Türk Siyasetinde Yeni Tehlike: Zenofobik Popülizm

Son yıllarda ekonomik sorunlar ve dezenformasyon başta olmak üzere çeşitli etkenlerin de tetiklemesi neticesinde yabancıları odak alan tartışmalar siyasette yoğunluk kazandı. Öyle ki bu konu, muhalefetin siyasi öncelik listesinde gün geçtikçe yükseldi. Örneğin 2018 seçimlerinde göçmen sorunu yalnızca tali bir konuydu. Ancak 2023 seçimlerinde muhalefetin seçim strateji ve söylemindeki sacayaklarından biri haline geldi.

Devamı
Türk Siyasetinde Yeni Tehlike Zenofobik Popülizm
Irkçı Söylemler Türkiye nin Demokrasisi ve İç Huzuru İçin Tehdittir

Irkçı Söylemler Türkiye’nin Demokrasisi ve İç Huzuru İçin Tehdittir

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, A Haber ekranlarında yayınlanan Arka Plan programında, sosyal medyada yükselen ırkçı söylemlerin sebepleri ve sonuçları üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Devamı

İnsanoğlunun esas ve en büyük düşmanı içerde kendi nefsi (emmaresi) ve dışarda iblis, ancak ne hikmetse insan şu veya bu bakımdan başka bir insanı yabancı belleyip üstüne bir de düşmanlık yapabiliyor. Bu nedenle "yabancı düşmanlığı" gibi bir kavram ve olay ile karşı karşıya kalıyoruz.

 Türkiye'nin yükselişinin ve dünya ile entegrasyonunun getirdiği uluslararasılaşma ile coğrafyanın getirdiği yasa dışı göç birbiriyle karıştırılmamalı. Yatırım için gelen iş insanını, okumaya gelen öğrenciyi veya tatile gelen turisti "istila eden" olarak tanımlamak ülkemizin geleceğine büyük kötülük.

Gelinen noktada, devletin Suriyeli göçmenlere insanî bakışında bir değişiklik olmasa da başta "güvenlik" sorunu olmak üzere Türkiye'nin geleceğine yönelik risklerin varlığını bertaraf etme adına Suriyeli göçmenlerin "güvenli ve gönüllü geri dönüşü" için devlet çeşitli hazırlıklar yapıyor.

Kuruluşundan 14 ay sonra tek başına iktidar olan AK Parti'nin diğer Türk siyasi partileri ile kıyaslanamayacak, özgün bir hikayesi var. 1990'ların siyasi ve ekonomik krizlerine çözüm bulmak için yola çıkan AK Parti birçok şeyle hesaplaştı. İdeoloji yerine "mümkün ve rasyonel olanı" tercih ederek dünya siyasetinin gidişatını çok iyi analiz etti.

Milliyetçiliği Yönetmek: Erdoğan, Cumhur İttifakı ve Yerli-Milli Siyaset

Seçim sonuçlarının gösterdiği en önemli çıktı, salt bir ideoloji olmanın ötesinde milliyetçi anlayış, yaklaşım ve hassasiyetin, Türkiye’deki en güçlü siyasi eğilim haline geldiğidir. Bu noktada, gerek tarafların seçimlerde tercih ettiği söylem ve strateji, gerek iç ve dış tetikleyicilerle milliyetçiliğin heterojen bir yapıyla da olsa gerçek bir “dip dalga” olduğunu söylemek mümkün.

Devamı
Milliyetçiliği Yönetmek Erdoğan Cumhur İttifakı ve Yerli-Milli Siyaset

Batı medyası 2023 seçimleri yaklaşırken Türkiye’yi neden hedefine koydu? Batı medyası Türkiye karşıtı ne tür söylemler üretiyor ve bununla neyi hedefliyor? Bu söylemlerin Türk seçmeni ve uluslararası kamuoyu üzerindeki etkileri nelerdir?

Danimarkalı aşırı sağcı siyasetçi Paludan'ın Kur'an-ı Kerim yakma alçaklığı çok yönlü bir "İslam karşıtlığı, Batı ve Türkiye" tartışması başlattı. Öncelikle İsveç devleti, Stockholm'deki Türk büyükelçiliği yakınında gerçekleştirilen bu nefret suçuna BM ve Avrupa Konseyi Sözleşmeleri'ne aykırı olarak izin vermiştir. Özgürlükler ve demokrasi ile ilgisi olmayan bu tavır Avrupa'da son yıllarda ana akım siyaseti dönüştüren İslam karşıtlığını teşvik etmektedir.

Katar'ın özellikle finansal gücüyle Avrupa futbolunda etkin olması üzerine Dünya Kupası’na da ev sahipliği yapması, Katar sermayesinin Avrupa'da son zaferi olarak değerlendirilebilir

Büyük güç rekabetinin dünyayı daha tehlikeli bir hale getirdiğini vurgulayan Duran, 'Reel politikten bu anlamda kopamıyoruz. Bu büyük güç rekabetinin hızlanarak devam edeceğini öngörmekteyiz. Bu da bölgesel güçlere Türkiye gibi küresel aktörlere yeni fırsatlar sunmaktadır.' ifadelerini kullandı.

Kamuoyunda toptan 'mülteci meselesi' olarak ele alınan konu çok boyutlu. Sığınmacıları, yasadışı göçmenleri, izinle ülkemizde yaşayanları ve hatta turizm için gelenleri de içeriyor.

Sığınmacılar ve yasadışı göç tüm dünyanın ve Türkiye'nin sıcak meselesi. Bu mesele giderek kimlik ve değerler anlamında demokrasimizi en fazla etkileyecek bir mecraya dönüşüyor.

Son haftalarda ülkemizde yaşayan Suriyeli sığınmacılar ve düzensiz göç konuları yeniden öne çıktı. Afganistan, Pakistan, İran, Irak ve bazı Afrika ülkelerinden gelen düzensiz göçmenlerle ilgili iktidar ve muhalefetin yaklaşımı temelde benzer: 'Sınırların titizlikle korunması ve illegal göçün engellenmesi.'

Afrika ile ticaretimizi 75 milyar dolara çıkarmaya çalışan Erdoğan'ın ülkemizde gerçekleşen önemli bir zirve sırasında 'daha adil bir dünya' çağrısı ile Mozambikli gençlere ulaşması, nasıl sorun olarak görülebilir?

Haziran ayında gerçekleşen bölgesel seçimlerde merkez partilere karşı hezimete uğrayan Macron, toplum nezdindeki popülerliğini korumak ve rakiplerinden oy devşirebilmek için daha fazla İslam karşıtlığı yapacaktır. Bu amaç doğrultusunda ülkedeki Müslümanların varlığını, devlet ve toplum güvenliği açısından tehdit olarak göstermeye devam edecektir.

Hem transit hem de hedef ülke olarak Türkiye, düzensiz göçü yönetmek için hangi entegre politikaların uygulanması gerektiğini tartışmak zorunda.

İç siyasette Suriyeli göçmenler meselesini 'Suriyelileri geri göndereceğiz' kolaycılığından çıkarıp insani ve rasyonel çözümleri bir arada tutan söylemlere kulak vermek gerekiyor.

Toplumda öyle veya böyle memnuniyetsizliğe sebep olan bir meseleyi yumuşatmak veya çözmek yerine, sosyal demokrat kimliğiyle - kutuplaştırma odaklı bir dilin kullanılması, CHP’nin oy kazanmak uğruna siyasi değerlerinden vazgeçebileceğini ve aslında derin bir kimlik krizi yaşadığını bize göstermektedir.