SETA > 5 Soru |
Tunus un Yeni Anayasası

Tunus’un Yeni Anayasası

Yasemin Devrimi’nden sonra Tunus siyaseti nasıl şekillendi? Cumhurbaşkanı Said’in ilan ettiği yeni Anayasa nasıl hazırlandı? Anayasa nasıl bir hükümet sistemi öngörüyor? Yeni Anayasa’da yasama ve yargı nasıl dizayn ediliyor? Referandumla kabul edilen Anayasa sonrası Tunus’un geleceği için neler söylenebilir?

 

  • Yasemin Devrimi’nden sonra Tunus siyaseti nasıl şekillendi?

 

Bilindiği üzere devrimi getiren protestolar 2010’un son günlerinde Tunuslu genç bir seyyar satıcı olan Muhammed Buazizi’nin polislerden gördüğü kötü muameleye karşı valilik binası önünde kendini ateşe vermesiyle başladı. Bu münferit bir hadise değildi. İnsan onur ve haysiyetinin hemen her gün çiğnendiği tüm rejimlerde olduğu gibi Tunus’ta da baskıya karşı büyük bir toplumsal öfke birikmişti. Buazizi’nin isyanı bu derin acının bir tezahürü olduğu için kısa sürede önce Tunus’u ve ardından tüm Arap coğrafyasını sardı. Yirmi üç yıldır iktidarda bulunan Tunus lideri Zeynel Abidin Bin Ali protestolar üzerine (kısa süre sonra hayatını kaybedecek olan) Buazizi’yi hastanede ziyaret edip medyaya görüntü verse de koltuğunu kurtaramadı. Buazizi 4 Ocak 2011’de vefat ederken Bin Ali de on gün sonra ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

Rejimin devrilmesinin ardından Tunus’ta demokrasiye geçiş ve yeni Anayasa için Kurucu Meclis seçimleri yapıldı. Kurucu Meclis 2014’te Anayasa’yı kabul etti. Ülke devrimden sonra üç cumhurbaşkanı seçti ve üç de milletvekili genel seçimi gerçekleştirdi. Her ne kadar farklı siyasal eğilime sahip partiler arasında bir uzlaşı sağlanarak koalisyon hükümetleri kurulmuş olsa da siyasal istikrar sağlanamadı. 2011-2021 arasında toplam sekiz koalisyon hükümeti kuruldu. Tunus’un bu on yılda karşılaştığı en büyük sınamalar iç güvenlikte yaşanan zafiyet ve giderek derinleşen ekonomik kriz oldu. Ülkedeki politik tabloyu değiştiren son hamle ise 2019’da cumhurbaşkanı seçilen Kays Said’den geldi. Said 25 Temmuz 2021’de Anayasa’ya aykırı olarak Parlamentoyu kapatmanın yanı sıra başbakan, hükümet üyeleri ve Yüksek Yargı Kurulunun görevine son vererek yürütme erkini tekeline aldı.

 

  • Cumhurbaşkanı Said’in ilan ettiği yeni Anayasa nasıl hazırlandı?

 

Bir anayasanın uzun ömürlü olması ve ülkede istikrarlı bir siyasal ortam tesis edebilmesinin yolu içeriği kadar hazırlanma yönteminden de geçer. Anayasa toplumun bir arada olma iradesini temsil eden, hak ve özgürlüklerini garanti altına alan kurucu metindir. Bu sebeple anayasanın toplumun büyük çoğunluğunun kendisini bulabileceği kuşatıcı bir yapıya sahip olması gerekir. Bunun için de anayasa hem hazırlanırken hem de onaylanırken demokratik yolların işletilmesi elzemdir. Anayasanın toplumu temsil etme kabiliyetini haiz parlamento ya da kurucu meclis tarafından hazırlanması, yazım sürecinde birey ve gruplar nezdinde farklı toplum kesimlerinin (anket, mülakat ve dilekçe gibi yollarla) görüş ve önerilerinin alınması ve metnin bu çerçevede şekillendirilmesi, son olarak da anayasanın dürüst, adil ve serbest seçim ilkelerine uygun bir referandumda oylanması bugün yaygın şekilde kabul edilen metottur.

Ancak Tunus’taki 2022 Anayasası her şeyden önce Cumhurbaşkanı Said’in Parlamento ve hükümeti baypas ettiği 25 Temmuz kararlarının gölgesinde gerçekleşti. 2022’nin Ocak-Mart arasında çevrim içi bir platform vasıtasıyla vatandaşların önerilerini sunması istendi. Ancak burada toplumun yalnızca yüzde 7’sinin sürece dahil olduğu görüldü. Anayasa metni ise Cumhurbaşkanı Said tarafından atanan ve demokratik temsil gücü olmayan teknik bir komisyon (Ulusal Danışma Komisyonu) tarafından yaklaşık bir ayda hazırladı. 30 Haziran’da açıklanan Anayasa kamuoyunda yeterince tartışılmasına fırsat verilmeden 25 Temmuz 2022’de referanduma götürüldü. Dolayısıyla demokratik teamüllerin bu süreçte işletilmediği görüldü.

 

  • Anayasa nasıl bir hükümet sistemi öngörüyor?

 

Tunus’un 2014 Anayasası yarı başkanlık sistemi getirmiştir. Yeni Anayasa ise cumhurbaşkanını siyasal sistemin en etkili kuvveti olarak konumlandırılıyor. Her ne kadar bir başbakan ve kabine olsa da bunları cumhurbaşkanı atıyor ve azledebiliyor. Cumhurbaşkanı Meclise –öncelikle görüşülmek üzere– kanun tasarısı sunabiliyor. Bürokrasiye yapılacak üst düzey atamalarda nihai yetki yine cumhurbaşkanında bulunuyor. Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisi ise Meclisin iznine bağlanıyor. Meclisin kabul ettiği yasalar üzerinde cumhurbaşkanına sert bir güçleştirici veto yetkisi tanınıyor. Eğer bir kanun cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilirse yürürlüğe girmesi için Mecliste üçte ikilik bir çoğunlukla kabul edilmesi gerekiyor.

Halk tarafından seçilecek cumhurbaşkanının görev süresi beş yıl olarak belirlenirken bir kişinin en fazla iki dönem cumhurbaşkanı seçilebileceği hükme bağlanıyor. Ancak burada önemli bir not düşmek gerekiyor. Eğer savaş ya da devleti tehdit eden yakın bir “tehlike” ortaya çıkarsa cumhurbaşkanının görev süresi bir yasa çıkarılarak bu durum ortadan kalkana dek uzatılabiliyor. Bizzat Cumhurbaşkanı Said’in atadığı Anayasa yazım komisyonunun başkanı olan Sadok Belaid bu düzenlemenin ülkeyi “sonsuz bir diktatoryal rejim”e götürebileceğine dikkat çekiyor. Tüm bu yetkilerine karşın cumhurbaşkanı, görev süresi boyunca tam bir dokunulmazlığa sahip oluyor.

 

  • Yeni Anayasa’da yasama ve yargı nasıl dizayn ediliyor?

 

Başkanlık sistemlerindeki sert kuvvetler ayrılığı prensibi gereği yürütme erkinin yasamaya karşı siyasal bir sorumluluğunun bulunmaması doğaldır. Buna mukabil yürütmenin de yasama fonksiyonuna müdahale edememesi gerekir. Tunus’ta ise Meclisin zayıflatıldığı çok açıktır. Milletvekili dokunulmazlıkları sınırlandırılıyor ve milletvekilleri Meclis içinde veya dışındaki konuşmalardan dolayı “hakaret” veya “iftira” suçlamasıyla yargılanabiliyor. Diğer taraftan Meclisin “Anayasa’yı açıkça ihlal etmesi” halinde cumhurbaşkanını azletmesine cevaz veren önceki Anayasa’dan farklı olarak yasama organına herhangi bir azil yetkisi tanınmıyor.

Hükümete karşı gensoru önergesi verme yetkisi tanınıyor. Önerge iki kamaralı Meclisin her iki kanadında da üyelerin yarısı tarafından desteklendiği takdirde gensoru önergesi sunulabiliyor. Yasama organı üyelerinin üçte ikisi gensoru oylamasında güvensizliklerini bildirirse hükümet düşüyor. Ancak aynı yasama döneminde hükümet için ikinci güvensizlik oyu verildiği takdirde cumhurbaşkanına hükümeti görevden alma ya da Parlamentoyu feshetme yetkisi tanınıyor.

Yargıda da cumhurbaşkanını güçlendiren hükümlerin getirildiği görülüyor. 2014 Anayasası’nda on iki üyesinin dördünün cumhurbaşkanı tarafından atanması öngörülen Anayasa Mahkemesinde yeni düzenlemeye göre tüm üyeler cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor. Yargının en üst düzey yönetim organı olan Yüksek Yargı Kurulunun bağımsızlığı ve şeffaflığına ilişkin hükümlerde 2014 Anayasası’na göre bir gerileme söz konusudur. Önceki düzenlemede yer verilen kurulun idari ve mali özerkliğe sahip olması ve üyelerinin üçte ikisinin yargıçlar arasından liyakate dayalı olarak seçilmesi gibi güvencelere yeni Anayasa’da rastlanmıyor.

Yargı bağımsızlığı Anayasa’da yer verilen temel hak ve özgürlüklerin korunması için son derece hayati bir işlev görüyor. Eğer yargı organı adil kararlar vermesini sağlayacak bağımsızlıktan yoksun olursa Anayasa’da özgürlüklere ne kadar teminat sunulduğunun pek bir önemi de olmayacaktır.

 

  • Referandumla kabul edilen Anayasa sonrası Tunus’un geleceği için neler söylenebilir?

 

Tunus Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu, Anayasa’nın 25 Temmuz’daki halk oylamasında yüzde 94,6 oyla kabul edildiğini duyurmuştur. Ancak referandum tüm ana akım siyasi partiler tarafından boykot edildiği için katılım yüzde 30,5’te kalmıştır. Bu oran Anayasa’nın toplumsal konsensüsü sağlamak bir yana halkın yaklaşık yüzde 70’i tarafından meşru olarak bile görülmediğini gösteriyor. Bu ise daha en baştan Anayasa’yı ölü doğmuş bir metin haline getiriyor.

Toplumsal birliği sağlamanın yolu ise siyasi görüşü, etnik ve dini aidiyeti, sosyoekonomik statüsü ne olursa olsun herkesin hak ve özgürlüklerini koruyacak bir hukuk devleti kurmaktan geçmektedir. Ancak Tunus’un yeni Anayasa’sı ülkenin demokrasi ve hukuk rotasından çıkmasını adeta teşvik eden düzenlemelerle doludur. Bunun neticelerinin ne olduğunu görmek için bizatihi Tunus’un tarihine bakmak yeterlidir.

Tunus’un acil çözüm bekleyen ekonomik ve sosyal sorunları mevcuttur. Belki kısa vadede dış yardımlarla bu problemlerde kısmi iyileşmeler sağlanabilir. Ancak sürdürülebilir kalkınma ve refah için devletin yasama, yürütme ve yargıdan oluşan 3Y’sinin birbirini dengeleyebilecek fakat pasifize etmeyecek tarzda özgürlükçü demokrasinin gereklerine uygun olarak tasarlanması gerekiyor. Aksi takdirde bunalım ve devrim döngüsünün tekrarlanması kaçınılmazdır.