14 Mart Tasfiyesi

AK Parti’ye kapatılma davası Türkiye gündemine oturdu. CumhurbaÅŸkanlığı seçimleri sırasında açılması tartışılan dava, on ay gecikmeyle de olsa gelmiÅŸ oldu. Bu ay içinde seneyi devriyesini idrak edeceÄŸimiz 27 Nisan “korsan bildiri” tadındaki e-muhtırası ile baÅŸlayan süreç, bütün Türkiye’ye oldukça derin bir kriz hediye edecek kıvama ulaÅŸmış oldu.

Devamı

22 Temmuz'a Doğru Siyasetin İmkânı ve Seçmen Davranışı

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Talip Küçükcan     SETA KonuÅŸmacılar:     Prof. Dr. Mustafa ErdoÄŸan     Hacettepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü     Dr. Ä°brahim Dalmış     Kırıkkale Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Tarih: 21 Haziran 2007 PerÅŸembe Saat: 16.00 Yer: SETA, Ankara

Devamı

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Doç. Dr. Talip Küçükcan     SETA KonuÅŸmacılar:     Ragıp Duran     Gazeteci, Galatasaray Üniversitesi Ä°letiÅŸim Fak. ÖÄŸretim Üyesi     Prof. Dr. Edibe Sözen     AK Parti Tanıtım ve Medyadan Sorumlu Genel BaÅŸkan Yardımcısı     Murat Yetkin     Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Tarih: 5 Nisan 2007 PerÅŸembe Saat: 11.00 - 13.00 Yer: SETA, Ankara

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Taha Özhan     SETA KonuÅŸmacılar:     Baskın Oran     Uluslararası Ä°liÅŸkiler Profesörü ve Agos ve Radikal Ä°ki Yazarı     Fahrettin Altun     Ä°stanbul Åžehir Üniversitesi Ä°letiÅŸim Fakültesi Koordinatörü ve Anlayış Dergisi Yayın Yönetmeni     Yasin Aktay     Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ÖÄŸretim Üyesi Tarih: 12 Mart 2009 PerÅŸembe Saat: 16.00 – 18.00 Yer: SETA, Ankara  

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Talip Küçükcan     SETA KonuÅŸmacılar:     Hüseyin Yayman     Gazi Üniversitesi Ä°ktisadi ve Ä°dari Bilimler Fak. ÖÄŸretim Üyesi     Mümtaz'er Türköne     Zaman Gazetesi Yazarı     Nurettin Güz     Gazi Üniversitesi Ä°letiÅŸim Fakültesi ÖÄŸretim Üyesi Tarih: 3 Mart 2009 Salı Saat: 16.00 – 18.00 Yer: SETA, Ankara

Dünyanın her yerinde eÄŸitimde eÅŸitsizlikler vardır ve bunlar, temelde, kimi kültürel ve toplumsal nedenlerle iliÅŸkilidir. Fakat dünyanın hiçbir medenî ülkesinde eÄŸitimdeki eÅŸitsizlikler hukukî bir ÅŸekilde savunulamaz. Bundan dolayı, eÄŸitimde eÅŸitsizlik, ancak örtük ve gizil bir ÅŸekilde kendisini sürdürebilir. Bütün dünyada hukuk, -varsa- aleni eÅŸitsizlikleri ve örtük eÅŸitsizlikleri ortadan kaldırmaya dönük bir iÅŸlev görür ve meÅŸruiyetini buradan alır. Oysa Danıştay'ın 25 Kasım 2009 kararıyla birlikte Türkiye'de yargı sistemi, aleni bir ÅŸekilde eÄŸitimde eÅŸitsizliÄŸi ve dolayısıyla sosyal eÅŸitsizliÄŸi ve kastlaÅŸmayı savunmuÅŸtur.

Kim demiÅŸ eÄŸitim sistemini hep askerler yapar diye?

28 Åžubat'ın kalıntısı katsayı uygulaması, eÄŸitim sistemine demokratik aktörlerin müdahil olmasıyla çözüleceÄŸe benziyor. Tabii yargıçlar müsaade ederse… Türkiye’de eÄŸitim sistemi kurmak, eskiden beri askerlerin icra ettiÄŸi bir vazife olarak anlaşılıyordu. Anayasa’dan, Milli EÄŸitim Temel Kanunu ile YükseköÄŸretim Kanunu’na kadar eÄŸitim sisteminin kurucu yapıtaÅŸları hep demokrasinin sekteye uÄŸradığı dönemlerin ardından belirlenmiÅŸti. 28 Åžubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu tarafından alınan ve demokrasiye “rot balans” ayarı olarak sunulan kararların çoÄŸu da eÄŸitime iliÅŸkindi. Kararların en fazla öne çıkanı, imam hatip liselerinin orta kısımlarını kapatan ve 8 yıllık kesintisiz eÄŸitimi öngören karardı. Eski bir Milli EÄŸitim Bakanı’nın tespitiyle söyleyecek olursak, siviller milli eÄŸitim sistemini belirlemeyi bir tabu olarak görmüÅŸ ve askerlerin kurduÄŸu sistemin dışına çıkmamaya özen göstermiÅŸlerdi. Pekâlâ, eÄŸitim sistemini hep askerler mi yapar?

Devamı
Kim demiÅŸ eÄŸitim sistemini hep askerler yapar diye

Nitelikli Reform

Osmanlı'dan kalan anayasa tartışmaları  ve yapıcılığı adeta gündemimizden çıkmayan temel siyasi maddelerin başında geliyor. Cumhuriyet'ten bu yana da 'uzun ömürlü bir anayasa' arayışımız devam ediyor. Bugüne kadar yaptığımız anayasaların iki temel özelliÄŸi kısa ömürlü ve hürriyetleri temin etmekten uzak olmasıydı.Bugün yeniden tartıştığımız mini anayasa reformu da, vadesi çoktan dolmuÅŸ olan son darbe ürünü anayasamızın, yama ile ömrünü bir süre daha hürriyetleri geniÅŸletmek adına uzatmaya katlanmaktan ibaret. Milletin siyasi sabrı ve basireti bu katlanma süresinin ne kadar olacağına karar verecek.

Devamı

Ä°ktidar partisi, geride bıraktığımız 22 Mart’ta 23 maddeden oluÅŸan bir anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi taslağını kamusal müzakereye sundu. Kamusal müzakerenin iÅŸlemesi için de tek tek siyasi partilerle; sivil toplum örgütleri, meslek ve medya kuruluÅŸlarıyla ise toplu görüÅŸmeler gerçekleÅŸtirdi. Yarına kadar da (29 Mart) yeni öneri ve deÄŸiÅŸiklikleri kapsayacak müzakereler için kapıların açık tutulduÄŸunu deklare etti. Ä°ktidar partisi teklifini müzakereye açık olduÄŸu vurgusuyla “taslak” olarak sunmasına raÄŸmen, bu faaliyetin bürokratik vesayetin politik karını paylaÅŸan kesimler tarafından “pazarlık etmek,” “müzakere yapmak,” “sus payı vermek” gibi çoÄŸu zaman alçaltıcı anlamda kullanılan ifadelerle karşılanması tam anlamıyla bir teÅŸhir anıydı.

Bugün, kurumlar arası çatışma, askeri vesayet, juristokrasi, sivil dikta, vb. kavramları yardıma çağırarak tartıştığımız meselelerin tamamı, siyasi iktidarı kimin ne ölçüde kullanacağıyla ilgili bir mücadelenin ürünü. 1960’dan beri, atanmış bürokratik iktidarla seçilmiÅŸ siyasi iktidarlar arasında cereyan eden bu mücadele, geçen hafta yargı ve yürütmenin en yetkili ağızlarından açık bir ÅŸekilde kamuoyuna da ilan edildi. Yargıtay baÅŸkanının “yürütmenin yargıyı kuÅŸatma altına almak istediÄŸine” dair sözleri, baÅŸbakan tarafından “yasama ve yürütmenin zaten yargı kuÅŸatması altında olduÄŸu” sözleriyle karşılandı.Bu durum, 1990’lardan beri çıkmaza giren 27 Mayıs siyasal sisteminin bu haliyle sürdürülemediÄŸinin ve bir an önce mevcut toplumsal ve siyasal dinamikleri hesaba katan yeni bir siyasal denklem kurmanın kaçınılmaz olduÄŸunun en açık göstergesi olarak okunabilir.

Hukukun üstünlüÄŸünü esas alan geliÅŸmiÅŸ demokrasilerde yargının yeri nedir? KoruduÄŸu deÄŸerler nelerdir? Türkiye’de yargı bu açıdan ne durumdadır? SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Yılmaz EnsaroÄŸlu     SETA Hukuk ve Ä°nsan Hakları Koordinatörü KonuÅŸmacılar:     Ali BayramoÄŸlu, Yeni Åžafak Gazetesi Yazarı     Mithat Sancar, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ÖÄŸretim Üyesi     Vahap CoÅŸkun, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi ÖÄŸretim Üyesi Tarih: 9 Nisan 2010 Cuma Saat: 16.00 - 18.00 Yer: SETA, Ankara

PKK, açılım sürecinin başlangıcından itibaren, devletin doğrudan topluma yönelerek barışma çabasından rahatsız olmuştur.

AK Parti karşıtı blokta yer alan siyasal partiler, ‘Hayır’ın AK Parti’ye karşı çıkmak anlamına geldiÄŸini düÅŸünerek referandumda ‘Hayır’ diyecekler.

Siyasi partilerin AK Parti’yi kuÅŸatmak üzere bir araya gelmiÅŸ olmaları ve bürokrasinin perdenin önünden çekilmesi, rekabetin demokratikleÅŸtiÄŸi anlamına gelmiyor.

Türkiye, son birkaç aydır, yoÄŸun bir ÅŸekilde yeni Anayasa deÄŸiÅŸiklik paketini tartışmaktadır. Siyasi partiler, siyasal kimlikler, sendikalar, sivil toplum kuruluÅŸları ve toplumun örgütsüz kesimleri, 12 Eylül 2010 tarihinde oylanacak pakete iliÅŸkin tutum almış ve bu tutumlarını ilan etmiÅŸ durumdadırlar. Mevcut tartışmalar, çoÄŸu zaman, paketin içeriÄŸinden öte, paketin siyasal sisteme muhtemel etkileri üzerinden yürütülmektedir. Böyle olunca da, paketin içeriÄŸi, insan hakları ve demokrasi açısından anlamı, uluslararası belgeler karşısındaki konumu gibi önemli ve hayati noktalar ihmal edilmektedir. Elinizdeki analiz, böyle bir boÅŸluÄŸu doldurmak amacıyla, yeni Anayasa paketini, insan hakları ve demokratikleÅŸme baÄŸlamında ve uluslararası belgeler ışığında bir incelemeye tabi tutmaktadır.

BDP, BOYKOT kararını pakette münhasıran Kürtlere ilişkin bir düzenlemenin yer almamasıyla gerekçelendirmekte ve seçmeninden paketin muhatap alınmamasını istemektedir.

Kürt meselesi uzun zamandır dil meselesine indirgenmiş ve anadilde eğitim konusu yaygın biçimde tartışılırken böyle bir talihsiz ifade, tarih dışı olmaktan öteye geçemeyecektir.

CHP, AK Parti'nin demokratikleÅŸme hamlelerinin, kendi tabanının kaygılarını da hesaba katan bir düzlemde ilerlemesi için deÄŸiÅŸim rotasına girme zorunluluÄŸunu hissediyor.

Åžiddetin sürdüÄŸü dönemlerde bile Kürtçe savunmaya izin veren hukuk sisteminin bugün KCK davasında aksini söylemesi düÅŸündürücüdür.

Arap ülkelerinde birbiri ardına yaşanan kitlesel isyanlar nedeniyle bütün dünyanın gözü Ortadoğu’ya çevrilmiş olsa da, siyasi istikrarsızlık bugünlerde çoğu Batı Balkan ülkesinin de yakasını bırakmıyor.

Alman kamu yayın kuruluÅŸu ARD'nin Ä°stanbul muhabirlerinden Steffen Wurzel kaleme aldığı analizinde,Türkiye'nin Libya operasyonunda takındığı tavırla uluslararası arenada prestij kazandığını belirtiyor.