28 Şubat “postmodern darbe”sinin üzerinden tam 16 yıl geçti. 28 Şubat sürecinin perde arkasında yaşananlar hakkında bugün tanıklar daha açık konuşabiliyor, yeni belgeler gün yüzüne çıkıyor. Üzerinden tam 16 yıl geçmesine rağmen bugün hâlâ 28 Şubat’ı konuşmamız; devlet-toplum dinamiklerini, bürokratik vesayetle millet iradesini, hukukun üstünlüğü ile hukuksuzluğu aynı cümle içinde kullanarak tartıştığımız her meseleyi, 28 Şubat süreciyle ilişkilendirmek zorunda kalmamız Türkiye’nin devleti ve toplumuyla bu sürecin yol açtığı tahribatla boğuşmaktan hâlâ kurtulamadığını gösteriyor. Dönemi, dönemin sebeplerini ve etkilerini doğruca anlamlandırabilmek için SETA araştırmacılarının 28 Şubat süreci ile ilgili yorumlarını bir arada sunuyoruz.
28 Şubat Süreci ve CHP'nin Değişimi
Hatem Ete, Sabah / 3 Mart 2012
CHP-28 Şubat süreci ve CHP'deki çifte kurultayla-28 Şubat'la yüzleşme arasındaki ilişkiye bakmakta fayda var. 1992'de Deniz Baykal tarafından yeniden siyasal hayata dâhil edilen CHP, ilk bir yıllık siyasi arayış sürecinden sonra, 28 Şubat sürecinin siyasal önceliklerini benimseyen bir siyasette karar kıldı. CHP, soğuk savaş sonrası ortaya çıkan sosyo-politik dinamikleri yönetmek üzere, toplumu laiklik ve Kürt meselesi ekseninde kamplaştırma stratejisini benimseyen kamu bürokrasisiyle işbirliği yapmayı, sosyal demokrat bir siyaset geliştirmeye tercih etti. Başka bir deyişle, CHP, 1992'deki kuruluşundan itibaren, kendisini merkez sağ partilere karşı merkez sol parti olarak konumlayan geleneksel pozisyonundan vazgeçerek, siyasal stratejisini merkezin yeni yükselen partisi haline gelen Refah Partisi'ne göre konumlandırdı. [Yazının tamamı]
28 Şubat: Bir Yerli Kolonyalizm Girişimi!
Taha Özhan, Sabah / 3 Mart 2012
28 Şubat, ruhunu primitif batılılaşma sürecinden, adaletini tek parti döneminden, vesayetini 27 Mayıs'tan, zulmünü ise 12 Eylül'den alan kendi kendine kolonyalizm sürecidir. Bu yönüyle, 28 Şubat, Osmanlı sonrası bu topraklarda kurulan düzenin Batı'ya sunabileceği bütün hizmetlerinin rafine bir hülasasıydı. Devleti rehin alarak, çılgın bir proje, ihanet içinde bu son hizmette sunulmuş oldu. Orduda yaşanan cadı avıyla 27 Mayıs 1960 darbesini, toplumsal kesimlerde yaşanan mağduriyetle 12 Eylül 1980 darbesini, genel anlamda halkın her kesiminde oluşan mağduriyetle yeniden 1940'ların Tek Parti dönemini 1990'lara sıkıştırılarak yaşatılmış oldu. [Yazının tamamı]
Ordu Darbe Yapamayınca...
Hatem Ete, Anlayış / Temmuz 2009
“AK Parti’nin 2002’deki iktidarı, vesayet yanlısı siyasal aktörlerin Susurluk ve 28 Şubat süreci ile amaçladıkları hedefe ulaşamadıklarını gösterdi. On yılı aşkın bir süre yapılan bütün mühendislik faaliyetlerine ve manipülasyonlara rağmen istenilen hedefe ulaşılamaması, 28 Şubat sürecinde aktif rol alan güçler arasında bir ayrışmaya yol açtı. Bu çerçevede vesayetçi sistemin di