CHP’li Beylikdüzü Belediyesi, toplu temel atma töreni gerçekleştirmiş. Söz konusu CHP’li bir belediye olduğu için pek sık rastlanan bir durum değil yaşanan! Çünkü CHP’li belediyeleri icraatlarıyla değil laiklik eylemleriyle hatırlıyoruz. Nadiren temel atsalar da ‘açılış’lardan partice pek hazzetmezler. Attıkları temellerin birçoğunun açılışını yapamamalarının nedeni de bu galiba…
CHP’li belediyenin temel atması pek sık rastlanan bir durum olmadığı için, CHP lideri Kılıçdaroğlu, nadir yaşanan bu ana tanıklık etmek istemiş ve temel atma törenine katılmış. Hazır törene katılmışken konuşmamak olur mu? Nihayetinde ülkenin ana muhalefet partisinin lideri. İktidarın icraatından memnun olan var olmayan var. Ana muhalefet liderinin dedikleri önemli! Ne de olsa iktidar alternatifi!?.
Kılıçdaroğlu konuşmasında birçok konuya değinmiş. Pek faydalı açıklamalar yapmış, ülkenin ufkunu açacak yaklaşımlar sergilemiş. Mesela Türkiye Kılıçdaroğlu’nun şu sözlerindeki derin manayı anlasa ülkemizde terör sorunu kalmaz: "Huzur istiyoruz kendi ülkemizde. Terörle mücadele 35 yıldır bitmiyor. Benim bu millete sözüm var. CHP iktidarında ben bu işi 4 yılda bitireceğim. Hiçbir ananın ağlamasına benim yüreğim dayanmaz. Ülkenin birliği ve bütünlüğü içinde, bu terör belasından Türkiye’yi kurtaracağım. Hiç kimse en ufak endişe duymasın. Neden? Ben insanı seviyorum. Benim gizli kapaklı bir hesabım yok. Ben cebime değil, vatandaşıma çalışmayı kutsal bir görev olarak görüyorum." Terörü bitirecek yaklaşım, çözüm formülü bu satırlarda saklı!?. Lakin iktidar, muhalefetten geliyor diye dinlemez…
Bununla da sınırlı değil üstelik. Ülkemizdeki darbe karşıtı ortak duruş hakkında da çok önemli tespitlerde bulunmuş Kılıçdaroğlu. “Bir şeyi yakaladık. Nedir o? Darbe girişimine karşı, parlamentoda grubu olan ve olmayan bütün partiler, sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları, hep beraber darbeye karşı çıktık. Bu bizim tarihimizde bir ilktir. Bizim tarihimizde demokrasiye sahip çıkma konusunda ilktir. Geniş uzlaşma sağladık.” Eminim daha değinmesi gereken çok fazla konu olmasaydı önceki darbelerde neden ortak tavır sergilenemediğini de anlatırdı! Hangi siyasi partilerin; haydi 1960’a kadar gitmeyelim, 28 Şubat ve e-muhtıra süreçlerinde ‘sivil siyasetin karşısında askerin yanında’ hizalandığını teker teker anlatırdı.
15 Temmuz darbe girişiminden bahsederken FETÖ lideri Gülen hakkındaki kanaatini de açıklamış: “Ben suçsuzum, diyor. Suçsuzsan gelirsin Türkiye’ye yargı önüne çıkarsın. Gelmiyorsan suçlusun o zaman.” Doğrusu FETÖ ile mücadelede aradığımız analitik yaklaşım buydu! Ancak bu yaklaşımla devletin kılcal damarlarına sızmış bir terör örgütü ile mücadele edilir. Ah bir fırsat verilse, söz gelimi Amerikalı siyasetçilere bu düşüncelerini açıklayabilse, hemen FETÖ lideri Gülen’i paket edip, Kılıçdaroğlu memlekete avdet etmeden iade ederler. Muhakkak darbe sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım ile yaptığı görüşmelerde bu yaklaşımını onlara da açıklamıştır ama kıymeti bilinmemiştir!
Doğrusu 15 Temmuz ve FETÖ hakkında bu kadar konuşmuşken ‘mağdurlar’ konusuna değinmeden olmazdı: “Bunları söyledim. Söylemeye de devam edeceğim. Bu uzlaşmayı zorlayacağım bütün kurallarıyla. Bu uzlaşma bozulmamalı. Bu toplumsal uzlaşmayı sağlayabilmeliyiz. Ama bütün bunlar yapılırken darbeyle, darbecilerle mücadele edilirken yeni mağdurlar oluşturmamalıyız...”
Çok edebi, pek latif ve hikmetli sözler. Âdeta siyasi konuşma değil de edebiyat. Buz gibi ‘mağdur edebiyatı’!
[Türkiye, 18 Ekim 2016].