“Ne zaman AKP'ye yönelik eleÅŸtiriler çoÄŸaltılsa hemen 'öyleyse süreç bitecek mi?' diye soruluyor. Hayır, kesinlikle barış sürecini bitirmekten söz etmiyorum. Ama açıkça belirtmek gerekiyor ki, AKP kesin bir ÅŸekilde partner olmaktan çıkmıştır.” Bu sözlerin sahibi HDP milletvekili Aysel TuÄŸluk.
TuÄŸluk bir Ä°nternet sitesine yazdığı yazıda bir yandan “barış süreci”nin bitmediÄŸini ima ediyor.
DiÄŸer yandan müzakere sürecinin ana aktörünün devre dışı kaldığını iddia ediyor.
TuÄŸluk’a göre bunun baÅŸlıca gerekçesi, AK Parti’nin “IŞİD kartı ile sürece karşı en büyük komployu kurmuÅŸ olması”.
AK Parti’nin IŞİD’i desteklediÄŸi tezi burada da baÅŸrolde.
Daha dün gibi, ABD, 2003’te Irak’a saldırırken, Saddam Hüseyin’in El-Kaide’yle baÄŸlantısını gerekçe göstermiÅŸti.
Bir de Irak’ın, elinde kitle imha silahları bulundurduÄŸu tezini bahane etmiÅŸti.
11 Eylül terörünün yarattığı ÅŸok dalgası nedeniyle bu iddialar sorgulanmaksızın kabul gördü.
ABD, Irak’a saldırdı ve bir süre sonra bu iddiaların asılsızlığı ortaya çıktı.
Çıktı, çıkmasına da Irak kan gölüne döndü.
OrtadoÄŸu coÄŸrafyasının bütün dengeleri alt-üst oldu.
Bugün yaÅŸadığımız kaosun en büyük gerekçelerinden biri, 2003 Irak savaşıdır.
* * *
AK Parti’nin IŞİD’i desteklediÄŸi iddiası, hiçbir somut temeli olmasa da, hem ulusal hem uluslararası alanda karşımıza çıkan AK Parti karşıtı çevreler tarafından ısrarla dile getiriliyor.
Daha önce de AK Parti’nin El-Kaide’ye destek verdiÄŸi gibi absürd bir iddia gündeme gelmiÅŸti.
2009 sonrasında.
Davos olayının, “One-Minute çıkışı”nın hemen ardından.
Ä°srail lobisi nasıl 2003 yılında Saddam Hüseyin ve El-Kaide arasında baÄŸ olduÄŸu tezini iÅŸlediyse, 2009 sonrasında da ErdoÄŸan ve El-Kaide arasında bir baÄŸlantı olduÄŸu tezini seslendirdi.
“Rojova kazanımı” sonrasında pan-Kürdist duygularla siyasete yaklaÅŸmaya baÅŸlayan radikal milliyetçiler, AK Parti karşıtlığının Türkiye içinde ve dışında yükseltilmesi için çalışmaya baÅŸladılar.
Bir yandan Rojava etrafında ürettikleri siyasi tahayyülü bir imkan kabul ettiler.
DiÄŸer yandan sahip olduklarını düÅŸündükleri Amerikan desteÄŸini kendilerine kalkan yaptılar.
Kobani bahanesiyle sadece çözüm sürecini deÄŸil, “siyasal Ä°slamcı” etitekini yapıştırdıkları AK Parti hükümetini bitirmek istediler.
* * *
Elbette AK Parti hükümetini ve politikalarını eleÅŸtirmek meÅŸrudur.
Bu eleÅŸtirinin bir siyasi pozisyondan beslenmesi de normaldir.
Fakat AK Parti’nin yahut baÅŸka bir partinin başında olduÄŸu yasal bir hükümetin bütünüyle bir “ÅŸer odağı” haline dönüÅŸtürülmek istenmesi farklı bir durumdur.
CumhurbaÅŸkanlığı seçimleri öncesinde Selahattin DemirtaÅŸ’ın söylemlerinde resmedilen HDP siyaseti, AK Parti politikalarını “günahı ve sevabıyla” birlikte deÄŸerlendirme iddiasındaydı.
AK Parti’nin “eksikler”inden bahsediyor, neler yapması gerektiÄŸini dile getiriyordu.
Yeni geldiÄŸimiz noktada mesele, AK Parti’nin devre dışı bırakılmasına indirgenmiÅŸ durumda.
Pan-Kürdist radikal milletçiler, AK Parti’yi sadece çözüm sürecinin deÄŸil, devletin dışına itmek arzusundalar.
Aysel TuÄŸluk’un ÅŸu ifadelerini baÅŸka türlü nasıl anlamlandırabiliriz:
“Süreç konusunda devletin geleceÄŸini düÅŸünenler ve seküler güçler hızla sorumluluk almalıdır.”
Bu, bir kez daha “zinde güçler”in göreve çaÄŸrılması deÄŸil de nedir?
[Akşam, 2 Kasım 2014]