18. Yılında 28 Şubat
Moderatör | Muhittin Ataman |
Konuşmacılar |
|
SETA Ankara’da, “18. Yılında 28 Şubat” başlıklı bir panel düzenlendi. SETA Ankara Genel Koordinatör Yardımcısı Muhittin Ataman’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde; Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Menderes Çınar, Siyaset Bilimci Doç. Dr. Ahmet Yıldız ve ANAR Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim Uslu yer aldı.
Panelin moderatörü Prof. Dr. Muhittin Ataman giriş konuşmasında Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde daha çok atanmışların etkili olduğunu; seçilmişler ön plana çıktığı zamanlarda ise Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sivil siyasete müdahelelerde bulunduğunu belirtti.
ÇINAR: “ORDU PARLAMENTO’YU FESHETMEDEN YÖNETİME EL KOYMAYA ÇALIŞTI.”
Ataman’ın konuşmasının ardından söz alan Başkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Menderes Çınar, post-modern darbenin bir krizi çözmek düşüncesiyle hayata geçirilmeye çalışıldığını fakat en nihayetinde daha büyük siyasi sıkıntı ve krizlere sebebiyet verdiğini ifade etti. Darbenin iki hedefinden birincisinin 1990’lı yılların başında Refah Partisi etrafında yükselişe geçen İslamcı hareketi geriletmenin olduğunu belirten Çınar, ikincisinin ise Türkiye’de yükselişe geçen ve sosyolojik bir çerçeveden değerlendirilen “Paralel İslamlaşma süreci”ni durdurmak olduğunu ortaya koydu. Bu düşüncenin amacının Kemalist merkezin tekrar tesisi olduğunu belirtirken 28 Şubat müdahalesinin klasik bir darbe olmadığının da altını çizen Çınar, kendi ifadesiyle TSK’nın “parlamentoyu feshetmeden yönetime el koyma” metodunu tercih ettiğini ifade etti. Çınar’a göre bunu gerçekleştirmek için MGK mekanizmalar oluşturuldu ve TSK siyasal parti gibi hareket etmeye başladı. Brifingler, siyasi demeçler, kamuoyu oluşturma amacıyla ana akım medya vasıtalarıyla yapılan açıklamalar bu yöntem için tercih edilen enstrümanlar oldu.
Menderes Çınar, 28 Şubat sürecinin AK Parti’nin 2002 Kasım’ında tek başına iktidara gelmesinin ardından da etkili olduğunu, 2002 öncesine benzer uygulamalarla iktidar partisine yönelik faaliyetlerde bulunulduğunu dile getirdi. AK Parti hükümetlerine karşı zorlayıcı yaklaşımlarda bulunulduğuna ve iktidar mücadelesinin güç mücadelesine dönüştürülmeye çalışıldığına dikkat çeken Çınar’ın ifadesiyle 28 Şubat 2008’deki Anayasa Mahkemesi’nin AK Parti’nin kapatılma davası konusunda verdiği hüküm ve 2010 Anayasa değişikliği referandumu ile son buldu.
YILDIZ: “28 ŞUBAT, KAMUSAL ALANIN TEKÇİ İNŞASININ BİR YANSIMASIDIR.”
Panelin ikinci konuşmacısı Siyaset Bilimci Doç. Dr. Ahmet Yıldız, toplum olarak adil bir hafızaya ihtiyaç olduğunu ve bir milletin inşasında en önemli aracın unutmak olduğunu söyledi. Bugün Türkiye’de özellikle tek parti döneminde zorla gerçekleştirilen birçok faaliyetin ihtiyaç olduğu gerekçesiyle topluma dayatıldığını ifade eden Yıldız, bu gerekçelerin, adil hafıza bağlamında ele alınması gerektiğini vurguladı.
Kamusal alanın tekçi inşasının 28 Şubat’ın bir yansıması olduğunu söyleyerek sözlerine devam eden Ahmet Yıldız, tekçi bir toplum tahayyül eden tüm anayasal kurumların topluma hizmet edemeyeceğini belirtti. Yıldız, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu’nun bin yıl süreceğini iddia ettiği 28 Şubat’ın esasen 1923’te başladığını belirtirken; 1923 ile başlayan ve sadece egemenlerin hakim olduğu tasavvurun; 28 Şubat süreci ile yeniden tesis edilmek istendiğini vurguladı. 28 Şubat süresince tamamen kurgu üzerine kurulmuş bir söylemin, asla bir araya gelmesi mümkün olmayan toplumsal grupların bir araya gelmesiyle oluşturulduğunu ve bu doğrultuda TÜSİAD’ın önemli bir etki gücüne sahip olduğunu belirtti.
Ahmet Yıldız, varlıklarını toplumsal desteğe borçlu olan siyasal partilerde 28 Şubat sürecinde ANAP örneğinde de görüleceği gibi ciddi bir kopuşun gerçekleştiğini ifade etti. Özal sonrası devletçi bir parti halini alan ANAP’ın, 28 Şubat’ın taşıyıcı partisi haline geldiğini belirten Yıldız, sözlerini 28 Şubat sürecinin herkese ders olması gerektiğiyle sonlandırırken; o dönemde dini grupların takındığı tartışmalı tutumlara da yoğunlaşılması gerektiğinin altını çizdi.
USLU: “28 ŞUBAT’IN ÖNGÖRÜLEMEYEN OLUMLU SONUÇLARI DA OLDU”
Panelin üçüncü konuşmacısı Ankara Sosyal Araştırmalar Merkezi (ANAR) Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim Uslu, 28 Şubat’a dair hatıralarının hala canlı ve diri olduğunu belirtti. Uslu, 28 Şubat’ın öngörülemeyen hayırlı sonuçlara da sebep olduğunu ifade etti. Uslu’ya göre bu bağlamda merkez-sağın çöküşü ve 2002 itibariyle tasfiyesi sayesinde AK Parti gibi yeni ve güçlü bir parti doğdu. Sürecin bir başka öngörülmeyen olumlu etkisi olarak; o döneme kadar kısmen başarılı olmuş siyasal mühendislik ve algı yönetimi girişimleri 28 Şubat sürecinde toplum tarafından kabul görmedi. İnsanlarda bir duyarlılık gelişmeye başladığını belirten Uslu, toplumsal direnç mekanizmasının bu tür algı operasyonlarına karşı daha duyarlı olmaya başladığını ifade ederken, son olarak 17-25 Aralık algı operasyonunda da bu direnç mekanizması sayesinde kurguyu düzenleyenlerin amaçlarına ulaşamadığını belirtti.
İbrahim Uslu’ya göre, 2002 yılında o güne kadar parlamentoda olan bütün partilerin parlamento dışı kalması, seçmenin ilk kez siyaseti güçlü bir aktör olarak dizayn etmesini sağladı. Ayrıca Milli Görüş’ün skolastik anlayışının sona ermesi de AK Parti’nin doğuşunun ve seçmen nezdinde karşılık bulmasının önünü açtı. Uslu ayrıca 28 Şubat darbesinin çekingen bir darbe olduğunu ifade ederken, askerin doğrudan hükümete el koymayı göze alamadığını; bu sebeple 28 Şubat yargılamalarında fazla yol kat edilemediğini ortaya koydu. 28 Şubat’ın, darbecilerin cesaretini kırdığını vurgulayarak sözlerini sona erdiren Uslu, bundan sonra başka darbelere cesaret edilemeyeceğini vurguladı.
Panel, soru-cevap bölümünün ardından sonra erdi.