-
İngiltere neden erken seçime gitti?
2015 olağan genel seçiminden sonra 2017’de gerçekleşen erken genel seçimde Theresa May liderliğindeki Muhafazakar Parti tek başına hükümeti kurmak için gerekli olan asgari 326 milletvekili şartını sağlayamamıştı. Bundan ötürü May liderliğindeki Muhafazakarlar, Demokratik Birlik Partisi’nin desteğiyle Parlamentoda bir azınlık hükümeti kurmuştu. Ancak bu durumun Brexit tartışmalarına son verememesi nedeniyle ülkedeki kaos ortamı her geçen gün büyüyerek devam etti. Öyle ki hazırlanan Brexit anlaşmalarının tamamının Parlamentoda reddedilmesi üzerine Başbakan May istifa etti ve görevi Boris Johnson’a bıraktı. Fakat bu lider değişiminin de Brexit kaosuna son verememesi nedeniyle hükümet en sonunda erken seçim teklifini Parlamentoya getirdi. Bu şartlar altında normalde olağan genel seçime daha üç sene varken Brexit krizine son vermek için iki yıl içerisinde ikinci kez erken seçim kararı alındı.
-
Seçimden nasıl bir sonuç çıktı?
12 Aralık 2019 erken seçim sonuçlarına göre ülke genelinde Muhafazakar Parti yüzde 43,6 oyla 364 milletvekili, İşçi Partisi yüzde 32,2 oyla 203 milletvekili, İskoç Ulusal Partisi (SNP) yüzde 3,9 oyla 48 milletvekili ve Liberal Demokratlar yüzde 11,5 oyla 11 milletvekili çıkardı. Kalan oylar ve koltuklar ise diğer küçük partiler arasında paylaşıldı. Diğer taraftan Birleşik Krallık’ın parçaları olarak İngiltere’de Muhafazakar Parti yüzde 47 oyla, Galler’de İşçi Partisi yüzde 41 oyla, İskoçya’da SNP yüzde 45 oyla ve Kuzey İrlanda’da Demokratik Birlik Partisi yüzde 31 oyla birinci sırada yer aldı. Buna göre 2017 erken seçimleriyle karşılaştırıldığında ülke genelinde Muhafazakar Parti 47 ve SNP 13 yeni koltuk kazanırken İşçi Partisi ise 59 koltuk kaybetti. Bu somut verilerden hareketle İşçi Partisi’nin kaybettiği oyların büyük oranda Muhafazakar Parti’ye ve SNP’ye kaydığı anlaşılmaktadır. Yine bu sonuçlara göre seçimin galibinin Muhafazakar Parti olduğu ve seçimin kaybedeninin ise beklenildiği gibi ana muhalefetteki İşçi Partisi ve lideri Jeremy Corbyn olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
[caption id="attachment_68364" align="aligncenter" width="580"] 2019 Birleşik Krallık Avam Kamarası Seçim Sonuçları. Kaynak: dpa-infocom üzerinden PA Media.[/caption]
-
Partiler açısından seçim sonuçları nasıl yorumlanabilir?
Seçmenin yüzde 67,3’ünün sandığı gittiği erken seçimden partiler için bazı önemli mesajlar çıkmıştır. Buna göre öncelikle halkın üç buçuk senedir ülke gündemini meşgul eden Brexit’ten yorulduğu ve bu tartışmaya artık bir son vermek için Muhafazakarlara yöneldiği görülmektedir. Öyle ki İşçi Partisi’nin kaybettiği 59 koltuğun büyük oranda en büyük rakibi Muhafazakar Parti’ye kaymasının temelinde bu somut gerçeklik yatmaktadır. Bu noktada Muhafazakarların seçimden bu kadar yüksek oy almasında iki temel sebep bulunmaktadır: Birincisi (yukarıda da kısmen değinildiği gibi) halkın Brexit tartışmalarından sıkılması ve bu tartışmalara bir son vermek istemesidir. İkincisi ise İngiltere’nin AB’den sert şekilde (hard Brexit) ayrılması için kurulan Brexit Partisi lideri Nigel Farage’ın Muhafazakar Parti’nin elinde bulunan bölgelerde aday çıkarmayacağını açıklayarak Muhafazakarlara fiilen destek vermesidir. Zira bu fiili destek neticesinde Brexit Partisi Parlamentoya temsilci gönderememiş ve aşırı sağın oyu da büyük oranda Muhafazakarlara kaymıştır.
Diğer taraftan halk bu seçimde İşçi Partisi’ne de açık bir mesaj vermiştir. 2017 erken seçiminde oy oranını yüzde 30’dan yüzde 40’a taşıyarak 31 sandalye daha fazla kazanan İşçi Partisi’nin bu seçimde ülke genelinde 59 sandalye kaybetmesi büyük bir yenilgi olmuştur. İktidar partisi ile ana muhalefet arasında 11 puan ve 161 vekil farkı oluşmasının temelinde genel olarak partinin ve özel olarak parti lideri Jeremy Corbyn’nin başarısız performansı yatmaktadır. Özellikle Corbyn’nin bugüne kadar Brexit konusunda hükümete karşı hiçbir şekilde taviz vermemesi ve bu tutumu nedeniyle devlet birimlerinin olağan çalışma düzenlerini kaybetmesi halk nezdindeki itibarını ciddi manada zedelemiştir. Daha da önemlisi böyle bir kriz ortamında hükümetin Parlamentoya getirdiği erken seçim teklifine de ayak direten Corbyn’nin bu tavrı kendi tabanının dahi sabrını taşırmıştır. Nitekim bu durumun farkında varan Corbyn seçim sonuçlarının belli olması üzerine bir sonraki seçimde partisinin başında olmayacağını ifade ederek hem mağlubiyeti kabul etmiş hem de istifa sinyali vermiştir.
Muhafazakar Parti ile birlikte Parlamentoya 48 milletvekili gönderen SNP de büyük bir sürpriz yaparak bu seçimin kazananları arasında yer almıştır. Aslında seçim sürecinde Brexit karşıtlığını ve Birleşik Krallık’tan ayrılmak için yeni bir referandum çağrısını ön plana çıkartarak İskoçları iyi konsolide etmesi SNP’nin bu seçimden başarılı çıkmasındaki en kritik etken olmuştur. Buna ilaveten İskoçya’da geleneksel olarak SNP’ye oy veren seçmenin alternatifinin genelde İşçi Partisi olmasına rağmen Corbyn liderliğindeki ana muhalefetin bu seçimde kötü bir performans çizmesi ve İskoçlara tesir edebilecek bir seçim atmosferi yaratamaması da SNP’nin kendi seçim bölgesindeki gücünü artırmasına imkan sağlamıştır.
Son olarak 2017 erken seçiminde Liberal Demokratlar oyların yüzde 7,4’ünü alıp 12 milletvekilliği kazanmışken bu seçimde oy oranını dört puan arttırıp yüzde 11,5 oy almasına rağmen sadece 11 milletvekili kazanmıştır. Oy oranı artmasına rağmen koltuk sayısının azalmasının nedeni ise ülkede uygulanan dar bölge ve nispi çoğunluk esaslarına dayanan seçim sisteminden kaynaklanmaktadır. Zira 533’ü İngiltere’de, 59’u İskoçya’da, 40’ı Galler’de ve 18’i Kuzey İrlanda’da olmak üzere toplam 650 seçim bölgesinin bulunduğu seçime sistemine göre her bölgede en çok oyu alan aday milletvekili seçilip doğrudan parlamentoya girmektedir. Bu sistemden ötürü daha önce 2017 erken seçiminde Muhafazakarlar mağdur olmuşken bu seçimde ise Liberal Demokratlar mağdur olmuştur. Öyle ki parti lideri Jo Swinson bile East Dunbartonshire seçim bölgesindeki koltuğunu 149 oy farkıyla SNP’li rakibine kaybetmiştir.
-
Bundan sonra ne olacak?
Seçimlerin resmi olarak ilan edilmesinden sonra Kraliçe İkinci Elizabeth teamül gereği seçimin galibi Muhafazakar Parti lideri Boris Johnson’a hükümeti kurma görevi verecektir. Muhafazakarların da bir partinin tek başına hükümeti kurmak için ihtiyaç duyduğu 326 milletvekiline sahip olması nedeniyle herhangi bir koalisyona ya da desteğe ihtiyaç duymaması hasebiyle Johnson’ın önümüzdeki hafta içerisinde hükümeti kurması beklenmektedir. Bunun yanı sıra daha önce Muhafazakarların yeterli güce sahip olmaması nedeniyle Parlamentonun bütün Brexit anlaşmalarını reddetmesi hatırlandığında yeni kurulacak hükümetin Brexit konusundaki harekat alanı da genişlemiştir. Daha açık bir ifadeyle seçim sonuçlarına göre Ocak 2020’ye ertelenen Brexit’in gerçekleşmesi yolundaki tüm engeller kalkmıştır. Nitekim Johnson da yaptığı ilk açıklamada “Bu sonuçlara göre Brexit’in amasız ve şartsız” şekilde gerçekleşeceğini ifade etmiştir.
Diğer taraftan İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan ayrılmasını savunan SNP’nin seçimlerden hemen sonra bu konuyu tekrar gündeme getirmesi bundan sonraki dönemde İngiltere’yi bekleyen en önemli tehditler arasında yer almaktadır. Öyle ki erken seçim sonuçlarına göre SNP’nin Parlamentoya 48 milletvekili gönderecek olması ve bunların 45’ini doğrudan İskoçya’dan çıkarması bu tehdidin hiç de küçümsenmemesi gerektiğini göstermektedir. Aynı doğrultuda İskoçların Avam Kamarasındaki 59 koltuğun 48’ine SNP’li vekillerin oturacak olması İskoçların bağımsızlık konusunda Londra’ya verdiği somut bir mesaj olarak görülmektedir. Parti lideri Nicola Sturgeon da yaptığı ilk açıklamada İskoçların AB içerisinde kalmaktan yana olmaları ve 2016’daki AB referandumunda bu konudaki tavırlarını net şekilde göstermeleri nedeniyle –daha önce 2014’teki referanduma benzer şekilde– yeni bir bağımsızlık referandumu düzenleyeceklerini ifade etmiştir.
-
Seçim sonuçları Türkiye ile ilişkilere nasıl etki eder?
2010’dan beri ülkeyi yöneten Muhafazakar Parti’nin seçimlerden galip çıkması neticesinde seçim sonrası dönemde Türkiye-İngiltere ilişkilerindeki statükonun korunması beklenmektedir. Zira eski Başbakan David Cameron’ın 2016’daki AB referandumu sürecinde aşırı sağın etkisiyle yaptığı bazı olumsuz açıklamalar dışında göreve gelen Muhafazakar Parti hükümetleri Türkiye ile ilişkilere doğrudan zarar verecek herhangi bir adım atmaktan geri durmaya çalışmıştır. Öyle ki 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında birçok Avrupa ülkesinin aksine İngiltere en üst düzeyde yaptığı açıklamalarda Türkiye’de görevdeki meşru hükümete destek verdiğini ve darbe girişimini kabul etmediğini ilan etmiştir. Aynı minvalde mevcut Başbakan Boris Johnson’ın da başbakan olduktan sonra Türkiye ile ilişkileri daha rasyonel bir zemine oturtmaya çalışması bundan sonraki ikili ilişkilerin olumlu yönde seyredeceğini işaret etmektedir. Buna karşın Türkiye’nin ulusal güvenliğine somut tehditler oluşturan FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin İngiltere genelinde aktif faaliyet yürütmesi dikkate alındığında ikili ilişkilerin daha iyi bir konuma gelebilmesi için Johnson liderliğinde kurulacak yeni hükümetin özellikle bu iki terör örgütüyle mücadele konusunda Türkiye’ye daha fazla destek vermesi beklenecektir.
Diğer taraftan Brexit’in gerçekleşeceği Ocak 2020 sonrasında ikili ticari ilişkilerin olumsuz etkilenmemesi için ivedilikle bir serbest ticaret anlaşmasının imzalanması gerekmektedir. Aksi takdirde 2018’de 18,5 milyar dolar hacmine ulaşarak tarihi bir rekor kıran ticari ilişkilerin zarar görmesi söz konusudur. Böylesi bir zarar nedeniyle hem Türkiye’deki İngiliz yatırımcılar hem de İngiltere’deki Türk yatırımcılar ticari açıdan ciddi manada kayıp yaşayacaktır. Bu gerçeklikten hareketle gerek Türk gerekse İngiliz makamlarının bu konuda ortak irade göstermesi dikkate alındığında Brexit sonrası dönemde bir serbest ticaret anlaşması imzalanarak Türkiye-İngiltere ilişkisinin güçlenerek devam etmesinin yolu rahatlıkla açılabilir.