2013 yılında Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri en çok etkileyen husus, FED’in likiditeyi azaltacağı yönündeki açıklamalardı. Bu doğrultuda sermayenin Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerden çıkışa geçeceği beklentisi oluştu; tasarruf oranları düşük olan Türkiye’nin dış finansman bağımlılığı nedeniyle bu durum Türk Lirası’ndaki değer kaybına neden oldu. Buna 2013 yılı ortasında başlayan Gezi Parkı eylemlerinin katkısı da yadsınamaz. Bu gelişmeler, Türkiye ekonomisin son on yılda yabancı yatırımcı gözünde kazandığı pozitif algıyı negatif açıdan etkilese de, kalıcı bir sonuç doğurmadı ve 2013 yılında ekonomik büyüme, hedeflerin üzerinde gerçekleşti.
Diğer yandan, Mayıs ayı itibariyle Türkiye’nin IMF’ye olan 23,5 milyar dolarlık borcunun son taksiti ödendi ve borç sıfırlandı. Böylece, Türkiye IMF’den borç alan ülke konumundayken borç veren ülke konumuna geldi. Ayrıca, önemli bazı uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarınca Türkiye’nin kredi notunun yatırım yapılabilir seviyeye yükseltilmesi ve kamu maliyesinin katkı sağladığı makroekonomik göstergelerdeki iyileşmeler sayesinde 2013 yılındaki iç ve dış şoklar Türkiye ekonomisini sarsmadı. FED’in geleceğe dönük parasal sıkılaştırma kararı ile Türkiye’de 17 Aralık’ta hükümete karşı gerçekleşen ve ekonomiyi hedef olan uluslararası operasyon aynı döneme denk gelse de, iç ve dış şokların en etkili olduğu Gezi olayları, 17 Aralık operasyonu ve FED kararlarına ilişkin açıklamalara rağmen makroekonomik görünümde ve finansal istikrarda bozulma olmadı. Böylece ekonomiye verilen şoklar makroekonomik istikrara zarar veremezken, orta vadeli hedefler yakalandı ve ekonominin gelişmiş ülkelerden küresel ekonomik krizle başlayan pozitif ayrışması devam etti.