Milliyetçi Hareket, taşra gençliğini derinden etkileyen ideolojisi ve örgütlenmesiyle Soğuk Savaş dönemine damgasını vurmuş bir toplumsal harekettir. Milliyetçi Hareket Partisi, inişli çıkışlı bir oy grafiği izlemesine rağmen 1970'lerden günümüze istikrarlı biçimde oylarını artırmıştır. "Lider-teşkilat-doktrin" prensibini gaye edinen MHP, bu üçlemenin en çok 'doktrin' kısmında sorun yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. MHP, 'doktrin' meselesini taktiksel ve pragmatik bir yaklaşım içinde ele almıştır. Seksen öncesi dönemde anti-komünist bir ideolojiyi benimseyen parti, Soğuk Savaş döneminin bitmesiyle ciddi bir kimlik krizi yaşamaya başlamıştır. Küreselleşme karşısında hazırlıksız yakalanan hareket, kendini yenileyememiş ve taşralı kimliğini yeni Türkiye'yi kavrayacak modern bir kimliğe evriltememiştir.
Türkiye'nin yaşadığı krizlere paralel krizler yaşayan milliyetçi düşünce, toplumsal dönüşüm dönemlerinde daha büyük kimlik bunalımları yaşamıştır. Yaşadığı krizlerden bölünerek çıkan MHP, en büyük krizini 12 Eylül darbesi sonrasında cezaevi kadrolarının başlattığı özeleştiri sürecinde yaşamıştır. Bu dönemi 'fikri iktidarda kadroları içeride' cümlesiyle tarif eden milliyetçiler, devletin kendilerini dışlamasıyla büyük bir aidiyet bunalımına sürüklenmişlerdir. Seksen öncesi dönemde anti-komünist bir çizgi izleyen ve kadrolarının bir kısmını devletin derinliklerine kaptıran MHP, bu dönemde devletin yedek kuvveti işlevi görmüştür.
MHP, Eylülist dönemle hesaplaştı mı?
12 Eylül darbesi sonrasında Mamak Cezaevi'nde yaşananlar ve bu dönemde 9 ülkücünün idam edilmesi ülkücü kadroların devletle aralarına mesafe koymalarına ve İslamcı eğilimlerin güçlenmesine yol açmıştır. Derin devletin korumaya mazhar çocukları, darbecilerin darağaçlarında canlarını vermişlerdir. 12 Eylülcülerin, kendisini sola karşı devleti koruma misyonuyla açıklayan MHP'yi dışlaması, kadroların varoluş sorunu yaşamasına neden olmuştur. Devletle arasına mesafe koyma ihtiyacı duyan ve daha muhafazakâr ve dindar bir kimliğe bürünen ülkücüler, bu dönemde Türk-İslam davasını temel ideoloji haline getirmiştir.
Gençlik liderlerinin cezaevinde başlattıkları dindarlaşma süreci partiye yeni bir dinamizm ve heyecan getirip onu büyütürken aynı zamanda ideolojik çatlağı derinleştiren bir işlev görmüştür. Parti içinde uzun süredir ertelenen ideolojik hesaplaşma 1993 senesinde gerçekleşmiş ve Milliyetçi Hareket tarihindeki ilk ve en büyük bölünmeyi yaşamıştır. Soğuk Savaş döneminin 'anti-komünist' tezinin yerine ne koyacağına karar veremeyen MHP, çareyi etnik bölücülük meselesinde bulmuştur.
MHP bugün yeni bir siyasi ve dolayısıyla fikri krizle karşı karşıyadır. MHP, bu krizi doğru yönetemez ve tabanını ikna edemezse yeni bir ideolojik çatlama ve en sonunda yeni bir ayrışma yaşayabilir. Referandum meselesi, parti yönetimi tarafından basite indirgenerek 'iktidar karşıtlığı' propagandasıyla geçiştirilmek istense de MHP, paradoksal biçimde bir kez daha 12 darbesiyle yüzleşmek durumunda. 12 Eylül döneminde devletle arasına mesafe koymaya çalışan ve fikri dönüşüm geçiren ve Eylülist dönemin sonunda Türk-İslamcı bir kimliğe bürüne MHP, bugün ikinci bir 12 Eylül imtihanıyla karşı karşıya.
1999 genel seçimlerinden bu yana yaşanan seçmen değiştirme pratiği aynı zamanda partinin kimlik değiştirmesine yol açıyor. Orta Anadolu'da