SETA > Köşe Yazıları |
DEAŞ la Mücadele Tiyatrosu

DEAŞ’la Mücadele Tiyatrosu

Esed rejimi Irak Savaşı’ndan beri yaptığı gibi Irak-Suriye sınırını teröristlerin uğrak noktasına çeviriyor. Yani rejim bağlamında şaşılacak bir şey yok.

Esed rejimi ve Lübnan Hizbullah’ı yani İran, DEAŞ’la yeni bir anlaşma yaptılar. Anlaşmaya göre yaklaşık 300 DEAŞ’lı terörist Lübnan sınırını terk ederek konvoylarla Deyrizor’a gidiyor. Bu anlaşmayla Lübnan sınırındaki DEAŞ varlığı bitiyor, Irak sınırındaki DEAŞ varlığı tahkim ediliyor. Hizbullah DEAŞ’ı sınırında bir problem olmaktan çıkarırken, külfeti Irak’ın üzerine yüklüyor. DEAŞ taşeronu muhaliflerden ele geçirdiği bir başka noktayı daha rejim ve Hizbullah’a bırakıp gidiyor.

Deyrizor ve çevresi an itibarıyla Suriye iç savaşının odak noktasına dönüşmekte. Halep’in düşmesinden sonra İran destekli rejim unsurlarının odağı doğuya kaydı. Tahran-Beyrut kara lojistik hattını korumak ve Kaim-AlbuKemal sınır noktalarının hâkimiyetini sağlamak için Deyrizor’a yükleniyorlar. Çatışmaların başından beri rejimin Deyrizor merkezinde üssü vardı zaten ve kuşatma altındaydı. Hem kuşatmanın kırılması hem de Suriye’nin doğusundaki enerji ve lojistik açıdan kritik bölgenin ele geçirilmesi rejimin ve İran’ın ana önceliklerinden.

Buna mukabil ABD de şimdiye kadar elle tutulur bir girişimde bulunmasa da Rakka sonrasında Deyrizor’a yöneleceği mesajını veriyor. Hatırlayacaksınız daha önce bölgedeki kendi askerlerine ve müttefik gruplara yaklaşan rejim ve Hizbullah unsurlarını hava saldırısıyla hedef almıştı. ABD için Deyrizor’un kontrol altına alınması birçok açıdan önemli. Bu yolla İran’ın Irak’la kara bağlantısını kesebilirler. Bu kara bağlantısı sınırın Irak tarafındaki İran destekli güçlerle Suriye’deki İrancı milisler arasındaki kara bağının kesilmesi demek. İran’ın Suriye’de sınırlandırılması için etkin bir hamle olabilir ve bu Türkiye’den Körfez’e, İsrail’den Ürdün’e kadar birçok aktör tarafından desteklenir. Aynı zamanda DEAŞ’ın Irak’la bağlantısı ve Suriye-Irak geçişkenliği engellenir ki bu da hem Suriye’ye hem de Irak’a doğrudan fayda sağlar. Ve Suriye’nin doğusunu kontrol eden her kimse siyasi müzakere masasında eli oldukça güçlenir. Burada ABD hem rejim ve müttefikleriyle hem de DEAŞ’la mücadele etmeli.

Hal böyleyken ABD’nin, rejim ve müttefikleri tarafından Deyrizor’a gönderilen DEAŞ’lı teröristlere müdahale etmesi beklenirdi. Konvoyun güzergâhı belli olduğu gibi açık hedef durumunda aynı zamanda. Buna rağmen ABD, geçiş güzergâhındaki bir köprüyü hedef almayı seçti. Diğer bir deyişle göstermelik bir tepki koydu ortaya. Anlaşmanın tarafı olmadığından konvoyu hedef almaması için hiçbir geçerli gerekçe yok. Daha önce de ABD ve PKK, Rakka’dan çıkmak isteyen DEAŞ’lılara izin vermişti ve Rusya tarafından sert dille eleştirilmişti. DEAŞ bir taraftan çıkarılıyor, diğer bir tarafa sokuluyor…

Aslında Esed rejimi Irak Savaşı’ndan beri yaptığı gibi Irak-Suriye sınırını teröristlerin uğrak noktasına çeviriyor. Yani rejim bağlamında şaşılacak bir şey yok. Daha önce olduğu gibi bu transferin de en büyük mağdurlarından birisi Irak olacak, bu sebepten Irak’tan da sert açıklamalar geldi. Irak’ın bu anlaşmaya müdahale edecek gücü yok; beklentisi ABD’nin bir adım atması ama ABD’nin DEAŞ’la mücadelesi bir batak içerisinde. İçerikten ziyade gösteriş peşinde ve bu gösteriş Rakka halkına pahalıya patladı. Binlerce sivil ABD ve PKK saldırılarında hayatını kaybetti şimdiye kadar.

Senelerdir olduğu gibi hâlâ DEAŞ sahadaki aktörlerin birbirine karşı kullandığı bir araç hükmünde. DEAŞ’ın en büyük avantajı kendisine karşı senkronize ve kapsamlı bir planın olmaması. Son anlaşmada ve ABD’nin zayıf tepkisinde olduğu gibi herkes günü kurtarmanın peşinde. Bu şartlar altında DEAŞ saha hâkimiyetini kaybeder belki ama sahrada ve uyuyan hücrelerle şehir içinde terör estirmeye devam eder. Olan yine Suriye ve Iraklılara olur.

[Akşam, 1 Eylül 2017].