İnsan Haklarında Yeni Anayasadan Beklentiler

1982 Anayasası'nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yapılan tüm girişimler anayasayla sınırlandırılmaktan kurtulamadı. Oysa insan haklarını temel alan hukuk devleti kurmak öncelikle anayasanın görevidir.

Devamı
İnsan Haklarında Yeni Anayasadan Beklentiler
28 Şubat Muhafazakarlara Ait Bir Konu mu

28 Şubat Muhafazakarlara Ait Bir Konu mu?

Bu ülkede yetişmiş bütün yönetmenlerin, sanatçıların, oyuncuların, şarkıcıların, film ve dizi yapımcılarının bir kesimi değil, bütün ülkeyi temsil eder şekilde davranması elzemdir. 

Devamı

Anayasa yapımında halktan başlanacağı ve tekrardan halka gidileceği görülüyor. Anayasa yapım literatüründe bu yöntem kum saati metaforuyla açıklanmaktadır. Kum saatinin geniş olan yukarı kısmı halkı temsil ediyor ve oradan gelen talepler ortadaki ince olan kısımda yani Mecliste metne dönüşüyor. Sonrasında tekrardan kum saatinin alttaki geniş kısmına yani halka soruluyor.

Madem genç dimağlar eski Türkiye'yi hatırlamakta zorlanıyor, eskiyi hatırlatmak yerine yeni bir başarı hikayesi yazmak lazım artık. Bu hikaye için yeni bir kurucu metin, yeni bir toplumsal sözleşme kaleme almak lazım. Yeni anayasadan beklenen belki de en önemli değişiklik de bunu başarabilecek bir çerçeve inşa etmesi olacak.

Yeni anayasa perspektifi modern demokratik rejimin demokrasi boyutunu yani milli iradenin siyasetteki hakimiyetini tahkim etmek, siyaset kurumunu iktidarın merkezine koymak ve daha iyi işler hale getirmek hedeflerince belirleniyor.

Darbeciler, erken ya da zamanında yapılmasından bağımsız olarak, demokratik seçimlerden nefret ederler. Çünkü her darbenin ardından yapılan ilk seçimlerde, millet darbecilere sandıkta dersini vermiştir.

Kriter'in Ocak Sayısı Çıktı: Mızrak Çuvala Sığmıyor

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 53. sayısı çıktı.

Devamı
Kriter'in Ocak Sayısı Çıktı Mızrak Çuvala Sığmıyor
Başörtüsü Büşra Kayıkçı ve Bitmeyen Kavga

Başörtüsü, Büşra Kayıkçı ve Bitmeyen Kavga

Devletin kadınların başörtüsü ile uğraşmayı bırakması, ‘kavgayı' sonlandırmıyor ve bu mücadele tam bir zaferle sonlandırıldı zannedenler, yanılıyor. Evet, bugün de bir “başörtüsü kavgası” devam ediyor ve aslında bu kavga dindar başörtülü kadınlar tarafından yürütülmüyor. Başörtülü kadınlara karşı açılmış bu kavganın sahibi: Seküler yobazlar ve dindar bağnazlar.

Devamı

Anadolu’nun o öz kültürünün en baskın rengi olan İslam’dan hoşlanmayanlar ise, kendi iktidarlarına temel oluşturacak 'fikri' dışarılarda bir yerlerde arıyorlar. Bazıları Batı’da arıyor, bazıları ise Rusya ya da Çin’de.

CHP ve onu destekleyen kesimler de HDP’yi normalleştirmek için bu tartışmanın sözcülüğünü yapacaklardır. Ama kesin olan şudur: HDP, PKK’yı bir terör örgütü olarak görmediği müddetçe Türkiyelileşemez. Ancak bir pazarlama tekniği olarak bu ifadeyi kullanır.

Terör örgütünün üzerine gidildikçe askeri çözülmenin yanında siyasi çözülme de artıyor. Tutuklanan ve görevden alınan HDP'li eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen'in itirafları çözülmenin son örneklerinden.

HDP'deki tıkanmışlık hali kriz üretmeye devam ediyor.

HDP gibi PKK'nın doğrudan siyasi uzantısı olan ve siyasi hedefini hepimizin çok net bildiği bir yapının Türkiyelileşme gibi bir meseleye gerçekten yanaşmayacağı çok açık. Örgüt izin vermediği müddetçe HDP'liler bu konuyu tartışmaya dahi açamaz.

Ne tür siyasi manevralar yapacağını bildiklerini zannediyorlar. Halbuki birlikte çalıştıkları dönemde dahi Erdoğan'ın siyasi aklını ve vizyonunu anlamamışlar ya da paylaşmamışlar. Uluslararası sistemin yapısından dış politika tercihlerine, iktidar-muhalefet ilişkisinden siyasi liderliğin doğasına kadar birçok alanda farklı zihinlere sahipmişler.

Bitmediler. Akıllanmadılar. Öğrenmediler. Sadece sindiler. İlk fırsatını bulduklarında da kafalarını soktukları delikten çıkarmak için hazırlık içindeler.

Pelosi'nin liderliğini yaptığı ABD Temsilciler Meclisi’nin son yıllarda Türkiye’nin güvenliğine ve ekonomisine yönelttiği saldırganlığı meşrulaştırma çabasını da unutmamak gerekir.

Oluşturduğu hasarların etkilerini halen yaşadığımız 12 Eylül Darbesi'nin üzerinden kırk yıl geçti. Maalesef 12 Eylül demokrasiye hukuk dışı müdahale anlamında ne ilk ne de son teşebbüs oldu.

Kapasite inşası etkin ve bağımsız bir dış politika vizyonuyla buluştuğunda Türkiye giderek risklerden korkan değil fırsatların peşinden giden, en temelde ise ulusal çıkarlarından taviz vermeyen bir ülke haline gelmekte.

AK Parti'ye yönelik muhalif düşünce dünyasının üç farklı hikayesi var.

AK Parti kuruluşunun 19. Yılını kutluyor. Bu sürenin on sekiz yılı tek başına iktidarla geçti. Çok partili hayatımızda hiçbir partiye nasip olmayan bir performans gösterdi. Bu performansın zamanla değişen mahiyeti tartışmaların odağında oldu. Batı medyasında 2010'ların başına kadar Müslüman dünyaya "model" olarak gösterildi. Arap isyanlarından sonra etrafımızdaki bölgenin iç savaşlara ve türbülanslara teslim olduğu son yedi yılda AK Parti'nin gösterdiği dayanıklılık destekçilerini ve muarızlarını şaşırttı. Birçok ülkede hükümetleri deviren krizleri başarıyla aştı.