2023’te Amerikan Dış Politikası
Biden yönetiminin performansı ideolojik bakışa ve stratejik körlüğe yenik düştüğünü gösterdi.
Paylaş
Amerikan dış politikasının 2023 yılında karşılaştığı kritik sınamalarda kısmen başarılı olduğu, ancak genel olarak zorlandığı ve bazı konularda başarısız olduğunu söyleyebiliriz. Ukrayna’ya destek konusunda seneye güçlü bir başlangıç yapan Washington, Batı ittifakını bir arada tutma başarısı gösterirken Rusya’yı izole edecek küresel bir momentum oluşturamadı. Çin’e karşı sert tedbirlerle seneye başlayan Biden yönetimi, senenin ikinci yarısında bu ülkeyle birlikte çalışmanın yollarını arayan bir noktaya evirildi. 7 Ekim Hamas saldırılarından sonra ise tamamen sınıfta kalan bir performans göstererek bölgede barış ve istikrardan ziyade İsrail’in güvenliğine odaklanmayı tercih etti. 2023’ün Amerikan dış politikası açısından olumlu başlayıp hüsranla bittiğini söylemek abartı olmayacaktır.
UKRAYNA
Ukrayna’ya yardım konusunda Washington seneye oldukça güçlü başlamıştı. Hem Rusya hem Ukrayna tarafında kilit askeri değişikliklerin yapıldığı ocak ayı, Amerikan yardımının zirveye çıktığı ay oldu. ABD ve Almanya kısa bir süre anlaşmakta zorlansa da nihayetinde Kiev’e tank ve Patriot hava savunma sistemi sağlamakta uzlaşmıştı. Ukrayna’nın bahar aylarında gerçekleştirmeyi planladığı karşı taarruza ümit bağlayan Biden yönetimi, bu askeri harekatın başarılı olması için silah ve mühimmat yardımıyla destek vermeye odaklandı. Basına yansıdığı kadarıyla Ukrayna’yla Pentagon arasında Rusya’nın savunma hattının nasıl kırılması gerektiği konusunda da görüş ayrılığı vardı. Buna rağmen sene içinde toplam 110 milyar doların üzerinde yardım paketleri açıklayan Washington, Avrupa başkentleri ve NATO’yla koordineli biçimde Ukrayna’ya yardım konusunda liderlik yaptı.
ABD ve Avrupa’nın ileri silah ve mühimmat tedarikine karşın, Ukrayna’nın karşı taarruzunun zamana yayılması beklentilerin düşmesine neden oldu. Kiev bazı kritik silahların verilmesinde gecikme yaşanmasının Rusya’ya zaman kazandırdığını ve savunma hattını güçlendirdiğini savundu. Karşı taarruzun hızlı ve net biçimde sonuç vermemesi, Amerikan kamuoyunda Ukrayna’ya yardım konusundaki iştahı azalttı. Sene başında bu konuda Biden’la birlikte hareket eden Cumhuriyetçilere karşı Trumpçı kanadın sert eleştirileri Beyaz Saray’ın hem Kongre’de hem de kamuoyu nezdinde elini zayıflattı. Meksika sınırındaki göçmenlik krizini sürekli gündeme getiren muhafazakâr Cumhuriyetçilerin ‘kendi sınırımızı koruyamazken Ukrayna’nın sınırını korumak için neden bu kadar yardım gönderiyoruz’ tezi karşılık buldu. Biden yönetimi sene boyunca sürekli yeni yardım paketleri açıkladı ancak Amerikan kamuoyunun sabırsızlığı karşısında bu yardımın durma noktasına gelmesini engelleyemedi.
ÇİN’LE İLİŞKİLER
Çin’le ilişkilerde seneye casusluk krizinin tansiyonu yükselten etkisiyle başlayan Biden yönetimi, yaz aylarında yeni bir diplomatik atakla ilişkileri toparlamaya çalıştı. Dışişleri Bakanı Blinken’ın sene başı için planlanan Çin gezisini ertelemesine neden olan casusluk ve Tayvan gibi krizler, ABD’yle Çin ordularının doğrudan iletişiminin kesilmesine neden olmuştu. Tayvan’a karşı askerî harekât beklentilerini artıran krizlerin yanı sıra, Çin’in Rusya’yla yakınlaşması yönetimi rahatsız ediyordu. Biden yönetiminin Çin’e ileri teknoloji transferini sınırlayan adımlarıyla birlikte Asya-Pasifik ve Hint-Pasifik bölgesindeki ülkelerle ilişkilerini yoğunlaştırması Pekin’in söylemlerini sertleştirmesine neden oluyordu. Ancak Çin’in ekonomik yavaşlama ve işsizlik gibi problemlerle boğuşması ABD’yle ilişkileri rasyonel bir seviyede götürmek için güçlü bir sebep teşkil ediyordu. Bu bağlamda yaz başından beri Amerikan ekonomisini yöneten isimlerin Çin ziyaretleri ve Biden-Şi zirvesi ilişkilerde çatışmanın tercih edilmediğini gösterdi. Washington’ın Çin’e baskıyı artıran bir politikayla başladığı 2023’ü ilişkileri rayına oturtma çabasıyla sonlandırması, Çin’i Rusya’ya yakınlaştırmak istemediğini ve bir yandan da Tayvan’da üstesinden gelemeyeceği yeni bir kriz oluşmasına karşı adım attığını gösterdi.
ORTADOĞU
Biden yönetimi Çin’le ilişkilerde rekabet, mücadele ve iş birliğini bir arada sürdürme politikası güttüğünü iddia ederken, Çin’in Rusya’yla iş birliği ve Suudi-İran yakınlaşmasındaki rolü gibi gelişmelerden rahatsız olduğu açıktı. Bu bağlamda ortaya çıkan Gazze krizi, Amerikan dış politikasının Rusya ve Çin’le ilişkilerinde yeni bir zayıflığını ortaya koydu. Rusya ve Çin’le birlikte dünya kamuoyunun Filistin’e desteği karşısında İsrail’in savaş suçu içeren askeri operasyonlarını destekleyen Washington küresel siyasette yalnızlaştı. İran’la nükleer krizi buzdolabına kaldırmayı ve esir değişimi gibi adımlar atmayı başaran Washington, Ortadoğu’dan çıkarak Çin’e odaklanma hedefine epey yaklaşmış görünüyordu. Gazze krizi Filistin’de kalıcı barış sağlanmadan bunun mümkün olmadığını bir kez daha ortaya koydu. Dahası, Ortadoğu’da liderlik yapmaktan kaçınan ABD’nin Rusya ve Çin’e alan bırakma riskini aldığını da gösterdi.
Filistin meselesi söz konusu olduğunda, Ukrayna konusundaki tüm ahlaki ve etik değerler vurgularından U dönüşü yapan Washington, iç ve dış kamuoyuna İsrail politikasını açıklamakta zorlandı. Biden yönetiminin 2023’te karşılaştığı en büyük dış politika sınavı haline gelen Gazze savaşındaki politikasının başarısızlığı hem diplomatik itibarını yerle bir etti hem de Rusya ve Çin gibi güçlere alan açtı. Senenin ilk yarısında Ukrayna’ya yardım ve Çin’e baskı konusunda güçlü görünen Washington, iç politikada bütçe konusundaki krizleri aşmakta zorlandı. Bunun üzerine gelen Gazze krizinde diplomatik olarak yalnızlaşan ve parti içindeki rahatsızlığa da cevap üretemeyen Biden yönetiminin performansı ideolojik bakışa ve stratejik körlüğe yenik düştüğünü gösterdi.
[Yeni Şafak, 27 Aralık 2023]
Etiketler »
İlgili Yazılar