Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrinde yeni bir hareketlilik gündemde.
Ankara'nın F-16 filosunu "genişletme ve elindekileri modernize etmekle" ilgili teklifinin anlamı üzerine basında yorumlar yapılıyor. Bu teklifin Biden yönetimini "zora soktuğunu" söyleyen de var, "yeni bir fırsat" oluşturduğunu değerlendiren de. Aslında Ankara ve Washington hattındaki son hareketliliği başlatan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın New York dönüşü ikili ilişkilerdeki mevcut durumu "Hayra alamet değil" şeklinde nitelemesi ve ABD Başkanı Biden ile lider diplomasisini işletemediğinden duyduğu rahatsızlığı ifade etmesi oldu.
New York dönüşü Soçi'ye giden Erdoğan'ın Rus lider ile baş başa yaptığı görüşmenin Suriye'den savunma, nükleer enerji ve uzayda işbirliğine uzanan geniş kapsamı da Washington'un dikkatinden kaçmadı. Kuşkusuz, Başkan Biden'ın dış politika gündeminin birincil konusu Çin ile rekabet. Bırakın Ortadoğu'yu, Transatlantik İttifak'ın üyeleri ve Rusya ile ilişkiler bile Pekin ile yürütülen uzun vadeli rekabetin gölgesinde ele alınıyor.
AUKUS güvenlik ortaklığı anlaşması türü yeni inisiyatiflerin öne çıkması hiç şaşırtıcı olmaz. Yine, Çin ile Tayvan etrafında yoğunlaşan gerilim her an bütün dünyayı Pasifik bölgesine kilitleyebilecek önemde.
DEĞİŞEN ODAK, YENİLENMESİ GEREKEN İLİŞKİLER
Washington'un ilgisinin odağının değişmesi, Almanya ve Türkiye dahil müttefikleriyle ilişkilerinin belirli anlaşmazlık alanlarında yeniden ele alınmasını gerektiriyor.
Berlin için Kuzey Akım 2 öne çıkarken Ankara için liste daha uzun: S-400 yaptırımları, FETÖ ve Suriye-YPG. Bu sebeple Erdoğan'ın Biden'a yönelttiği "lider diplomasisi ihtiyacı" uyarısının ikili ilişkilerin başıboş bırakılamayacağı gerçekliğiyle birlikte anlaşılması gerekir. İşte ekimin sonunda G-20 zirvesinde iki liderin geniş kapsamlı bir görüşme yapacak olması bu açılardan önemli. Erdoğan-Biden görüşmesinin Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrine etkisinin olacağı açık. Elbette büyük bir toparlanma ya da kırılmadan bahsetmiyorum. Ancak ikili ilişkilerin sadece sorunların paranteze alınarak sürdürülmesinin mümkün olmadığı ortada.
İKİLİ GÖRÜŞMELERİN ETKİSİ
Nitekim iki liderin ilk görüşmelerinde Afganistan dosyası bir ivme oluşturmuştu. Bu yeni görüşme ile hem Türkiye'nin savunma ihtiyaçlarının karşılanmasında ABD ile yeni bir sayfa açılabilir hem de Afrika başta olmak üzere birçok bölgede yeni işbirliği imkanları değerlendirilebilir. Ankara'nın F-16 teklifi bu yönüyle Biden yönetimini zora sokan bir hamle değil.
Aksine yapıcı bir tutum. İki lidere ilişkilerde toparlanma sağlayabilecek bir fırsat veriyor. Suriye'de operasyon sinyali de ikili görüşmeyi önemli hale getiriyor. CAATSA yaptırımları, F-35'ler, FETÖ ve YPG konularında yeni müzakerelerin yapılması gerekir.
Türkiye'nin kendi savunma ve güvenlik zorunlulukları için alternatif kararlar alabileceği ve bunlara karşı koymanın iki tarafa da fayda getirmediği görüldü.
Biden yönetiminin küresel rolünü yeniden tanımlarken müttefiklerini zora sokacak şekilde belirli alanları ve bölgeleri boşaltması kendi menfaati için rasyonel bir yaklaşım olmayabilir.
Sözgelimi Washington, Afganistan gibi çekildiği yerleri tümüyle unutamaz. Dün Taliban heyetinin Ankara'ya gelmesi Türkiye'nin Afganistan'ın geleceğinde etkili rolünün olabileceğine işaret ediyor.
Türkiye gibi iddialı bölgesel güçlerin jeopolitik boşluk alanlarında kendi bağımsız otonom politikalarını oluşturması kaçınılmaz. Bu yeni gerçekliğe ne ölçüde uyum sağlayabildiğinin test alanlarından önde gelen birisi de Türkiye ile ilişkilerin seyri olacak.
[Sabah, 15 Ekim 2021].