Mersin’de gerçekleştirilen terör saldırısı, Türkiye içerisinde engellenen çok sayıda terör eylemi girişimi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Irak’ta PKK’yı oldukça geriletmesi göz önünde bulundurulduğunda; örgütün eylem arayışında olduğu istihbaratları kuvvet kazanıyordu. Taksim’deki saldırı bu ortamın üzerine gelmişti. Taksim’deki terör saldırısının arkasında YPG/PKK’nın olduğu kısa bir süre içerisinde netleştikten sonra da Türkiye, cezalandırma ve hesap sorma arayışı içerisine girdi. Taksim’deki bombalı saldırının faili Ahlam Albahsir ile kendisine yardım eden isimlerin Suriyeli ve Arap kökenli oluşu kamuoyundaki tartışmalara farklı bir boyut kazandırdı. YPG/PKK’nın SDG’nin oluşumu ile birlikte Suriye’de Arap toplumu üzerindeki etkisi ve SDG bünyesindeki binlerce terörist görmezden gelinerek bazı çıkarımlar yapıldı. Buna karşın eylemci, etkileşimde bulunduğu isimler, elde edilen kanıtlar ve verilen ifadelerle esas failin YPG/PKK olduğu kısa sürede anlaşıldı.
Taksim’deki saldırıyı müteakip hem ulusal hem de uluslararası kamuoyunda Türkiye’nin özellikle Suriye’ye yönelik müdahale hakkını kullanabileceğine yönelik spekülasyonlar gerçekleştiriliyordu. Nitekim 13 Kasım’da gerçekleşen Taksim saldırısından iki gün sonra Reuters’a konuşan bir Türk yetkili, "Irak’ta PKK’ya karşı devam eden operasyonlar tamamlandığında Suriye’de belirli hedefler var" açıklamasında bulunmuştu. Reuters’a konuşan yetkilinin ardından en dikkat çekici açıklama, 18 Kasım’da ABD Erbil Konsolosluğunun yayımladığı “güvenlik alarmı” oldu. Söz konusu açıklamada güvenilir açık kaynakların Türkiye’nin Suriye ve Irak’ın kuzeyine yönelik askeri aksiyon alma potansiyeli olduğu ve ABD vatandaşlarının söz konusu bölgelerden uzak durmaları tavsiye ediliyordu.
Söz konusu açıklama Türk kamuoyunda neredeyse tartışılmaya dahi kalmadan, TSK 19 Kasım’ı 20’sine bağlayan gece Tel Rıfat’tan Kandil’e değin kuş uçuşu yaklaşık 750 kilometrelik bir hatta hava harekatları icra etmeye başladı. Suriye’de Tel Rıfat, Ayn el Arab, Ebu Rasin, Karaçok Dağı, Derbesiye, Malikiye ve Ayn İsa bölgeleri hedef alındı. Irak’ta ise Hakurk, Kandil ve Asos bölgeleri F-16’ların radarındaydı. Milli Savunma Bakanlığının (MSB) yayınladığı videoda Taksim’de hayatını kaybeden Ecrin ve Yağmur’un isimleri mühimmatların üzerine yazılmıştı. MSB o videoyu bu sözlerle duyurmuştu:
Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü! Görmek istemeyenler olsa da terör örgütü PKK/YPG bu coğrafyada bebekleri ve çocukları acımasızca katletmeye devam ediyor. Son olarak dünyalar tatlısı Ecrin ve Yağmur’u bizlerden ayırdılar. Çocuk katillerinden hesap sormaya devam edeceğiz!Bu açıklamayla birlikte harekatın cezalandırma niteliği daha fazla ön plana çıktı. Yine MSB yaptığı açıklamaya göre harekatın ismi Pençe-Kılıç Hava Harekatı olarak duyurulurken 89 farklı hedefin imha edildiği bilgisi de paylaşıldı. Hava harekatı –belirtildiği üzere kuş uçuşu yaklaşık 750 kilometrelik bir uzunlukta– icra edilirken Irak sahasında Asos’ta 140 kilometre ve Kandil’de ise 90 kilometre derinliğe ulaşıldı. Suriye sahasında vurulan hedefler içerisinde üç bölgede de rejim unsurlarının YPG/PKK teröristleri ile aynı alanda bulunduğu ve bu doğrultuda dokuz rejim unsurunun etkisiz hale getirildiği ifade edildi. YPG/PKK unsurlarından ise yalnızca Malikiye bölgesinde etkisiz hale getirilen on bir teröristin kimliği açıklandı.
TSK, 20 Kasım akşamında da Tel Rıfat ve Ayn el Arab bölgelerinde YPG/PKK unsurlarını vurmayı sürdürürken; bunun üzerine SDG Medya Ofisi Başkanı Ferhad Şami “İntikam geliyor” açıklamasında bulundu. Bu doğrultuda YPG/PKK unsurları Cerablus’un hemen karşısında Türkiye sınırları içerisinde yer alan Karkamış ilçesinde bir okulu hedef aldı. Söz konusu terör saldırısında üç sivil hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin birinin çocuk, diğerinin ise öğretmen olduğu tespit edilirken aynı saldırıda ikisi ağır olmak üzere on bir sivilin de yaralandığı bilgisi paylaşıldı. Aynı zamanda YPG/PKK’nın Öncüpınar Sınır Kapısı’nı hedef alan saldırısında ise bir asker ile yedi polis yaralandı.
Söz konusu saldırıları müteakip Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Katar seyahati dönüşünde gazetecilere verdiği beyanatlar kamuoyu ile paylaşıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pençe-Kılıç Hava Harekatı hakkında şu ifadeleri kullandı:
Sadece bir hava harekatıyla sınırlı kalması söz konusu değil. Burada ne kadarlık bir gücün Kara Kuvvetlerinden buna katılması gerekir; bunu da zaten ilgili birimlerimiz, Savunma Bakanlığımız, Genelkurmayımız birlikte kararını verirler, istişaremizi yaparız, ondan sonra da adımlarımızı buna göre atarız.Pençe-Kılıç Hava Harekatı, bir diğer yönüyle TSK’nın Zeytin Dalı Harekatı’nın ardından Irak’ta başlattığı Kararlılık Harekatı ve ardından gelen Pençe harekatları serisinin bir devamı olarak görülse de bu operasyonla Suriye sahası da hedef alınmış oldu. Hatta Suriye sahasındaki YPG/PKK hedeflerinin asıl hedefler olduğu, Irak’a nazaran Suriye’de daha çok hedefin vurulmasıyla da teyit edildi. Nitekim YPG/PKK da bu alandan saldırılara karşı terör üretmeyi sürdürerek Öncüpınar ve Karkamış’ı hedef aldı.
YPG/PKK’nın karşı saldırılarını müteakip TSK hem havadan hem de karadan terör unsurlarını vurmaya devam etmektedir. Sahadaki görüntü, karşılıklı bir eskalasyonun başladığı ve TSK’nın PKK’ya ağır zayiat verdirerek sahada örgütü köşeye sıkışmış bir konuma getirdiğidir. Bu noktada en önemli iki soru “kara harekatının ne zaman başlayacağı” ve “hangi bölgeleri hedef alacağı”dır. Geçtiğimiz aylarda yine kara harekatı gündeme geldiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tel Rıfat ve Menbiç’i işaret etmişti. Bunun yanında Suriye’deki alanların (Cerablus-Tel Abyad) birleştirilmesinden yani Ayn el Arab bölgesinden söz etmişti. Bu bakımdan muhtemel üç hedefin ilk etapta masada olabileceği ifade edilebilir.
Türkiye’nin terörle mücadelede yeni bir güvenlik doktrini benimsediği görülmektedir. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında sınır ötesi harekatlar düzenlenerek YPG/PKK Irak’ta ve Suriye’de oldukça geriletilerek belirli güvenli bölgeler inşa edilmiştir. Irak sahasındaki güvenli bölgeler üzerinde neredeyse tam sınır hakimiyeti sağlansa da Suriye’de halen bazı sınır noktalarını YPG/PKK’nın kontrol ettiği görülmektedir. Karkamış’a yönelik gerçekleştirilen terör saldırısı da bunun son örneği olmuştur. Bu nedenle Suriye sahasında terör örgütünün sınır hatlarından temizlenmesi öncelik olmalıdır. Mevcut güvenli bölgelerin güvenliğinin sağlanması ve mültecilerin geri dönüşü kapsamında da Tel Rıfat ve Menbiç bölgeleri öne çıkmaktadır.
Ayn el Arab’daki sınır hattının yanı sıra Kamışlı-Malikiye sınır hattının da terör örgütünün kontrolü altında olduğu ve örgütün Barış Pınarı Harekatı döneminde bu bölgelerden Türkiye içerisindeki sivil alanlara yönelik saldırılar düzenlediği görülmüştür. Geçtiğimiz yıllarda ve günümüzde yaşanan terör saldırıları Türkiye’ye yönelik öncelikli terör tehdidinin Suriye olduğunu göstermektedir. Tüm bunlarla birlikte Ayn el Arab’ın güneyinde Menbiç’e giden M4 kara yolunun köşesinde bulunan Süleyman Şah Türbesi’nin eski yerine taşınması da Türkiye’nin öncelikli hedeflerinden biri olmalıdır. Bu doğrultuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da değindiği üzere Suriye’de muhalif ceplerin birleştirilmesi, sınırın ve güvenli bölgelerin asayişinin sağlanması ile birlikte sığınmacıların geri dönüşü için Tel Rıfat, Menbiç ve Ayn el Arab bölgeleri terörden arındırılmalıdır..