2019 yılı Türk dış politikası açısından çok zorlu ve hareketli geçti.
ABD ile Fırat'ın doğusu, S-400'ler ve F-35'ler çerçevesinde yaşanan gerilimler Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Amerikan Başkanı Trump arasında yürütülen diyalogla Türkiye'ye fazla zarar vermeden aşılabildi.
Ancak Trump'ın bu genel olumlu tutumuna rağmen ABD'deki Türkiye karşıtı lobinin 2019 yılında cepheyi genişlettiği ve Kongre'den büyük çoğunlukla Türkiye karşıtı yasa tasarıları ve kararlar geçirdiği görüldü. 2020 yılında da ABD’deki bu lobinin Türkiye aleyhindeki faaliyetlerini devam ettireceği ve Ankara’yı kendi istedikleri dış politika çizgisine getirmek için yaptırım tehdidinde bulunmayı sürdüreceği beklenmelidir.
Amerikan seçimlerinin, bu lobinin Türkiye karşıtı adımları açısından nasıl bir etkisinin olacağını zaman gösterecek. Ama 2020’de de S-400’ler, F-35’ler, Halkbank davası ve Türkiye’nin dış politikadaki adımları Türk-Amerikan ilişkilerinde en fazla konuşulan konular olacak gibi görünüyor.
"2019’da Türkiye" çıktı!https://t.co/IqTkU6aXRY pic.twitter.com/mSHWmW7RGU
— SETA (@setavakfi) 31 Aralık 2019
Rusya ile İdlib ve Fırat'ın doğusundaki PKK/YPG varlığı konusunda yaşanan gerginliğe yıl sonuna doğru Libya üzerinden söz konusu olan rekabet eklendi. Benzer şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki zirve diplomasisi ile İdlib ve Fırat'ın doğusuna ilişkin sorunların büyük krize dönüşmesi engellendi. Ama bu meselelerde dondurulan sorunların yeniden iki ülke arasında krize dönüşme ihtimali hep var oldu.
Moskova ile ekonomi ve savunma sanayii alanında geliştirilen iş birliği, sorunların büyümesini engelleyen bir etki yaptı. Bu iş birliğiyle Türkiye ile Rusya arasında artan karşılıklı bağımlılık iki ülke yönetimlerinin sorunların çözümü konusunda daha hassas davranmasını sağladı.
Ancak Rusya’nın İdlib konusunda atacağı adımlar, 2020’de Türkiye-Rusya ilişkileri açısından en önemli test olacak gibi duruyor. Ciddi bir mülteci sorunu yaşayan Türkiye’nin, Rusya’nın İdlib’deki saldırıları nedeniyle çok daha fazla mülteciyi karşılamak zorunda kalması iki ülke ilişkilerinde büyük sorunları beraberinde getirebilir…
Türk dış politikası açısından 2019’dan 2020’ye miras kalacak bir başka önemli mesele Doğu Akdeniz rekabetidir. Kendisini Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Mısır ve İsrail gibi bölge ülkeleri yanında ABD, Rusya, Fransa ve İngiltere gibi küresel aktörlerle karşı karşıya getiren bu sorun çerçevesinde Türkiye 2019’da önemli adımlar attı.
Bir yandan Yavuz ve Fatih gibi Türkiye’nin kıta sahanlığında sondaj faaliyetleri yapmasını sağlayan gemiler faaliyete başlarken, diğer yandan Libya ile imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasını öngören mutabakat ile ülkemizin Doğu Akdeniz’de dar bir alana sıkıştırılması engellenmiş oldu.
Bu protokol çerçevesinde Türkiye’nin tezlerine uygun olarak, Doğu Akdeniz’deki Yunan adalarına sınırlı deniz yetki alanları tanınırken, bölgede çok sayıda adası olan Yunanistan’ın haksız yetki iddialarının önüne geçilmiş oldu. Benzer şekilde, Kıbrıs sorunu çözülmeden adanın tek yetkili yönetimi gibi davranarak ilan ettiği kıta sahanlığını parselleyip uluslararası şirketlere pazarlayan GKRY’nin adadaki Türk halkının ve Türkiye’nin haklarını gasbetmesi engellenmiş oldu.
2020 yılında Yunanistan, GKRY ve onlara destek veren ülkelerin hem Doğu Akdeniz hem de Libya konusunda Türkiye’yi sıkıştırmayı hedefleyen hamleleri söz konusu olabilir. Türkiye’nin bu konuda dikkatli olması, kendi cephesini genişleten ve karşı cepheyi bölmeye çalışan adımlar atması önemli.
Bu çerçevede, Türkiye’nin ya Rusya ile ya da bu ülkenin Akdeniz’in güney sınırlarına yerleşmesinden rahatsız olan Avrupa ülkeleriyle iş birliği arayışında olması gerekir. Her ikisi de kolay olmasa da, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yalnızca Katar ve Avrupa’yı rahatsız edecek iş birlikleri konusunda tereddüt içerisindeki Tunus ve Cezayir ile iş birliği yapması yeterli görünmüyor.
2019 yılında, çok ciddi sorunları göğüslemek zorunda kalan Türkiye, ABD ve Rusya gibi zorlu aktörler karşısında kendi çıkarlarını önceleyen dış politika adımlarını atarak bağımsız bir ülke olduğunu ve baskılar karşısında ayakta kalıp ileriye doğru hamle yapabildiğini (Suriye, Doğu Akdeniz) ispatladı.
Bu adımlar 2020’de Türk dış politikasının ne yönde gelişeceğine dair önemli ipuçları veriyor…
[Türkiye, 1 Ocak 2020].