Mısır'da Stratejik Müdahale: Tahrir'de Neler Oluyor?

Sonuç her ne olursa olsun Mısır artık eskisi gibi olmayacak. Bu geliÅŸmelerin etkisi tüm bölgeye yayılacak.

Devamı
Mısır'da Stratejik Müdahale Tahrir'de Neler Oluyor
Renksiz Kokusuz Halk Devrimi Bir Tunus Hikà yesi

Renksiz Kokusuz Halk Devrimi: Bir Tunus Hikâyesi

28 Åžubat'ın hayal ettiÄŸi otoriter bir ülke yaratmayı baÅŸaran Zeynel Abidin bizim ulusalcıların en büyük kahramanı olmalıydı.

Devamı

ABD, Ä°ngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya'dan oluÅŸan P5+1 ile Ä°ran arasında devam eden nükleer müzakerelerin son görüÅŸmesi Ä°stanbul'da yapıldı.

Son zamanlarda sıkça duyuyoruz 'yeni Türkiye' sözünü. DeÄŸiÅŸimi anlatmanın yollarından biri bu niteleme.

Wikileaks adlı internet sitesi,  yayımladığı belgelerle Amerikan DiÅŸiÅŸleri'nin  (tabiri uygunsa) yatak odasını açmış oldu.

Son on yılda ABD'nin yaÅŸadıklarına hızlı ama dikkatli bir bakış bile dünya sistemine dair derin deÄŸiÅŸimin fay hatlarını görmemizi saÄŸlayabilir.

Ne NATO Eski NATO, Ne de Türkiye

Eksen kayması tartışmalarına yol açan, Türkiye’nin Batı ittifakından uzaklaÅŸması deÄŸil, ittifakın içinde kendisine daha etkin bir rol bulma çabasıdır.

Devamı
Ne NATO Eski NATO Ne de Türkiye

Araplar ve Modern Türkiye; Algıları Değiştirme Zamanı

Araplar ve Türkler, yüzyıllar boyunca Osmanlı egemenliÄŸinin birer unsuru olarak yaÅŸamışlardır ve kültürel ve dini algıları çok büyük ölçüde bu egemenlik altında ÅŸekillenmiÅŸtir.1920’li yıllara gelindiÄŸinde ise gerek Türkiye Cumhuriyeti gerekse bazı Arap devletlerinin kurucuları bölgedeki siyasi haritaları deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve bu da modern Türkiye’de yeni bir Arap algısının ortaya çıkmasına neden olmuÅŸtur. Bu makale Arapların gözündeki modern Türkiye’ye bakışın dört temel esasa dayandığını açıklamaktadır; Osmanlı geçmiÅŸi-Kemalist döneme ait miras-SoÄŸuk savaÅŸ döneminde yaÅŸanan çatışma ve ittifaklar ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin iktidar süreci. Makalede Türkler ve Arapların karşılaÅŸtıkları zorlukları artık bir imparatorluÄŸun unsurları olarak deÄŸil, farklı milletler olarak çözmeleri gerektiÄŸi sonucuna varılmaktadır.

Devamı

Ä°liÅŸkilerdeki sorunun aşılması için, Türkiye'nin de ABD ile iliÅŸkilerin nereye gittiÄŸini acilen ve açıkça tartışması gerekiyor.

Irak, Saddam'ın Kuveyt'e girdiÄŸi AÄŸustos 1990'dan, iÅŸgalci muharip ABD askerlerinin sayısının 50 bine indirildiÄŸi AÄŸustos 2010'a ve bugüne kadar, farklı önceliklerle olmakla birlikte Amerika'nın gündeminden hiç çıkmadı. Lakin bu gündemlerin hiçbirinde Amerika için belirleyici olan Irak deÄŸildi. Hatta Amerika ile Irak arasında bilinen doÄŸrudan ciddi bir sorun alanının olmadığı bile söylenebilir. Bu çerçevede, Irak, ABD açısından her zaman bölgesel jeopolitiÄŸin asli dengesi içinde fer'i bir unsur olageldi. Ne Ä°ran-Irak Savaşı'nda ABD'nin Saddam'a verdiÄŸi destek Irak ile iliÅŸkiliydi, ne de Saddam Kuveyt'e girdiÄŸinde II. Dünya Savaşı sonrası oluÅŸturulan en büyük askeri ittifakın tam anlamıyla Irak'la bir alakası vardı. Ne 3 Haziran 1997 tarihli açık mektupla Yeni Amerikan Yüzyılı Projesine imza atan Elliott Abrams, William J. Bennett, Jeb Bush, Dick Cheney, Eliot A. Cohen, Francis Fukuyama, Donald Kagan, Zalmay Khalilzad, Donald Rumsfeld, Paul Wolfowitz gibi isimler Irak'a rol biçerken, ne de aynı isimler 26 Ocak 1998'de Clinton'dan Saddam iktidarının yıkılmasını isterlerken Irak asıl meseleleriydi. Ne ABD'nin 13 yıl sonra (2003) Irak'ı iÅŸgal etmesi ne de 2010 AÄŸustos'unda kısmen çekilmesi Irak ile alakalıydı.

Türkiye'de son yıllarda yaÅŸanan siyasi mücadele, ulusalcılara ve atası olan sol Kemalist düÅŸünsel geleneÄŸe, yaratıcılık açısından altınçaÄŸ yaÅŸatıyor. Kazanmak için çalışmanın da gerektiÄŸi son dönemde bu gelenek yıllarca sakladığı yaratıcılığı daha rahat kullanmaya baÅŸladı. Bu yaratıcılığın en baÅŸarılı örneÄŸi ise hiç ÅŸüphesiz "mahalle baskısı" kavramıydı. Siyaseti yaÅŸam tarzına indirgeyen bu icatla, çıkarları, siyasi çizgisi, siyaset , toplum ve kültür algısı farklı bir çok kiÅŸi, yaÅŸam tarzı üzerinden korkutularak ulusalcı siyasi çizgiye getirildi. Bir çok kesim bu tür paranoyalar yoluyla, demokrat ulusalcı çizgi için dolgu malzemesi olarak kullanıldı. "Mahalle baskısı" kavramının faydaları bununla bitmedi. Bu kavram sadece içeride kullanılan bir siyasi araç olarak iÅŸe yaramadı, aynı zamanda dışarıda da kullanıldı.

Türk-Amerikan iliÅŸkileri son 6 ayında alışılmadık iniÅŸ çıkışlar yaÅŸadı. Bu düzensizlikle iliÅŸkili olarak Washington, Ankara ile iliÅŸkileri masaya yatırmıştı. Yaz sonu itibariyle yaÅŸanan olumlu geliÅŸmeler ve geliÅŸen iÅŸbirliÄŸi alanları iliÅŸkilerdeki geleceÄŸe dönük kriz riskini ortadan kaldırmasa da en azından tarafların krizden kaçınmak için daha kontrollü hareket ettiÄŸini gösteriyor. Nitekim AÄŸustos sonunda yapılan üst düzey karşılıklı ziyaretler Eylül ve Ekim ayları boyunca da devam edecek. Ne Washington seçim telaşına kapılıp iliÅŸkileri riske atmak istiyor, ne de Ankara seçimler nedeniyle kırılgan hale gelen Kongre'den kaynaklanabilecek riskleri göÄŸüslemek istiyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde CumhurbaÅŸkanı ve DışiÅŸleri Bakanı düzeyindeki BM ziyaretleri dışında, yoÄŸun bir bakan, bürokrat ve siyasetçi trafiÄŸi bekleniyor.

Türk-Amerikan iliÅŸkileri zorlu bir dönemden geçiyor. Onyıllar süren hiyerarÅŸik iliÅŸkinin son 10 yılda giderek etkisini kaybetti. Obama döneminde "model ortaklık" söyleminin hakim olmaya baÅŸlaması, model ortaklığın askeri konularda da izdüÅŸümlerinin görülmeye baÅŸlaması ve bu yeni durumun getirdiÄŸi gerilim, iliÅŸkileri her açıdan etkiliyor. Ä°ki ülke arasında son 6 ayda yaÅŸanan krizler bile durumun ciddiyetini ortaya koymaya yeter: Mart'ta Ermeni Soykırımı karar tasarısının Temsilciler Meclisi DışiÅŸleri Komisyonu'ndan geçmesi, Mayıs'ta Türkiye-Brezilya-Ä°ran arasında imzalanan Tahran AraÅŸtırma Reaktörü AnlaÅŸması, Mayıs sonunda yaÅŸanan Yardım Gemileri Krizi ve nihayet Haziran'da BM Güvenlik Konseyi'nde Türkiye'nin Ä°ran'a ek yaptırım paketi aleyhinde oy kullanması. ABD Genelkurmay BaÅŸkanı Oramiral Mike Mullen'ın Ankara ziyareti de bu açıdan deÄŸerlendirilmeli.

Politik yer tutuÅŸların dış politikayı anlama biçimini ÅŸekillendirdiÄŸi bir ortamda nasıl saÄŸlıklı bir Türk dış politikası okuması yapılabilir? Bu sorunun uzantılarını ‘eksen kayması’ tartışmasından Türkiye-Ä°ran iliÅŸkileri ve Ä°srail’in Gazze filosuna yaptığı saldırı sonrasındaki tartışmalara kadar birçok temel dış politika meselesinde görmek mümkündür.Türkiye’de her zaman iç (politik) gündem dış gündemin önünde gelmektedir ve bu manzarayı yazılı ve görsel basında da görmek mümkündür. Türkiye’nin de içinde olduÄŸu ve tüm dünyanın gözünü diktiÄŸi çok önemli konular dahi bir iç gündem maddesi öne çıktığında birkaç günde unutulabilmektedir. Bu bakımdan, Türkiye’nin giderek küresel ölçekte önemli roller oynadığı bir süreçte Türk basınındaki dış haberciliÄŸin ne durumda olduÄŸu derinlemesine incelenmesi gereken bir konudur.

ABD seçim sistemi, Kongre’nin yapısı, bağış kampanyaları gibi prosedürel uygulamaları baÅŸarıyla kullanan Ä°srail lobisi, Demokratlar’ı ürküterek Obama’yı Ä°srail konusunda geri adım atmaya zorlamıştır. Türk-Amerikan iliÅŸkilerinin görünmeyen üçüncü ortağı hep Ä°srail’di. Ä°kinci Dünya Savaşı’nın sonundan beri stratejik bir çerçeveye oturan bu iliÅŸki, Ä°srail’i de zaman zaman seviyesi deÄŸiÅŸmekle birlikte hep yanında tutmuÅŸtur. Nasıl ki Türkiye-ABD iliÅŸkilerinde zaman zaman krizler yaÅŸanmışsa, Türk-Ä°srail iliÅŸkilerinde de krizler yaÅŸanmış, ancak Türk-Amerikan iliÅŸkilerinde olduÄŸu gibi burada da iliÅŸkilerin ÅŸimdiki gibi sona erme noktasına varması daha önce görülmemiÅŸtir. Yeni olan Türk-Ä°srail iliÅŸkilerinin sona ermeye doÄŸru yol alması, bu gidiÅŸatın ise Türkiye-ABD iliÅŸkilerini nasıl etkileyeceÄŸinin henüz kestirilemiyor olmasıdır. Üç ülke de gidiÅŸatın ne sonuç doÄŸuracağını bilemiyor, sonucu kontrol etmeye çalışıyor. Bu üçlü iliÅŸkinin asıl kahramanı olan Washington’daki Ä°srail Lobisi, olanları büyük heyecanla izlerken, Türkiye ile Ä°srail arasında yaÅŸanan gerginliÄŸi, Türk-Amerikan iliÅŸkilerini gererek kontrol altına almaya çalışıyor, Ä°srail’le gerilen iliÅŸkiler konusunda adeta Türkiye’yi tehdit eder bir politika izlemekte beis görmüyor.

Ä°srail'in Gazze'ye yönelik insani yardım taşıyan gemilere yönelik sert askeri müdahalesinin yarattığı tartışmalar dinmeden, BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Ä°ran'a yönelik yaptırımların oylanması gündeme geldi. Ä°srail'in uyardım gemilerine sert müdahalesi karşısında sert bir cevap veren Türkiye, BMGK'de yapılan oylamada Brezilya ile birlikte yaptırımlara "hayır" oyu verdi. BaÅŸka türlüsünü beklemek de imkansızdı. Nitekim iki ülke 17 Mayıs'ta Ä°ran'ı ikna ederek "uranyum takas anlaÅŸması" imzalamıştı. Bütün bu geliÅŸmeler bir kez daha ÅŸu soruyu gündeme getirdi; "Türkiye eksen mi deÄŸiÅŸtiriyor, yüzünü DoÄŸu'ya mı dönüyor?" Tüm bu soruları, Türkiye'nın dış politikasını yakından izleyen SETA Vakfı'nın Genel Koordinatörü Taha Özhan'a sorduk. Özhan yaÅŸananları, "Türkiye 'Ankara merkez'li politikanın meyvelerini topluyor" diye özetledi.

Saldırının hedefi Türkiye’yi küçük düÅŸürmek ve Türkiye’nin ne kadar risk alabileceÄŸini ölçmektir.

Washington 36 ülkeden devlet baÅŸkanı, 10 ülkeden delegasyon düzeyinde katılım ile II. Dünya savaşından bu yana yapılan en üst düzey toplantıya ev sahipliÄŸi yaptı. Nükleer güvenlik zirvesinin resmi konu baÅŸlığının dışındaki en ateÅŸli konusu Ä°ran’dı. Ä°ran ise Washington zirvesine alternatif ama oldukça naif baÅŸka bir toplantıyı, ‘Herkese Nükleer Enerji, Hiç Kimseye Nükleer Silah’ zirvesini 17-18 Nisan’da düzenliyor. Nükleer tartışmalar üzerinden gerilimin yükselmesinin asıl sebebi ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’nde Ä°ran’a yönelik bir yaptırım planını hayata geçirmek istemesi.

Ä°srail, bir süredir ‘dostlarını’ diplomatik yollardan zor durumda bırakmayı adet edindi. Türkiye’nin Ä°srail Büyükelçisi’nin zatında Türkiye’yi küçük düÅŸürme niyetiyle ortaya konulan mizansene benzer bir hakarete yakın zamanda ABD BaÅŸkan Yardımcısı Joe Biden da maruz kaldı. Biden’in Arap-Ä°srail görüÅŸmelerine yeni bir sayfa açmak için yaptığı Ä°srail seyahati sırasında Ä°srail, DoÄŸu Kudüs’te 1600 yeni konuta izin verdiÄŸini açıkladı. “YerleÅŸimlerin dondurulması” meselesinin ABD yönetiminin Arap-Ä°srail barış sürecindeki en büyük önceliÄŸi olduÄŸu dikkate alındığında, bu açıklamanın Biden’in ÅŸahsında ABD yönetimindeki barış yanlılarına özellikle Obama’ya, karşı yapılan büyük bir diplomatik gaf olduÄŸunu söylemek mümkün. Bu gaf, Ä°srail’in Washington Büyükelçisi Michael Oren’in sözleriyle iki ülke arasında “son 35 senenin en büyük krizinin” patlak vermesine neden oldu. Biden, Netanyahu ile yiyeceÄŸi akÅŸam yemeÄŸine geç katıldı, basın toplantısında yerleÅŸim kararını OrtadoÄŸu barışına engel olarak gördüÄŸünü söyledi, ABD DışiÅŸleri Bakanlığı kınama mesajı yayınladı, Hillary Clinton Netanyahu ile sert bir telefon görüÅŸmesi yaptı, Obama’nın BaÅŸmüÅŸaviri David Axelrod yeni yerleÅŸimleri ABD’ye yapılan bir hakaret olarak gördüÄŸünü açıkladı, Clinton’in AIPAC toplantısındaki konuÅŸmasında Ä°srail’in yerleÅŸimler politikasını eleÅŸtiren kısımlar yer aldı...

Dış politika yapım süreçleri büyük oranda uzun vadeli ve makro hedefleri gözetir. Belli dönemlerde ve durumlarda ise kısa veya orta vadeli menfaatlere yoÄŸunlaşır. Genellikle kullanılan metotlar dinamik; prensipler ise statiktir. Prensiplerin hızlı ÅŸekilde deÄŸiÅŸtiÄŸi dönemlerde politika yapımı zorlaşır. Geçen hafta ‘futbol diplomasisi’ ile baÅŸlayan sürecin Erivan, Bursa ayaklarından sonra ‘üçüncü maçımıza’ dönüÅŸtürülen Washington ayağını kaybettik. Bu durum karşısında merkez medyada bakanın istifasını isteyen kalemlerden, komÅŸularla sıfır problem yaklaşımının ‘mavi boncuk’ dağıtarak iflas ettiÄŸini dile getirenlere; ABD Ankara elçisinin ‘Türkiye’de yeni bir iktidar arayışı içerisine girdiÄŸini’ söyleyecek kadar ileri gidenler de oldu. Öncelikle ‘istifa etmeli’ ÅŸeklindeki müthiÅŸ yaklaşıma göre 1980’lerden bu yana neredeyse her sene bir dış iÅŸleri bakanını ‘ermeni soykırımına’ kurban vermemiz gerekirdi. Çünkü hali hazırda 20’ye yakın ülke, ABD’de 41 eyalet bir ÅŸekilde bu iddiaları kabul etti.

Washington, BaÅŸbakan ErdoÄŸan'ın ziyaretinden hemen önce Türkiye ile ilgili sıcak tartışmalara ÅŸahit oldu. Tartışmaların gerçekleÅŸtiÄŸi yerler Temsilciler Meclisi, German Marshall Fonu ve Woodrow Wilson Center. Bu üç ev sahibi kurum tartışmaların ciddiye alındığının göstergesi. DoÄŸan medyasına vergi cezası, Türkiye'de muhafazakârlaÅŸma, hayat tarzı baskıları, dış politikanın yönü, insan hakları ve demokratikleÅŸme tartışmalarda ele alınan konular. Washington'da yaÅŸayan ve Türkiye'yi yakından izleyen Türk ve Amerikalı akademisyenlerle gazeteciler tartışmaların içeriÄŸinden ziyade, karşılıklı siyasi pozisyonların öne çıktığını söylüyorlar. Bu tartışmaların en fazla öne çıkanı Temsilciler Meclisi'nde gerçekleÅŸen Türkiye'de insan hakları, demokrasi ve basın özgürlüÄŸü konulu toplantı olmuÅŸ. Bu toplantıda Sedat Ergin ve Ä°hsan Dağı'nın özellikle DoÄŸan medyasına kesilen vergi cezası üzerinden yaptıkları tartışma herkesin dilinde.