Türkiye'yi İçe Kapatmak

Amaç, sandıkta elde edilecek demokratik meşruiyet ve istikrara rağmen hükümeti etkisizleştirme çabası. Türkiye'nin son dönemde seslendirdiği özgüven ve iddiasından vazgeçmesi. Sınırlarını, yani haddini bilmesi.

Devamı
Türkiye'yi İçe Kapatmak
Sivil Vesayet vb Fanteziler

Sivil Vesayet vb. Fanteziler

Birçok versiyonu üretilen "sivil vesayet" eleştirisinin temel hedefi, 2015 seçimlerinde AK Parti'nin Anayasa'yı değiştirecek bir çoğunluğa ulaşmasını engellemek.

Devamı

İsrail hükümeti iki ayrı yaklaşım içerisinde. Bir taraftan kendisiyle aşırı sağ gruplar arasına mesafe koymaya çalışıyor. Diğer taraftan da İsrail'in Harem-i Şerif'e yönelik tecavüzü sonrasında yaşanan çatışmalarda yer alan Filistinlilere tehditler savuruyor.

Hacıbektaş ve Mevlana'yı birlikte okumak daha Sünnici bir Türkiye mi yaratır? Yoksa Alevilerin ve Sünnilerin birbirlerinin rengine boyandığı bir ortamda daha özgür, çoğulcu ve zengin bir dini hayata mı varırız?

Tek-tipçi olmayan, yukarıdan aşağıya dayatılmayan, toplumsal dünyanın sahihliğini yansıtacak ve estetik birikimi ideolojik engellere takılmadan yansıtma cesaretini gösterecek kültür politikalarına ihtiyacımız var.

Yargıda Birlik Platformu sayesinde, yargıda çoğulculuk ve eşitlik sağlanabildi mi? 25 Ekim'de göreve başlayacak olan yeni HSYK, yargıya olan güveni artırmak için neler yapmalı?

HSYK'yı Unutabilir miyiz?

HSYK bu seçimlerle çoğulcu bir yapıya kavuşmuş oldu. Bundan sonra umulan, HSKY'nın herhangi kapalı bir grubun çıkarlarını savunan bir “kurtarılmış bölge” olarak değil, hukuk alanında faaliyet gösteren saygın bir üst kurul gibi işlemesi.

Devamı
HSYK'yı Unutabilir miyiz
Bir Yükseköğretim Sistemi Düşünün

Bir Yükseköğretim Sistemi Düşünün

“Yeni hükümetin önünde duran en önemli konulardan biri Türkiye'deki yükseköğretim sistemi. Vesayetle mücadeleye sık sık vurgu yapan AK Parti'nin Yeni Türkiye vizyonunda yükseköğretim sistemi için de genişçe bir yer olması gerek.”

Devamı

Dış basının ve iç muhalefetin AK Parti'nin ne kadar "İslamcı" olduğunu yinelemesi dönüp dolaşıp bu partiye fayda sağlıyor. Zira Türkiye siyaseti "İslamcı" olamayacak kadar karmaşık ve çok yönlü; ulusal ve bölgesel dinamiklere sahip.

Vesayet düzeni adeta en geniş anlamda topluma dair ne varsa onun düşmanıdır; toplumun kodları ile oynar, onu felç eder, normal seyri tıkar, toplumsal kanalları daraltır, fertleri parçası olduğu toplumdan bezdirir ve olağanı olağan dışı hale getirir.

Türkiye'nin de artık üst kurullar bağlamında “meslektaş yönetimi” yerine, dünyada giderek daha değerli görülmeye başlanan “vatandaş yönetimi” modelini tartışması gerekiyor. Toplumsal temsili hemen her alanda önemseyen bir yönetim modeline ihtiyacımız var.

Cumhuriyet'in kuruluşundan beri yargı, sürekli tartışılan bir erk olmuştur. Bu tartışmaların, son dönemlerdeiyice arttığı ve yargıya yönelik bir güven ve meşruiyet sorunu doğurmaya başladığı görülmektedir.

Yeni dönemde AK Parti'nin en temel hedefi Kemalist ulus-devletin kurucu ideolojisiyle yarım kalan mücadeleyi tamama erdirmek, bunu da yeni bir aidiyet formu ile taçlandırmak olmalıdır.

2009 yılının son çeyreğinden itibaren 19 çeyrek boyunca, ülkede yaşanan birçok olaya rağmen, Türkiye büyüme trendine devam etmiştir.

Analizde, Erdoğan'ın siyaseti, cumhurbaşkanlığı adaylığı ve seçimlerde izlediği strateji analiz edilerek Erdoğan'ın nasıl bir cumhurbaşkanı olacağına dair tespitlere yer veriliyor.

SETA analisti Yılmaz Ensaroğlu, toplumun yargıyı adaletin tecelli ettiği mekân olarak görmesinin HSYK'da çoğulcu bir yapının sağlanmasına bağlı olduğunu belirtti.

Gerek siyasi iradenin gerekse muhalefetin tabanının da kısmen içinde olduğu geniş bir toplumsal kesim demokratikleşmeyi içselleştirmiş durumda. Daha önemlisi çok daha fazlasını hak ettiğini düşünüyor ve talep de ediyorlar.

Cumhuriyetin dindarları ve Kürtleri kamusal alandan dışlamasına son veren AK Parti medeniyetçilik söylemi ile daha kapsayıcı da olsa bir tür milliyetçilik mi üretmektedir?

Elitler olarak, yeni Türkiye'ye büyük ölçüde adapte olsalar, cemaatlerinin dirliğinin bozulacağından korkuyorlar. Cemaatlerini yeni Türkiye ile yüzleşmeye ikna etseler, akıbetin ne olacağı konusunda çok endişeliler.

Kamuoyunda ‘17 Aralık operasyonu' olarak adlandırılan olay 17 Aralık günü gerçekleştirilen adli-polisiye hikâyeden çok daha öte bir anlam taşıyor. 25 Aralık girişimi, TIR operasyonları, İHH soruşturması, Öcalan'ın 1999 yılındaki sorgulanmasından sızdırılan gizli montajlanmış görüntüler, Başbakan'ın yakınlarının ve çalışma arkadaşlarının sızdırılan telefon görüşmeleri bir paket olarak büyük bir operasyonun yapı taşlarını oluşturuyor. AK Parti hükümetinin dış politika duruşu ve Çözüm Süreci de bu paketin içinde hedefe konan başlıklar olarak göze çarpıyor. Çözüm Süreci yaşanan onca şeye rağmen geçtiğimiz yıla damgasını vuran en önemli gelişme olarak tarihteki yerini çoktan aldı. Tarihsel bağlamında Kürt meselesinin altın yılı olarak adlandırabileceğimiz süreçte BDP'nin azımsanmayacak katkıları oldu. Bu bilgiler ışığında, BDP'nin 17 Aralık tutumunu ve bu tutumun Çözüm Sürecine yansımasını bütün bu gelişmelerle birlikte değerlendirmek gerekiyor. 17 Aralık'ın genel anlamıyla Kürt meselesine özelde ise Çözüm Sürecine bakan yönünü kestirmek zor değil: ‘Çözüm Sürecinin sona ermesi ve PKK'nın silahlı mücadeleye tekrar başlaması'. 17 Aralık operasyonlarının resmi bülteni olarak işlev gören Bugün gazetesinin önce Demirtaş'ın özerklik açıklamasını sonra da PKK'nın yaptırdığı ‘şehitlik' haberlerini manşetten görmesi ve sızdırılan video kayıtları ile Öcalan'ın itibarsızlaştırılmasına yönelik girişimler bu kanıyı güçlendiriyor. Peki bu plan ne ölçüde mümkün olur?