24 Haziran seçimleri Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte Türk siyasetinde gittikçe ağırlığını artıran ittifak olgusunun ilk uygulama sahası oldu. AK Parti ve MHP'nin meydana getirdiği Cumhur ittifakı ile CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi'nden meydana gelen Millet İttifakı'nın yarışına sahne olan bu seçimler Cumhur İttifakı'nın zaferiyle sonuçlandı. 24 Haziran seçimlerinin üzerinden oldukça kısa bir süre geçmesine rağmen seçim ittifaklarına dair tartışmalar bu sefer yaklaşmakta olan 31 Mart 2019 yerel yönetimler seçimleri açısından yeniden gündemde. İttifakların ana aktörleri açısından 24 Haziran'dakine benzer bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.
24 Haziran'da dolaylı biçimde Millet İttifakı'nı destekleyen HDP'nin pozisyonunun bugün için de farklı olmadığını belirtmek gerekiyor. Hatırlanacağı üzere HDP özellikle büyükşehirlerde CHP tabanından gelen emanet oylarla milletvekili seçimlerindeki oy oranını artırmıştı. Bunun neticesinde ise ağırlığı batı illerinden olmak üzere ülke genelinde yüzde 11,7 gibi bir oranla 67 milletvekili çıkarabilmişti. Millet İttifakı ile HDP arasındaki bu ilişki 24 Haziran sonrasında özellikle İYİ Parti açısından oldukça önemli tartışmaların ortaya çıkmasını sağlamıştı. HDP ile yapılan bu dolaylı iş birliğinin seçimlerdeki başarısızlığın başlıca nedeni olduğu yönünde parti içinden güçlü bir tepki de oluşmuştu. Nitekim bugün gelinen aşamada HDP'nin Millet İttifakı ile ilişkisinin İYİ Parti tabanından tepki çekmemeye dayalı biçimde CHP ile sağlanan dirsek temasları üzerinden atılan taktiksel adımlarla inşa edilmeye çalışıldığı ifade edilebilir. Seçim propagandasını teröre bulaştıkları için kayyum atanmış belediyeleri geri almak ve Cumhur İttifakı karşıtlığı söylemi üzerine kurduğu anlaşılan HDP bu şekilde kendi tabanına göz kırparken diğer taraftan artan bir tonda CHP ile karşılıklı bir mesaj trafiğini de sürdürüyor gözükmektedir.
Aslında CHP ile yerel seçimlere ilişkin sağlanan temaslardan ilkinin geçtiğimiz Kasım'a denk geldiği söylenebilir. CHP lideri Kılıçdaroğlu ile HDP'li Ahmet Türk(24 Haziran seçimleri öncesinde de Millet İttifakı'nın çatı aday arayışları çerçevesinde HDP'den giden olumlu sinyallerin yine ilk kez Ahmet Türk'ten kaynaklı olduğunu hatırlatalım) arasında gerçekleşen görüşmeye dair çeşitli iddialar bazı medya organlarına yansımış, daha sonra taraflar bunun bir nezaket görüşmesi olduğunu açıklamışlardır. Daha sonra Ahmet Türk kanadından gelen açıklamada "… resmi bir ittifak olmayabilir ama birçok yerde o ilin yönetimini değiştirecek bir güç varsa onu doğru kullanmak lazım" ifadesinin kullanılması dikkat çekmiştir. 31 Mart seçimlerine giden süreçte HDP'nin pozisyonunun nasıl olacağına dair ipuçlarının bu açıklamada gizli olduğu bir süre sonra yine HDP kanadından gelen diğer açıklamalarla daha da belirginleşmiştir. Geçtiğimiz günlerde HDP'nin Diyarbakır'da yaptığı aday tanıtım toplantısında partinin eş genel başkanı Sezai Temelli'nin "… HDP, batıda da kilit parti konumundadır" sözleri HDP'nin İstanbul, Adana ve İzmir'de aday çıkarmayacağını açıklamasıyla daha da anlam kazanmıştır. Ancak HDP'nin Millet İttifakı'na desteğine dair en net açıklama parti sözcüsü Saruhan Oluç'tan gelmiştir, Oluç "… Bizden talepte bulunan demokrasi güçleri CHP adaylarının ihtiyaca cevap olacağını düşünür ve desteğimizi isterse biz de destekleriz" diyerek aday göstermedikleri ya da sembolik adaylarla yola çıktıkları yerlerde seçmenlerine Millet İttifakı'nın adaylarını işaret etmiştir. CHP sözcülerinin HDP ile ittifakı reddeden cılız açıklamalarına karşılık Millet İttifakı tarafından başta bazı batı illeri olmak üzere gösterilen adayların HDP seçmenine sıcak mesajlar gönderen kişiler arasından belirlendiği görülmektedir.
31 Mart seçimlerine giderken HDP'nin temel stratejisinin "Cumhur İttifakı karşıtlığı" özelinde Millet İttifakı ile örtüştüğü bugün için çok daha açık biçimde gözlemlenebilir. Ancak bu konumlanmayı doğrudan Millet İttifakı'ndan ziyade CHP'nin açtığı alanda gerçekleştirmekte ve İYİ Parti'nin MHP ile geçişkenlik gösteren seçmeninin tepkisini çekmeden sağlamayı hedeflediği anlaşılmaktadır. Ancak her geçen gün daha da alenileşen bu ilişki Türkiye partisi olma iddiasını kaybetmiş ve terör örgütleriyle arasına mesafe koyamamış bir HDP ittifak için kısa vadeli kazanca işaret ediyor görünse de hem İYİ Parti'nin hem de CHP'nin milliyetçi/ulusalcı tabanının partilerini cezalandırma riskini gittikçe güçlendirmektedir.
[Sabah, 2 Şubat 2019].