Amerikan seçimlerinin üzerinden dört gün geçmesine rağmen başkanın hâlen belirlenmemiş olması hem bu ülke demokrasisi hem de dünya siyaseti açısından önemli bir belirsizliğe işaret ediyor.
Bu yazının yazıldığı saatlerde sandıkta Trump’ın, postada ise Biden’ın seçimleri kazandığına yönelik bir tablo söz konusuydu. Baştan beri posta yoluyla kullanılacak oyları şaibeli ilan eden Trump’ın öngörüsü bir şekilde gerçekleşmiş görünüyor. Posta yoluyla kullanılacak oyların kendi aleyhine olacağını düşünen Trump, belki bu şekilde kullanılacak oyları engellemek belki de seçimi az farkla kaybetmesi durumunda yüksek mahkemeyi devreye sokarak sonucu değiştirmeye yönelik bir bahane olması için bu meseleyi sürekli gündem yapmıştı.
Bu noktada, Trump’ın itirazını ve kaybetmesi durumunda posta yoluyla oy kullanma meselesini sorun hâline getireceğini bile bile demokrat seçmenlerin neden bu yolu tercih ettiği de anlaşılır bir durum değil. Pandemi ya da başka gerekçeler bu konuda yeterince açıklayıcı değil. Zira seçime katılım oranının Amerikan şartlarına göre bu derece yüksek olması seçmen motivasyonunun da çok yüksek olduğunu gösteriyor ve motivasyonu yüksek Demokrat Parti seçmeninin oylarını riske atmamak için posta yoluyla oy kullanmaktan uzak durması beklenirdi.
Trump’ın posta yoluyla oy kullanılmasına temel itirazı bu yolun manipülasyona çok açık olduğu şeklindeydi. Şimdi posta yoluyla gelen oyların gecikmesi ve bu oylar sayıldıkça Biden’ın oy oranının yükselmesi Trump’a iddialarında haklı olduğunu söyleme fırsatı veriyor. Bu da seçim sonuçlarının belli olacağı tarihi öteliyor...
Bu karmaşaya rağmen posta yoluyla kullanılan oylar sayıldıkça Biden’ın başkan seçilmek için gerekli 270 delegeden daha fazlasına sahip olduğu anlaşılacak ve Trump bu sonucu yüksek mahkemeye götürse bile Biden’ın başkanlığını engelleyemeyecek gibi görünüyor. Bunun şu an için en kuvvetli ihtimal olduğunu söyleyebiliriz.
Daha zayıf olan diğer ihtimaller ise, Trump’ın başkanlık seçimini Biden’ın kazandığını kabul edip yeni bir girişimde bulunmaması ya da bu sonucu kabul etmeyip Amerikan siyasal sistemini ve radikal destekçileri yoluyla sokağı kaosa sürüklemesi. İkinci yolu tercih etmesinin Trump için de büyük risk oluşturacağını ifade etmek gerekir.
Seçim sonuçlarının Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkileyeceği konusuna gelince, öncelikle şu tespiti yapmak gerekir. En azından Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı döneminde iki ülke ilişkilerinin şekillenmesinde temel parametrelerden biri olan Türkiye’nin bağımsızlık ısrarı aynı şekilde kalacaktır. Yani Ankara, Washington ile ilişkilerinde ABD’nin Türkiye’yi eşit bir devlet olarak kabul etmesi ve egemenliğine saygı göstermesi konusunda ısrarcı olmaya devam edecektir.
Türkiye’nin bu tutumunu sabit veri olarak kabul ettiğimizde iki ülke ilişkilerinin bundan sonraki seyri yeni Amerikan başkanının izleyeceği politikaya bağlı olacaktır. Gerek Trump’ın gerekse Biden’ın etrafında, Ankara üzerindeki baskıyı artırıp Türkiye’yi eski yörüngesine sokmayı hedefleyen danışman ve bürokratların olduğu biliniyor. Yine bu danışman ve bürokratların, Türkiye’yi her geçen gün ABD’den uzaklaştırdığını görmelerine rağmen bu dayatma politikasını sürdürmeye niyetli oldukları da biliniyor.
Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile diyaloğu çerçevesinde zaman zaman bu danışmanlarının görüşlerine aykırı hareket ederek Türk-Amerikan ilişkilerinde daha ciddi zararları önlediği de biliniyor. Ama aynı Trump’ın Rahip Brunson olayında olduğu gibi, Evangelist lobinin etkisiyle Türkiye ekonomisine büyük zararlar verecek adımlar attığı da biliniyor.
Başkan olması durumunda Biden’ın FETÖ, Suriye-PKK/PYD, S-400’ler, F-35’ler, Doğu Akdeniz ve İran konularında izleyeceği politika Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrini etkileyecek. Ama bu konuda asıl belirleyici olan ise ABD’nin Türkiye’nin bağımsızlığına saygı duyup içişlerine müdahale anlamına gelecek adımlardan uzak durup durmayacağı olacak.
Yani Biden döneminde Türk-Amerikan ilişkilerinin rasyonel bir çizgide yürümesi için, muhtemel yeni Amerikan başkanının “Türkiye’deki muhalefetle birlikte hareket edip Erdoğan’ı devirmeye çalışmaktan” uzak durması gerekir...
[Türkiye, 7 Kasım 2020].