SETA > Yorum |
2 Yarıda Neler Oluyor II

2. Yarıda Neler Oluyor? II

Dış ticarette beliren bozulma semptomları, 2. yarıda net ihracatın, büyümemize sağladığı destekte cimrileşeceği yönünde sinyaller verirken, iç talep yönünde ise bir kıpırdanmaya alamet gibi.

Bayram sırasında veri analizlerimize kısa bir ara verdik. Şimdi yeniden kaldığımız noktaya dönelim ve yılın 2. yarısında neler olup bittiğini anlamaya devam edelim. Konuyla ilgili ilk yazıda, dış ticaret istatistiklerinden yola çıkarak, net ihracatın gücünü kaybetmeye başladığını vurgulamıştım. 3. çeyrekte ihracatta tempo kaybı, ithalatta ise canlanma eğilimi var. Bu gelişme, dış ticaret ağırlıklı büyüdüğümüz 2014 yılı için sevimli bir haber değil. Tabii işin bir ucu da, cari açığa dokunuyor. Bugün buradan başlayalım.

İŞİN UCUNDA CARİ AÇIK VAR

Cari açığın durumunu daha önce bu köşede analiz etmiştik. Net ihracat tabanlı büyüme dinamikleri, 2014 yılında açığın hızlı bir şekilde iyileşmesini sağladı. Hakkını verelim, bu böyle! İlk 7 aylık dönemde, açıkta yıllık bazda %38,3 oranında bir gerileme kaydettik.

Ancak Ağustos'ta dış ticaret açığının kötüleşmesi hoşumuza gitmedi. Bu nedenle, girmiş bulunduğumuz 4. çeyrekte ihracatta güçlü bir performans sergilemek, hem büyüme hem de cari açık anlamında kritik öneme sahip olacak.

Açık zayıfladı ancak halen öncelikli sorunlarımız arasında. Zira içinde orta ve uzun vadede çözme gayretinde olacağımız yapısal unsurlar var. Bu nedenle de, finanse edilmesi gibi bir gerçekle sürekli olarak boğuşma halindeyiz. İşte bu noktada açığın finansman kısmı, birçok dinamikle iç içe bir mahiyet taşıyor. Şimdi bir de, o cepheye uzanalım.

RİSKLER VE SERMAYE AKIMLARI VOLATİL

Ödemeler dengesinde yılın ilk yarısını, 2. çeyrekte bir miktar dinen riskler sayesinde finansmanda iyileşme kaydederek rahat kapadık. 2. yarıya merhaba diyen Temmuz ayındaki veriler ise, bu görünümün, gücünü kaybettiğine işaret ediyor.

FED'in sürekli uçurduğu haberler ve durmak bilmeyen jeopolitik gerginliklere, global büyümedeki vasat seyir de eklenince, 2. yarıda küresel piyasalarda risk iştahının dalgalı seyretmesi sürpriz olmuyor. Bu ise bizim diyara, sermaye akımlarında ve açığın finansmanında oynaklık olarak geri dönüyor, dönecek.

Bu noktada risk görünümümüze baktığımızda, CDS primlerinde son dönemde yine yukarı yönlü hareketlenmeler görüyoruz. Bayram öncesi 200 baz puanı aşan primler, bu seviyenin etrafında inip çıkıyor. Son günlerde yaşadığımız gerginlikler de, duruma tuz biber olacak.

Dolayısıyla, tansiyonun yükseldiği 2. yarının genelinde, finansmanda çok sağlam bir görünüm beklemek, fazla iyimserlik olur diye düşünüyorum.

HANGİ YÖNE DÖNSEK TRADE-OFF

Diğer taraftan, sermaye çıkışlarına da tahammülümüz yok. Kurlardaki hareketlilik de, herkesin malumu... Oysa dövizde istikrarlı bir seyre ihtiyacımız var.

Öte yandan, Eylül ayında hızını düşürerek %8,86 düzeyinde gerçekleşse de, enflasyon da halen inatçı bir dert olarak başköşede oturuyor. Gıdanın enflasyonist baskısından bir türlü kurtulamıyoruz! Öte yandan düşen emtia fiyatları ümit veriyor derken, enerji zammıyla hevesimiz kaçıyor. Kurların da atağa kalktığı son dönemde, enflasyonu dizginlemek kolay değil.

İşte tüm bunları bir araya getirince, Merkez Bankası'nın elinin halen rahatlamadığını görüyoruz. Dolayısıyla, sıkı para politikasına bir müddet daha devam edeceğiz gibi görünüyor. Faizleri aşağı çekmek, bu konjonktürde kolay olamayacak.

Evet, bu noktada özellikle yatırımları hatırlayıp içimiz burkuluyor ancak bu köşeye sığdığı kadarıyla ifade etmeye çalıştığım gibi, hangi yana dönsek trade-