SETA > Yorum |
Unutulmaması Gereken 15 Temmuz ve FETÖ Gerçekleri

Unutulmaması Gereken 15 Temmuz ve FETÖ Gerçekleri

FETÖ, ilk yıllarından itibaren asıl faaliyetlerini ve hedeflerini daima perdelemiş ve amaçlarına ilişkin haberleri hep inkâr etmişti. 15 Temmuz darbe girişiminde başarılı olamayınca bu inkâr stratejisini en üst düzeyde devam ettirmiştir. Yargılanan sanıklar kendileri ile ilgili bütün iddiaları reddettikleri gibi diğer sanıkları ve örgütü de suçlamaktan özenle kaçınmıştır. Bunları yaparken daima belirsiz kimseleri suçlamışlar ve darbe girişimi üzerine birtakım şüpheler oluşturmaya çalışmışlardır. Nitekim Fetullah Gülen de 15 Temmuz için "tiyatro" ve "senaryo" gibi tabirler kullanmış, darbecilerin hiçbirisini tanımadığını iddia etmiş ve suçu üzerinden atmaya çalışmıştır. Ayrıca FETÖ bu inkâr stratejisinin yanında 15 Temmuz yargılamaları üzerinden askeri öğrenciler ve erler üzerinden mağduriyet algı ve söylemi oluşturmaya çalışmıştır.

5 Temmuz darbe girişiminin üzerinden sekiz yıl geçti. Bu süre boyunca siyaset, dış politika, ekonomi ve güvenlik gibi konulara odaklanan kamuoyu, ne yazık ki 15 Temmuz'da yaşananları ve FETÖ'yü unutmaya ve ihmal etmeye başladı. Hafızası ve ezberleri zayıf bir toplum olmamızın yanında, FETÖ'nün yurt dışındaki örgütsel yapısını ve hedeflerini koruması bu unutkanlığı daha tehlikeli kılıyor. Bu sebeple 15 Temmuz'u ve FETÖ'yü her yönüyle ele almaya ve tehlikelerini topluma anlatmaya devam etmek zorundayız.

FETÖ, ilk yıllarından itibaren asıl faaliyetlerini ve hedeflerini daima perdelemiş ve amaçlarına ilişkin haberleri hep inkâr etmişti. 15 Temmuz darbe girişiminde başarılı olamayınca bu inkâr stratejisini en üst düzeyde devam ettirmiştir. Yargılanan sanıklar kendileri ile ilgili bütün iddiaları reddettikleri gibi diğer sanıkları ve örgütü de suçlamaktan özenle kaçınmıştır. Bunları yaparken daima belirsiz kimseleri suçlamışlar ve darbe girişimi üzerine birtakım şüpheler oluşturmaya çalışmışlardır. Nitekim Fetullah Gülen de 15 Temmuz için "tiyatro" ve "senaryo" gibi tabirler kullanmış, darbecilerin hiçbirisini tanımadığını iddia etmiş ve suçu üzerinden atmaya çalışmıştır. Ayrıca FETÖ bu inkâr stratejisinin yanında 15 Temmuz yargılamaları üzerinden askeri öğrenciler ve erler üzerinden mağduriyet algı ve söylemi oluşturmaya çalışmıştır.

FETÖ'nün bu yaptıkları kimseyi şaşırtmadı. Çünkü örgütün söz konusu özellikleri tüm toplum tarafından öğrenilmişti. Ancak bu söylemlerin bazı yönleriyle muhalefet tarafından da benimsenmesi ve hatta "tiyatro" ve "senaryo" gibi sözlerin TBMM kürsüsünden seslendirildiğinin görülmesi şaşırtıcı ve üzücü olmuştur.

Son yıllarda ise dikkatlerin kendi üzerinden uzaklaştığını gören FETÖ, 15 Temmuz darbe girişimi konusundaki dezenformasyonlarına hız vermiş görünüyor. Özellikle sosyal medyada bu yöndeki örgüt faaliyetleri dikkat çekiyor. Yine maalesef iktidar karşıtlığı motivasyonu bu tür iddiaların bazı muhalefet kesimlerinde karşılık bulmasına sebep oluyor. Bu nedenle bazı gerçeklerin tekrar vurgulanmasında fayda var.

Öncelikle belirtmek gerekir ki yargı 15 Temmuz darbe girişimini büyük oranda aydınlatmış ve bu girişimin faillerini somut delillerle tespit ederek cezalandırmıştır. Sona yaklaşan fiili darbe davalarında darbenin bizzat Fetullah Gülen'in talimatlarıyla kendisine bağlı sivil imamlar ve askerler tarafından nasıl planlandığı ve 15 Temmuz günü nasıl hayata geçirildiği açığa çıkarılmıştır. Bu süreçte rol oynayan sayıları dokuz bine yakın fail tespit edilmiş, firar edenler haricindeki darbeciler hakkında yargısal süreçler büyük oranda tamamlanmıştır.

Ayrıca yargı süreçleri boyunca bu davaların üzerine gölge düşmemesi, ileride Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılacak başvurularda hak ihlali çıkmaması için adil yargılanma hakkının temel gereklerine azami dikkat edildiği ve sanıkların savunma hakkının korunduğu da belirtilmeli. Bu davalar gerek sanık sayısı gerekse yapısı itibariyle çok zordu. Ayrıca FETÖ, bu davaların çökmesi için elinden gelen her türlü imkânı kullanmıştı. Ancak yargı büyük bir özveriyle kısa sürede bu davaları tamamladı.

Gündeme gelen bir diğer iddia da asıl suçlular dururken emirlere uymak zorunda kalan düşük rütbeli askerlerin ve özellikle erlerin ve askeri öğrencilerin cezalandırıldığı şeklindedir. Yargılama süreçleri yakından incelendiğinde eylemlerine bakılmaksızın düşük rütbeli askerlerin cezalandırıldığı iddialarının doğru olmadığı görülecektir. Nitekim haklarında dava açılan 8 bin 725 kişiden 2 bin 870 sanık beraat etmiş, 964 sanık hakkında ise ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmiştir. Bu sayılara göre neredeyse yargılanan kişilerin yüzde kırkı ceza almamıştır. Bu da gösteriyor ki sanıkların eylemlerine bakılmaksızın cezalandırıldığı ya da bir torbaya doldurulup topluca cezalandırıldığı iddiaları doğru değildir.


Davalar yakından takip edilip dosyalar incelendiğinde de bunu görmek mümkün. Örneğin 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Sultanbeyli ve Mehmetçik Vakfı mevkiinde meydana gelen olaylara ilişkin görülen ve 122 sanığın yargılandığı davada, İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi 25 Mayıs 2018 tarihinde açıkladığı kararında üç rütbeli sanığa ağırlaştırılmış müebbet cezası verirken, olay günü er rütbesinde olan üç sanığın beraatına hükmetmişti. Yargıtay bu altı sanık ile ilgili kararı onamış ancak olay tarihinde Hava Harp Okulu öğrencisi olan 116 sanığa "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan verilen müebbet hapis cezasını bozmuştu. Yargıtay'ın bozma kararı üzerine, ilk derece mahkemesine geri gönderilen dava dosyası geçen yıl 15, 35 ve 66 sanıklı olarak üçe ayrılmış ve sanıklar hakkında farklı cezalara hükmedilmiştir. Nihayetinde tutuklu kaldıkları süre göz önünde bulundurularak tahliyelerine karar verilmiştir.

Sonuç olarak vurgulanmalı ki 15 Temmuz darbe girişimi asla unutulmaması ve ihmal edilmemesi gereken bir olaydır. Aynı şekilde FETÖ asla unutulmaması ve ihmal edilmemesi gereken bir örgüttür. Sekizinci yılında 15 Temmuz darbe girişimi sırasında işlenen suçların ve faillerin büyük oranda yargı tarafından tespit edildiğini ve davalarda sona gelindiğini görüyoruz. Ancak 15 Temmuz ve FETÖ'yü sadece adli bir vaka olarak yargının alanına terk etmemek gerektiği, mücadelenin bütün yönleriyle ve bütün devlet kurumları tarafından devam ettirilmesi ve toplum tarafından benimsenmesi gerektiği bilinmelidir.

[Sabah, 13 Temmuz 2024]