SETA > Yorum |
İran Uluslarası Sisteme Entegre Olabilir mi

İran Uluslarası Sisteme Entegre Olabilir mi?

Bölgenin en önemli iki ülkesi olarak İran ile Türkiye arasında ciddi bir karşılıklı bağımlılık söz konusu. Bu iki ülke olmadan bölgesel istikrarın sağlanması mümkün değil.

BirleÅŸmiÅŸ Milletler'in (BM’nin) yıllık Genel Kurul toplantısına katılmak için ABD’ye giden Ä°ran Devlet BaÅŸkanı Hasan Rohani, göreve baÅŸladığından bu yana uluslararası sistemle ve dolayısıyla bu sistemin en önemli aktörü olan ABD baÅŸta olmak üzere Batılı ülkelerle gerginliÄŸi azaltmak için çaba harcamaktadır. Reformistlerin desteÄŸiyle seçimleri kazanan Rohani, Ä°ran’ın giderek zayıflayan itibarını geri getirecek tedbirler almaya çalışmaktadır. Bölgede yumuÅŸak gücünü (soft power) kaybeden Ä°ran, sert gücünü (hard power) de kaybetmeye baÅŸlamıştır. Ä°vmeyi kendi lehine çevirmek için Batı'yla iliÅŸkilerin geliÅŸtirilmesi bunun bir gereÄŸi olarak okunmalıdır.

11 Eylül saldırıları sonrasında ABD’nin Ä°slam Dünyası’na bakışında dramatik bir deÄŸiÅŸim yaÅŸanmıştı. ABD ve Batı 1979 Ä°ran Ä°slam Ä°nkılabı’ndan sonra ÅžiiliÄŸi ötekileÅŸtirmiÅŸ iken, 11 Eylül olayları sonrasında VahhabiliÄŸi ötekileÅŸtirmeye baÅŸlamıştır. Bundan dolayı, Afganistan ve Irak iÅŸgallerinden sonra OrtadoÄŸu’da en karlı çıkan ülkelerden biri Ä°ran olmuÅŸtur. Öyle ki siyaset bilimciler bölgede bir Åžii hilalinin ortaya çıktığı yönünde analizler yapmışlardır. Ancak 2010 yılında baÅŸlayan Arap devrimleri süreciyle birlikte Ä°ran, bölgede sıkıntılar yaÅŸamaya baÅŸlamıştır. Devrimlerin ilk zamanlarında "Ä°slam devrimi" retoriÄŸini kullanarak yaÅŸanarak gecikmiÅŸ bir ‘devrim ihracı’ ve ‘devrim taklidi’ olduÄŸunu iddia etmiÅŸ, ancak devrim dalgasının uzun süredir en önemli bölgesel müttefiki olan Suriye’ye sıçramasıyla birlikte bu duruÅŸtan vazgeçmiÅŸ ve neredeyse devrim söylemine tamamen zıt bir siyaset geliÅŸtirmiÅŸtir. Ä°ran Yönetimi Arap devrimlerinin kendileri aleyhine bir bölgesel sistem gerektirmiÅŸtir. Bunun üzerine de Ä°ran, bölgesel ve küresel ülkelerle iliÅŸkilerini yeniden tanımlamak zorunda kalmış, deÄŸiÅŸimci bir ülkeden statükocu bir ülkeye dönüÅŸmüÅŸtür.

REJİMİN DEĞİŞME KABİLİYETİ

Obama-Rohani görüÅŸmesi Ä°ran’ın reelpolitik temelli pragmatik dış politikasının bir gereÄŸidir. Ä°ran’daki söylem ve siyaset deÄŸiÅŸikliÄŸinin ve Ä°ran’ın ABD ile iliÅŸkilerini geliÅŸtirmek istemesinin birden çok nedeni bulunmakta. Biz burada bunlardan bazılarını analiz etmeye çalışacağız. Öncelikle Ä°ran iç siyasetinde iki belirgin çizgi bulunmaktadır: Muhafazakarlar (statükocular) ve reformistler (deÄŸiÅŸimciler). Batı karşıtı muhafazakarların aksine Rohani’nin temsil ettiÄŸi reformist kesim Batı ile iliÅŸkilerin geliÅŸtirilmesinden ve uluslararası sistemle entegre olmaktan yanadır. Ä°ktidara geldikten hemen sonra sistem içinde kalarak bölgesel bir konum elde etmek istemektedir. Obama ve Rohani arasındaki mektuplaÅŸma ve telefon görüÅŸmesi ile ilk somut adım atılmış bulunmaktadır.

Ä°kinci olarak, Ä°ran, Arap devrimlerinin Suriye’ye ulaÅŸmasından sonra ciddi ÅŸekilde endiÅŸelenmeye baÅŸlamıştır. Ä°slam Ä°nkılabından bu yana bölgede Ä°slami Ä°ran’ın en yakın ve istikrarlı müttefiki Suriye olmuÅŸtur. Suriye, hemen bütün Arap ülkelerinin Saddam Irakı’nı desteklediÄŸi Ä°ran-Irak Savaşı boyunca Ä°ran’ı desteklemiÅŸtir. Suriye’deki Arap milliyetçisi Baas iktidarı, milliyetçiliÄŸini göz ardı etmiÅŸ ve Baasçı Saddam’a karşı çıkmıştır. Suriye iç savaşı sırasında da Esad rejiminin yanında yer almıştır. Esad rejimini, bölge siyasetinin merkezinde gören Ä°ran, Suriye konusunda Batılı ülkelerin kayıtsız politikalarından istifade etmiÅŸ ve ABD’ye yakınlaÅŸma ihtiyacı hissetmiÅŸtir.

Ä°RAN'IN DAYANMA GÜCÜ

Üçüncü olarak, Suriye iç savaşında Esad rejimine yaptığı ekonomik yardımlar dolayısıyla zaten ambargo yüzünden sıkıntılı ekonomisine büyük bir ilave yük getirmiÅŸtir. Åžu ana kadar binlerce askerini Suriye’ye gönderen Ä°ran’ın bu ülkeye yaklaşık 20 milyar dolarlık ekonomik yardım yaptığı iddia edilmektedir. Tahran Yönetimi, zayıflayan ekonomiyi yeniden güçlendirmek maksadıyla Batı'yla iliÅŸkilerini geliÅŸtirmek zorundadır. Ä°ran, Suudi Arabistan kadar zengin bir ülke deÄŸil, dolayısıyla uzun süre bu ekonomik maliyete katlanması beklenmez.
Dördüncü olarak Batı, ABD, Ä°srail, emperyalizm karşıtlığı üzerinden Müslüman dünyanın sempatisini ve desteÄŸini kazanan Ä°ran, Suriye’de yaklaşık 120 bin insanını katleden Esad’ın yanında yer almasıyla ciddi bir meÅŸruiyet krizine girmiÅŸtir. Ä°ran yeniden söylemsel üstünlüÄŸü yakalamak ve meÅŸruiyetini geri kazanmak için Batı'yla iliÅŸkilerini geliÅŸtirmek durumundadır. BeÅŸinci olarak, 11 Eylül sonrasında VahhabiliÄŸin ve el-Kaide çizgisindeki Ä°slamcı anlayışın ötekileÅŸtirilmeye baÅŸlanması ÅžiiliÄŸi ve dolayısıyla Ä°ran’ı daha katlanılır kılmıştır. Åžiilik, Batılılar tarafından daha az tehditkar bir anlayış olarak algılanmaya baÅŸlanmıştır. Bundan dolayı da Ä°ran, Batı'yı daha az ötekileÅŸtirmeye baÅŸlanmıştır.

TÜRKÄ°YE'YE ETKÄ°LERÄ°

ABD-Ä°ran iliÅŸkilerinin geliÅŸmesi Türkiye’nin zararına deÄŸil, bilakis lehine bir durumdur. Çünkü Türkiye, son zamanlara kadar, ambargo uygulanan Ä°ran’la iyi iliÅŸkilere sahip olduÄŸu için Batılı ülkeler tarafından cezalandırılmak istenmiÅŸtir. Batılı ülkeler Türkiye’nin Ä°ran ile iliÅŸkilerini hep eleÅŸtirmiÅŸlerdir. Dolayısıyla Ä°ran’ın Batıyla iliÅŸkilerini geliÅŸtirip uluslararası sistemin ‘normal’ bir üyesi olursa bundan Türkiye de istifade edecektir. Ä°kinci olarak, bölgesel istikrara katkı saÄŸlayan her geliÅŸme Türkiye’nin lehine olur. ABD-Ä°ran iliÅŸkilerinin normalleÅŸmesi OrtadoÄŸu siyasetinin de normalleÅŸmesi olacağı için Türkiye bundan kazanç saÄŸlayacaktır.

Üçüncü olarak, Ä°ran’ın Batı'yla iliÅŸkilerinin iyileÅŸmesi, Ä°ran’ın Körfez ülkeleri baÅŸta olmak üzere diÄŸer bölge ülkeleriyle iliÅŸkilerinin de iyileÅŸmesini beraberinde getirecektir. Yani, Ä°ran’ın bölgesel siyasetinin normalleÅŸmesine de katkı saÄŸlayacaktır ki bu da Türkiye’nin hem Ä°ran hem de Körfez ülkeleriyle yapıcı iliÅŸkiler geliÅŸtirmesine imkan saÄŸlayacaktır.

Dördüncü olarak, bölgenin en önemli iki ülkesi olarak Ä°ran ile Türkiye arasında ciddi bir karşılıklı bağımlılık söz konusu. Bu iki ülke olmadan bölgesel istikrarın saÄŸlanması mümkün deÄŸildir. Ekonomik kalkınması/büyümesi ile askeri ve siyasal gücüyle bölgede düzen kurucu bir rol oynamak isteyen Türkiye, Ä°ran’la rekabetini iyi yönetmek zorundadır.

[Star Açık GörüÅŸ, 13 Ekim 2013]