Başkaldırıyorum Hey...

Önce "her yer Taksim"di. Sonra, "Kobani" oldu. Aldığımız son haberlere göre, artık "her yer Çağlayan, her yer direniş"miş. Çağlaya, çağlaya büyüyen bir devrim geliyormuş.

Devamı
Başkaldırıyorum Hey
HSYK Seçimlerinden Sonra

HSYK Seçimlerinden Sonra

Adli ve İdari Yargıda Ekim başında yapılan seçimlerin sonuçları da neredeyse siyasi karar mekanizmalarının seçimleri kadar ilgi ile izlendi, öncesinde ve sonrasında televizyonlarda canlı yayın olarak takip edildi ve uzun tartışmalara sebep oldu.

Devamı

Cumhuriyet'in kuruluşundan beri yargı, sürekli tartışılan bir erk olmuştur. Bu tartışmaların, son dönemlerdeiyice arttığı ve yargıya yönelik bir güven ve meşruiyet sorunu doğurmaya başladığı görülmektedir.

Erdoğan iktidarı boyunca Türkiye'nin sosyo-politik gerçekliği değişmiş ve siyasal merkez yenilenmiştir. Devlet ve toplum arasındaki mekanik düzlem ve toplumu devlet anlayışının karşısında ikincil konuma yerleştiren, toplumu disipline eden baskıcı anlayış dönüşmüştür.

Sene 1998, Diyarbakır DGM İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ilişkin asker güdümlü kararını açıklar, Erdoğan karardan sonra yaptığı basın toplantısında şöyle der: “Biz maraton koşucusuyuz. Bu şarkı bitmez.”

Halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilmesi, 1960'da kurulan ve 1980'de güncellenen vesayet sisteminin sonuna geldiği anlamına geliyor. Bundan dolayı, artık YÖK'ün ve üniversitelerin halkın taleplerine sırt çevirmesi mümkün değildir.

5 SORU: 12 Eylül, Balyoz ve Avcı Kararları

Yeniden yargılama yoluyla hak ihlallerinin giderilmesi mümkün ise, Anayasa Mahkemesi yeniden yargılama kararı vererek dosyayı ilgili mahkemeye gönderebilir. Balyoz ve Hanefi Avcı kararlarına yönelik incelemede de bu gerçekleşmiştir.

Devamı
5 SORU 12 Eylül Balyoz ve Avcı Kararları
quot Yargı Bağımsız Olsun Demokrasi Olmasa da Olur '

"Yargı Bağımsız Olsun, Demokrasi Olmasa da Olur!'

Yargı bağımsızlığının savcılar için oluşturulacak kurumsal güvencelerle sağlanacağını iddia etmek bugünkü tartışmada gerçekliği olmayan bir anlayış olmakla kalmayıp siyaseten de yanlış bir tavrı beraberinde getiriyor. 17 Aralık operasyonu gibi yolsuzluk paketi kılıfıyla siyasal alana fütursuzca dalarak siyaseti vesayetçi bir mekanizma ile tasarlama çabası son zamanlarda yargının rolünü tartışmaya açtı. Yargı bağımsızlığını temel değer olarak öne sürenler, bu argümanları aynı yargısal güvencelerin bir yargı iktidarına (jüristokrasi) dönüşmeye başladığı noktada sarfedince, rasyonel bir çizgiden uzaklaşıp ope/rasyonel bir mantığın esiri oluyorlar.

Devamı

Arkalarında ordu olmayınca seslerini duyuramadıklarını görenler, askeri yeniden gündeme taşıma çabalarına, ‘üst düzey bir askeri yetkili'nin mesajını ‘muhalefet' olarak aktardıkları günleri özlemeye çözüm sürecinde de devam edecekler.

Bugün, kurumlar arası çatışma, askeri vesayet, juristokrasi, sivil dikta, vb. kavramları yardıma çağırarak tartıştığımız meselelerin tamamı, siyasi iktidarı kimin ne ölçüde kullanacağıyla ilgili bir mücadelenin ürünü. 1960’dan beri, atanmış bürokratik iktidarla seçilmiş siyasi iktidarlar arasında cereyan eden bu mücadele, geçen hafta yargı ve yürütmenin en yetkili ağızlarından açık bir şekilde kamuoyuna da ilan edildi. Yargıtay başkanının “yürütmenin yargıyı kuşatma altına almak istediğine” dair sözleri, başbakan tarafından “yasama ve yürütmenin zaten yargı kuşatması altında olduğu” sözleriyle karşılandı.Bu durum, 1990’lardan beri çıkmaza giren 27 Mayıs siyasal sisteminin bu haliyle sürdürülemediğinin ve bir an önce mevcut toplumsal ve siyasal dinamikleri hesaba katan yeni bir siyasal denklem kurmanın kaçınılmaz olduğunun en açık göstergesi olarak okunabilir.

AK PARTİ’YE kapatma davası açılmasının üzerinden tam bir buçuk ay geçti. Başbakan’ın bazı çıkışlarını saymazsak, parti için elle tutulur bir yol haritası hâlâ ufukta görünmüyor.