade Asya Pasifik bölgesi olacağı sık sık dile getirilen bir dış politika ve güvenlik arayışı olarak öne çıkmıştır. Diğer taraftan Çin ile Avustralya arasında güvenlikten ticarete kadar uzanan bir dizi problemin zamanla çözülmekten ziyade daha şiddetli bir hale gelmesi ABD ve İngiltere’nin yeni yönelimlerini uygulamaya koymasını hızlandırıcı bir etki yapmıştır.

  1. Çin bu ortaklığa ne tepki vermiştir?
AUKUS güvenlik ortaklığının klasik bir diplomatik usul olarak herhangi bir devlete karşı tasarlanmadığı ifade edilse de Asya Pasifik’te Çin’e yönelik bir adım olduğu açıktır. ABD son zamanlarda Tayvan’a karşı Çin tarafından bir askeri harekat ihtimalinin arttığını değerlendirirken bölgesel meselelerde Çin’in artan bir agresifliğe büründüğünü düşünmektedir. Diğer taraftan gerek Avustralya-Çin ilişkilerinin giderek sıkıntılı bir hal alması gerekse son zamanlarda Kuzey Kore’nin uzun mesafeli füze denemelerinin Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerde oluşturduğu rahatsızlık, Amerikan müttefikleri arasında Pekin karşıtı tutumu pekiştiren etkiler ortaya çıkarmıştır.

ABD’nin geçtiğimiz ay Afganistan’dan çekilirken sergilediği kaotik görüntünün Amerikan müttefikleri için bir ders olması gerektiğini düşünen Çin, AUKUS ortaklığını yakından izlediğini ve bu tarz bir anlaşmanın yalnızca olumsuz sonuçlar üreteceğini belirtmiştir. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Cao Licien, AUKUS güvenlik ortaklığının bölgesel barış ve istikrara ciddi bir zarar vereceğini, silahlanma yarışını artıracağını ve nükleer silahların yayılmasını önleme çabalarını zayıflatacağını ifade etmiştir.

Bu doğrultuda Avustralya’nın ABD ve İngiltere ile yaptığı anlaşmanın halihazırda Çin ile yaşadığı problemleri derinleştirme ihtimali yüksektir. Çin, Avustralya’nın en büyük ticaret ortağıdır ve geçmişte bazı ürünlerine uyguladığı ithalat yasağıyla Avustralya ekonomisi için ciddi maliyetler üretebilmiştir. Buna karşın Avustralya da Çin’in ülkedeki bazı yatırım projelerini iptal etmek suretiyle cevap vermiştir. Keza Avustralya’nın ulusal güvenlik gerekçesiyle Huawei’nin 5G ağında kullanılmasını yasaklaması da ciddi bir kriz oluşturmuştur. Çin medyasında Avustralya, Çin karşıtı agresif bir tutum sergilemekle bir süredir zaten eleştirilmektedir. Önümüzdeki dönemde AUKUS ortaklığının gelişimine bağlı olarak Çin ile Avustralya arasındaki ticaret savaşının sertleşeceği, özellikle de Pekin’in ekonomik gücü ile bu ülke üzerindeki baskısını artıracağı değerlendirebilir. AUKUS güvenlik ortaklığı Avustralya’nın siyasi yönelimi ve güvenlik ihtiyacı ile ekonomik çıkarları arasındaki dengede ikincisi pahasına ilkinin öncelenmesini işaret eder niteliktedir.

  1. Fransa neden tepki göstermiştir?
AUKUS güvenlik ortaklığıyla birlikte Fransa ile Avustralya’nın daha önce anlaşmaya vardığı on iki Fransız saldırı denizaltısının satışını öngören projenin rafa kalkması Fransa tarafından ciddi bir tepkiyle karşılanmıştır. Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın, ülkelerinin sırtından vurulduğunu ve güvenlerine ihanet edildiğini belirtmesi tepkinin boyutunu da göz önüne serer niteliktedir. 2016’da imzalanan ve on iki denizaltı inşasını öngören 90 milyar Amerikan doları değerindeki anlaşma oldukça yüksek maliyeti, projede yaşanan gecikmeler ve Avustralya yerli savunma sanayiinin yerel katkısının düşük kalması gibi birtakım sorunlar yüzünden sık sık tartışmalara konu olmuş ve daha önce de anlaşmanın iptali gündeme gelmiştir.

Daha geniş düzlemde ise anlaşma Avro-Atlantik partnerliğindeki sorunlu alanları bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır. Uzun süredir AB ülkelerinin NATO içindeki sorumluluklarını yerine getirme derecesinden ve Çin’le geliştirdikleri pragmatik ilişkilerden rahatsız olan ABD, AUKUS ile Fransa üzerinden güçlü bir mesaj vermiştir. Bu kapsamda Soğuk Savaş döneminde “ABD, Paris için New York’u feda eder mi?” düşüncesiyle ifade edilen Fransız şüpheciliği ve terk edilme korkusunun yeniden ortaya çıkması muhtemeldir. Aynı şekilde Fransa stratejik otonomiye sahip bir Avrupa fikrini daha ciddi bir şekilde benimseyecektir. Zira ortak yaptıkları açıklamada Fransız Dışişleri Bakanı Le Drian ve Savunma Bakanı Florence Parly, AUKUS’tan sonra Avrupa stratejik otonomisi fikrinin daha açık ve sesli bir şekilde dile getirilmesinin zaruri olduğunu savunmuştur.

Diğer taraftan Rusya ile ilişkilerinde olduğu gibi Çin ile ilişkilerinde de özellikle ekonomik çıkara dayalı bir denge politikası gütmeye çalışan Almanya’nın hareket alanının daralması beklenecektir. Dolayısıyla halihazırda AB’nin dış ve güvenlik oryantasyonuna yön veren iki ülke olan Fransa ve Almanya için önümüzdeki dönemde denge politikası yürütmenin maliyetinin artacağı görülmektedir. Buna göre AB içinde ya stratejik otonomi arayışı hızlanacak ya da Çin’e karşı geliştirilecek tutum Amerikan grand stratejisi çerçevesinde tasarlanacaktır.

  1. AUKUS ortaklığı ne tür sonuçlar doğurabilir?
Avustralya’nın ABD ve İngiltere’den tedarik edeceği nükleer enerji ile çalışan denizaltılar ülkeye ciddi bir askeri ve teknolojik kabiliyet kazandıracak olsa da ortaklığın asıl önemi daha makro seviyede somut ve uzun soluklu bir ittifak ilişkisinin ortaya konulması iradesinde yatmaktadır. Çin denizaltı savaşında yetersiz olmasına rağmen ekonomik potansiyeli ile çok hızlı bir şekilde askeri kabiliyet artımına gidebilmektedir. Dolayısıyla Avustralya’nın silahlanmak suretiyle Çin’e karşı kendi başına bir denge kurabilmesi matematiksel olarak mümkün değildir. Dahası Avustralya savunma sanayiinin bu denizaltıları üretecek altyapıya kavuşması, platformların üretimi ve deniz kuvvetleri envanterine alınması çok uzun yıllar alacak bir süreçtir. Örneğin başlangıçta Fransa’dan tedarik edilmesi planlanan denizaltıların 2030’ların ortalarına doğru operasyonel hale gelmesi öngörülmüştür.

AUKUS ortaklığı yalnızca bir silah satış anlaşmasından öte bölgesel bir güvenlik paktını ve savunma iş birliğini de nitelemektedir. Buna göre Avustralya’nın askeri kabiliyetlerinin artırılmasının yanında dış ve güvenlik politikasının da ABD ve İngiltere ile daha eş güdümlü bir hale gelmesi planlanacaktır. Benzer şekilde kritik teknolojilerin paylaşımı, muhatap askeri birlikler arasında artırılmış koordinasyon ile savunma sanayilerinin birlikte hareket etmesi beklenecektir. Bunlar birlikte düşünüldüğünde Avustralya savunma doktrininin daha fazla Amerikan grand strateji planlamaları çerçevesinde şekilleneceği belirtilmelidir. Diğer taraftan bir süredir eski küresel rolüne dönme ve Asya’ya yönelme isteğini ortaya koyan İngiltere’nin bu süreçte tarihsel bağları ile süreci hızlandırması öngörülmektedir. İngiltere’nin yakın zamanda Karadeniz’de Rusya’ya, Güney Çin Denizi’nde de Çin’e karşı deniz kuvvetleri ile güç gösterisi yapması politikalarıyla da bu durum uyumludur.

AUKUS güvenlik ortaklığı anlaşmasıyla birlikte ortaya çıkabilecek diğer bir durum ise Avustralya’nın nükleer silah sahibi olması ihtimalidir. Tarihte ABD ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden sonra bu silahı edinen her devlet bu teknolojiye sahip olan devletin desteğiyle bunu başarmıştır. Avustralya Başbakanı Morrison ülkesinin nükleer silah sahibi olmaya ve hatta sivil bir nükleer kapasite inşa etmeye niyeti olmadığını “açık” bir şekilde ifade etmiştir. Avustralya’nın gerekli altyapısının bulunmaması, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na (NPT) taraf olması ve verilecek teknolojinin sınırlılığı gibi hususlar şu an için geçerlidir. Nükleer teknolojinin çift kullanımlı (sivil-askeri) doğası düşünüldüğünde Avustralya’nın ilerleyen dönemde ABD ve İngiltere’nin desteğiyle nükleer silah sahibi olması kuvvetle muhtemeldir. Bu desteğin ortaya çıkması ise büyük oranda Amerikan-Çin rekabetinin orta ve uzun vadede izleyeceği seyirle doğrudan ilişkili olacaktır.

[1] “China Debate: John Mearsheimer”, YouTube, 13 Ağustos 2019, https://www.youtube.com/watch?v=oRlt1vbnXhQ, (Erişim tarihi: 17 Eylül 2021)..