Uzun süredir gündemde olan "HDP'ye kapatma davası açılacak mı" sorusu cevabını buldu. Yargıtay cumhuriyet başsavcısı iddianamesini Anayasa Mahkemesine sunarak kapatma davasını açtı. 1990'larda yoğun bir şekilde karşımıza çıkan ve son on yıldır unutulan parti kapatma davaları tekrar gündemin önemli bir başlığı haline geldi.
Geçmişte siyasi partilerin kapatılmasına karşı genel bir hassasiyetin oluştuğu, kurumların değil kişilerin cezalandırılması gerektiği ve bu nedenle parti kapatmanın 2001 ve 2010 Anayasa değişiklikleriyle zorlaştırıldığı biliniyor. Hatta uzun zamandır Türk siyasetinde partilerin yargı tarafından değil seçmen tarafından cezalandırılması gerektiği söylemi dillendiriliyor. Ancak bütün demokrasilerde demokratik siyaseti korumak amacıyla özellikle şiddetle ilişkili partilere karşı belli koşullarda kapatma yaptırımına başvurulduğu da bir gerçek.
Siyasi Partiler Kanunu'na göre, kapatma davası açma yetkisine sahip olan Yargıtay cumhuriyet başsavcısı re'sen bu davayı açabileceği gibi, bir siyasi partinin veya adalet bakanının istemiyle de dava açabilir (m. 100). Ancak başsavcı siyasi partilerin ve adalet bakanının talebine uymak zorunda değildir. Yeterli delil bulunmadığına kanaat getirirse dava açmayabilir. Böyle bir durumda dava açılmasını isteyen siyasi parti veya adalet bakanı Siyasi Partilerle İlgili Yasakları İnceleme Kuruluna itiraz edebilir. Yargıtay Ceza Daireleri başkanlarından oluşan bu kurulun vereceği karara göre dava açılır veya açılmaz. HDP hakkında Vatan Partisi tarafından yapılmış bir kapatma davası başvurusu vardı. MHP de böyle bir başvuru yapma niyetini açıklamıştı. Ancak Yargıtay cumhuriyet başsavcısı kendi yaptığı incelemeler sonucu davayı re'sen açtı.
Parti yasakları ve kapatma nedenleri
1982 Anayasası siyasi partileri demokratik siyasi yaşamın vazgeçilmez unsuru olarak tanımlamakta ve izin alınmadan kurulacağını belirtmektedir. Bu güvencelerin yanında siyasi partilerin amaçlarına ilişkin temel yasaklar ve kapatma nedenleri Anayasa'da düzenlenmiştir. 68. maddenin 4. fıkrasına şöyledir:
"Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez."
Buna göre 1982 Anayasası'ndaki siyasi parti kapatma sebepleri üç başlık halinde toplanır:
- Siyasi partinin tüzük ve programınınAnayasa m. 68/4 hükümlerine aykırı olması
- Siyasi partinin Anayasa m. 68/4 hükümlerine aykırı eylemlerin odağı haline gelmesi
- Siyasi partinin yabancılardan mali yardım alması
AİHM siyasi partilerin kapatılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun olabilmesi için kapatma yaptırımının kanunla düzenlenmesi, meşru bir amaç gütmesi ve demokratik bir toplum için gerekli olması şartlarını aramaktadır. Demokratik düzeni ortadan kaldıracak şekilde siyasal bir araç olarak şiddet kullanımını savunan ve şiddet kullanan partilerin kapatılması haklı görülmektedir. HEP kararında AİHM "(…)liderleri şiddeti teşvik eden veya demokrasinin bir veya birden çok kuralına uymayan (…) bir siyasi parti, bu gerekçelerle kendisine karşı verilen cezalara karşı Sözleşme'nin korumasını talep edemez" sözleriyle parti kapatmanın Sözleşmeye uygun gerekçelerinin neler olabileceğini açıklamaktadır.
Venedik Komisyonu da benzer şekilde barışçıl bir şekilde anayasa değişikliği talebinin kapatma nedeni olamayacağını ancak anayasayla güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldıracak şekilde demokratik anayasal düzenin devrilmesi için şiddet kullanılmasını savunmaları veya bir siyasi araç olarak şiddet kullanmaları halinde partilerin kapatılmasının meşru olduğunu belirtmektedir.
HDP hakkındaki iddianamenin bu kriterler açısından değerlendirmesini Anayasa Mahkemesi yapacak ve kapatma konusundaki son kararı verecek. O sebeple 609 sayfalık iddianameyi şimdiden değerlendirmek güç. Ancak bazı hususların dikkat çektiğini belirtmek gerekiyor. Başsavcılığın hazırladığı iddianamede kapatma nedeni olarak öncelikle parti yöneticilerinin açıklamalarına ya da basında çıkan haberlere değil yargı kararlarına yer verildiği görülüyor. Altı yüz civarında parti yöneticisi, milletvekili, belediye başkanı ve üyesi hakkında yargı organları tarafından yürütülen soruşturma, kovuşturma ile sonuçlanmış ve hatta kesinleşmiş dava dosyası 580 madde halinde özetlenmiş. Yani kapatma davasının asıl gerekçesi yargı organlarının işlemlerine dayanıyor. Bunlardan sonra medyaya yansıyan ve uzun süredir kamuoyunda tartışılan açıklamalar ve eylemlere yer verilmiş.
Bundan sonraki süreçte Anayasa Mahkemesi başkanının görevlendirdiği raportör ilk incelemeyi yaparak iddianamenin kabulü hakkında rapor hazırlayacak ve iddianamenin kabulü sonrasında HDP'ye savunmasını yapmak üzere iddianame gönderilecek. HDP'nin savunmasından sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı sözlü olarak görüşlerini bildirecek ve en son HDP sözlü savunmasını yapacak. Bu süreçten sonra raportör kapatma konusundaki raporunu sunacak ve mahkeme son kararını verecek.
Anayasa Mahkemesi partinin Anayasa'ya aykırı eylemlerin odağı haline geldiğine karar verirse, eylemlerinin ağırlığına göre devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakma cezası verebileceği gibi kapatma kararı da verebilir. Kapatma kararı üye tam sayısının üçte ikisi ile yani 10 üye tarafından alınabilir.
Kapatma davasının süresi Anayasa Mahkemesinin gündemine ve partinin savunmada kullandığı zamana bağlı. Anayasa Mahkemesinin önünde iki yılı aşkın süredir bekleyen kapatma davaları olduğu biliniyor. Ancak geçmişte çok daha kısa sürede tamamlanan kapatma davaları da oldu. Takvim önümüzdeki haftalarda netleşecektir. Ancak şu an kesin olan bu davanın uzunca bir süre hem hukukun hem de siyasetin önemli bir gündem maddesi olacağıdır.
[Sabah, 20 Mart 2021].