Türkiye-NATO Krizi: Müttefik Olacak İsek Tehdidi Bırak

Türkiye bu tavrıyla, Batılı ortaklarına “gerçek müttefik olacaksak artık elinizdeki sopayı bırakın” diyor.

Devamı
Türkiye-NATO Krizi Müttefik Olacak İsek Tehdidi Bırak
Türkiye'nin Diplomatik Başarısı Devam Ediyor

Türkiye'nin Diplomatik Başarısı Devam Ediyor

Artık Türkiye’deki gazeteler bir yana, küresel medya bile Erdoğan’ın batılı liderlerle görüşmesinin ardından, “Erdoğan istediğini yine aldı” gibi başlıklarla gelişmeleri aktarmak zorunda kalıyor..

Devamı

Zirvenin hangi yönlerini öne çıkarmış “müttefikimiz” Almanya’nın medyası?

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 40. sayısı çıktı.

Bu analizin amacı Barış Pınarı Harekatı’nın Batı basınında nasıl ele alındığını ortaya koymaktır.

Barış Pınarı Harekatı’nın Almanya’daki yansıması ne olmuştur? Alman medyası Türkiye’nin pozisyonuna nasıl yaklaşmıştır? Konuya dair Alman siyasetinin pozisyonu ne olmuştur? Türk-Alman ilişkileri açısından harekatın etkileri ve muhtemel sonuçları nelerdir?

Barış Pınarı'nın Cepheleri

Barış Pınarı'nın Cepheleri

Barış Pınarı Harekâtı’nı pek çok cephede yürütmek durumunda kalan Türkiye, bir yandan sahada operasyona devam ederken bir yandan da terör örgütü PKK/YPG’yi işbirliği yapacakları bir aktör olarak gören ülkelerden gelen baskıları göğüslemek zorunda.

Devamı

Soçi'de bugün gerçekleşen Erdoğan-Putin zirvesine odaklanan zihinlerde iki soru var

Türkiye'nin insani, siyasi ve ekonomik açıdan haklı gerekçeleri olmasına rağmen, Batılı ülkeler harekâta dair yakışıksız ithamlarda bulundular. Gelin aynı Batılı ülkelerin keyfi çıkarları için kendi sınırlarından binlerce kilometre uzaktaki bölgelerde yaptıkları faaliyetlerin yıkıcı maliyetlerine bir göz atalım:

ABD ve bazı Avrupalı devletler PYD/YPG'ye destek verip Türkiye'yi bu örgütle karşı getirerek kendi kafalarındaki Türk-Kürt çatışmasını körüklüyor. Bu çabanın muradı ise kendilerine müzahir bir terör devletine meşruiyet zemini oluşturmaktır. Kürt milliyetçiliği duygusu ise bütün bu fırtınanın yakıtı olarak kullanılmaktadır.

Tarihsel olarak Türkiye konusunda bagajları bulunan Amerikan medyası, gelinen noktada, hukuki bir sınır veya gazetecilik ilkesi tanımaksızın, Türkiye karşıtı mesajların hedef kitleyle paylaşılabildiği bir zemine saplanmış durumda.

Akıllardaki kritik soru şu: ABD askerlerinin çekilmesinin kapsamı ne olacak? Trump'ın sözünü verdiği 32 km derinliğe kadar geri çekilecekler mi?

Son dönemde özellikle Batı Avrupa'da Türk toplumuna dair dışlayıcı tutumların çoğaldığını, ayrımcı ve ırkçı politikaların sistematik ve görünür şekilde devlet kademelerine sirayet ettiğini ifade eden Çavuşoğlu, dil ve din unsurunun Türk toplumunun geleceği için çok kritik iki alan olduğunu söyledi.

SETA tarafından yayımlanan "Avrupa İslamofobi Raporu 2018"de İslamofobinin sadece Müslümanlar için değil Avrupa'nın istikrar ve güvenliği için de tehdit oluşturduğu belirtildi.

Medya Müslüman karşıtı ırkçılığın yeniden üretilmesi ve normalleştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.

Türkiye'nin kendi coğrafyasının sorunlarını görmezlikten gelme, ilgilenmeme gibi bir durumu yoktur. Bir kere bu seçenek değildir.

Batıda, özellikle de Amerika’da sektör denilebilecek düzeyde yaygın olan düşünce kuruluşları, Türkiye’de çok fazla bilinmiyor. Bunlardan en kapsamlı olan SETA, birçok alanda çalışmalarının yanı sıra geçen haftalarda Toplum ve Medya biriminin hazırladığı “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlıklı raporuyla gündeme geldi. Raporda, yabancı medyada çalışan gazetecilerin isimlerine de yer verildiği için, “SETA fişleme mi yapıyor” algısına yol açtı.

Uyum politikası, iç barış, insan hakları, güvenlik, yabancı düşmanlığı ve uluslararası algı bağlamında kritik boyutlar içeriyor. İnsanımızdaki ekonomik kaygılarla birleşen "dışlayıcı ve öfkeli" tepkiler açısından da alarm zillerini çaldırıyor.

Batı medyasında güçlenmekte olan yeni bir eğilim var. "Madem Erdoğan gitmiyor, dört yıl daha iktidarda, o halde ne yapmalıyız?" sorusuna cevap aranıyor.

Washington, Ankara’nın S-400 ile F-35 arasındaki teknik meseleyi ortak bir komite ile araştırılalım önerisine rağmen bu kararı aldı. Karar “Türkiye’nin ya S-400 hava savunma sistemini ya da F-35 savaş uçaklarını alabileceği, ikisine birden sahip olamayacağı” şeklinde rasyonelleştirildi.