İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerinin kaybedilmesi AK Parti siyaseti için her açıdan zorlu bir sınama oldu. Kolay değil; kurulduğundan beri iktidarda olan, Türkiye'de hükümet sistemini değiştirebilecek kadar seçmen güvenine mazhar olmuş parti ilk defa büyük ölçekli bir kayıp yaşadı.
Üzerine daha önce AK Parti'de yüksek görevlerde siyaset yapmış isimlerin kurduğu partiler geldi. Birçokları siyasi analiz olarak değil ama temenni olarak AK Parti için sonun başlangıcına gelindiğini söylemeye başladı. Bu negatif propaganda AK Parti liderliğinde olmasa bile sair parti kadrolarında etkili oldu.
Tüm bu karmaşasının üzerine korona salgını geldi.
Salgının başındaki büyük bilinmezlik karşısında her yerde ve herkeste olduğu gibi AK Parti çevrelerinde de bir korku ve karmaşa vardı. Her ne kadar sağlık alanında yıllardır devam eden yatırımlar olsa da daha önce görülmemiş ölçekteki bu sağlık sorunu karşısında başlarda "acaba Türkiye bu süreci yönetebilir mi?" tereddütü yaşandı.
Erdoğan liderliğindeki Türkiye tartışmasız biçimde dünyada salgını en iyi yöneten ülke oldu. Salgın performansı AK Parti çevrelerindeki özgüveni arttırdı. Yerel seçimlerle başlayan karamsar havanın dağılmasında etkili oldu. Ayasofya Camii'nin aslına çevrilerek ibadete açılması da AK Parti çevrelerinin kaybettiği özgüveni tekrar yakalamasına vesile oldu. Üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen hafta açıkladığı Karadeniz'deki büyük ölçekli doğalgaz keşfi havayı tam anlamı ile tersine çevirdi.
AK Parti kadrolarında siyasetin geleceğine dönük moraller yükselirken, muhalefet cenahında aynı hızla bozulma başladı. AK Parti'den alınan belediyelerin inkar edilemez başarısızlığı ve Muharrem İnce'nin başını çektiği parti içi itirazlar muha-lefetin geç bulduğu yalancı baharı erken sonlandırdı.
Şimdi moral bozukluğu ve bocalama içerisindeki muhalefet başa döndü, filmi geriye sardı, temcit pilavını bir kez daha sofraya getiriyor.
Konumuz rejim krizi. Salgın nedeni ile gündelik hayatın ve kamu işlerinin her alanında devreye giren yeni önlemler kapsamında 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarında da yeni düzenlemeler yapıldı. Kutlamalar salgın şartlarına uygun olarak yeniden organize edildi. Sıkışmış olan muhalefet kutlamaların yeniden organize edilmesine dört elle sarıldı. Özellikle CHP, düzenlemeyi "AK Parti milli bayramları kutlamıyor" şeklinde paketleyerek Atatürk üzerinden "rakı balıklı" bir kimlik ve rejim siyasetine geri döndü. Hayatı istediği gibi gitmeyen ve büyük başarısızlıklara uğrayan bireylerin kendini geçmişe hapsedip anılarda yaşaması gibi CHP de bir süredir terketmiş gözüktüğü "Atatürk bezirganlığı" çizgisine hızla geri döndü.
Mevcut tablo çok şey anlatıyor.
Muhalefetin büyük bir başarıymış gibi gözüken ittifak siyasetinin, zorlama yeni siyaset dilinin ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. AK Partili çevrelerin muhalefetin önlerine getirdiği gündemlere kapılmayıp, muhalif belediye başkanlarının zaten herkesin gördüğü başarısızlıklarını abartılı bir şekilde gündemde tutma çabası göstermesine gerek olmadığını anlatıyor.
AK Parti'nin en iyi bildiği işi yaptığında, seçmenin gündelik hayatına isabet eden somut hizmetleri ve icraatları hayata geçirdiğinde muhalefeti nasıl boşa düşürdüğünü apaçık ortaya koyuyor.
Siyasette 2023 hamlelerinin yapıldığı şu günlerde gözden kaçmaması gereken önemli bir ayrıntı…
[Takvim, 29 Ağustos 2020]