ABD'nin sırf İsrail'in bölgedeki güvenliğini temin etmek için yıllardır İran'a bir 'haydut devlet' gibi davranması, Avrupa'nın Tahran'la yakın siyasi ilişki kurmasının önüne geçti.
Devamı
Türkiye gibi iddialı bölgesel güçlerin jeopolitik boşluk alanlarında kendi bağımsız otonom politikalarını oluşturması kaçınılmaz. Bu yeni gerçekliğe ne ölçüde uyum sağlayabildiğinin test alanlarından önde gelen birisi de Türkiye ile ilişkilerin seyri olacak.
Devamı
Kuzey Akım 2 projesi nedir? Projeye yönelik tepkiler nelerdir? Kuzey Akım 2 ve Avrupa gaz piyasasında güncel durum nedir?
Afganistan krizi bir kez daha Avrupalı aktörlerin küresel jeopolitik krizler karşısında ne derece çaresiz olduklarını ortaya koymuştur.
2009 yılında yayın hayatına başlayan Türk Dış Politikası Yıllığı, bu eser ile birlikte on ikinci kitabına ulaştı. Alanında yetkin ve söz sahibi araştırmacıların katkı verdiği eserimiz Türk dış politikasının nabzını tutmaya devam ediyor. Dış politika gelişmelerinin yanı sıra etkileri daha geniş bir zaman aralığına uzanan konular da bağımsız makaleler kısmında inceleniyor.
Türkiye-AB ilişkilerinde gerçekten pozitif bir gündemin oluşabilmesi için AB'nin 18 Mart Mutabakatındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekiyor. Aksi taktirde pozitif gündem yaratma çabaları, sadece söylem düzeyinde kalmaya devam edecektir.
Brüksel, Ankara'nın 'yeni sayfa açma' yaklaşımına zayıf bir karşılık verdi. Bu zayıflık sebebiyle önümüzdeki aylarda Doğu Akdeniz'de ve Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde olası gerilimleri engellemek için diplomatlara çok iş düşecek. İşbirliği arayışına devam etmek gerilimden evladır.
Devamı
Uzmanlar, terör örgütü YPG/PKK'nin ABD'den aldığı destekle Suriye'nin Kamışlı ilçesinde Esed rejimiyle yaşadığı gerginliği tırmandırdığına dikkati çekiyor.
Devamı
Rusya'nın Ukrayna'da dengelenmediğini ve dengelenmesi ihtimalinin gün geçtikçe de düştüğünü söyleyebiliriz. Böylesi bir görüntü kendini tekrar ettikçe Rusya işgal için daha cüretkâr hale gelir. Bu da sadece Ukrayna'yı ilgilendiren bir sorun değil. Rusya aşırı yayılmacı bir eğilime kendini kaptırmış gidiyor. Karşısına çıkan olmadığı müddetçe bugün Ukrayna, yarın başka ülkeler. Amerika zaten yok. Avrupa ise derin bir uykuda.
Öyle görünüyor ki Ukrayna sorununun askeri bir çözümü yoktur.
Ukrayna, Batı ile Rusya arasında sıkışmış, bölünmüş bir ülke. Askeri bir karşılaşma ile Rusya'ya geri adım attırması mümkün değil. ABD ve AB'nin Ukrayna'ya topyekûn askeri desteği Washington ile Moskova arasında bambaşka bir gerilimin kapılarını açar. Geriye Batı başkentlerinin devreye girdiği diplomasi kalır. Yarım kalan Minsk 2 anlaşması canlandırılabilir. Belki de Putin, Biden'a kabul etmediği telefon görüşmesini yaptıracak bir oyun içindedir.
Ukrayna'da süreci dikkatle izlemek lazım.
Tahran’a karşı kendisi doğrudan harekete geçmek yerine Washington’un sert adımlar atmasını isteyen İsrail’in Trump dönemi sona ermeden ABD’nin İran’ın nükleer tesislerini vurmasını sağlamaya çalıştığı da biliniyor. Biden döneminde ABD’yi böyle bir adım atmaya sevk etmenin çok daha zor olacağını bu ülkedeki Yahudi lobisi ve Netanyahu iyi biliyor.
Washington'un yaptırım kararı uzun süredir konuştuğumuz S-400 meselesini somutlaştırdı. Kongre'nin ısrarı ile CAATSA çerçevesinde Başkan Trump giderayak, müttefik bir ülkenin Savunma Sanayii Başkanlığına yaptırım getirdi. Yaptırımların mevcut haliyle ağır olmadığı ancak genişleme imkânı olduğu, daha önemlisi ise Biden Yönetimine Türkiye ile ilişkilerde yeni bir angajman geliştirme fırsatı sunduğu açık.
Yaptırımlar nedeniyle Türkiye'nin savunma sanayii duracak veya bitecek değil. Aksine tüm hızıyla devam edecek
Yaptırımların bundan sonra da Türk-Amerikan ilişkilerini zehirleyen bir silah olarak kullanılıp kullanılmayacağını ise Biden yönetiminin “takıntılı” Kongre karşısında nasıl bir tavır takınacağı belirleyecek.
Uzmanlar ABD yönetiminin, Türkiye'nin savunma sanayisini hedef alan yaptırımlarının ardından kısa vadede ikili ilişkilerde sert bir kopuşun olmayacağı görüşünde.
Ankara’nın attığı adımlar yüzünden başarısız olanlar, Türkiye’yi cezalandırmak için Avrupa Birliği’ni ve NATO'yu kullanmak istiyorlar.
Avrupa siyasetinde Amerikan seçimlerinden sonra sanki yeni bir hava esecekmiş görüntüsü var. Merkel başta olmak üzere genel Avrupa siyasetini temsil eden kişi ve kurumlar çok doğal olarak Biden'ın seçilmiş olmasını memnuniyetle karşıladılar.
Trump döneminde ABD içine kapanıp uluslararası iş birliğini sınırlandırırken, Washington’un bu politikasını fırsata çevirmek isteyen Pekin yönetimi kendisini serbest ticaretin ve uluslararası kurumsal iş birliğinin savunucusu olarak gösterdi.