Seçim Kazanan Muktedir Olur!

Türkiye’yi kimlerin yöneteceğini artık büyük oranda seçimlerin sonucu belirliyor. İktidar olup muktedir olamama hali eskide kaldı.

Devamı
Seçim Kazanan Muktedir Olur
1 Kasım'da Türkiye'nin Ekonomik Seçimi Ne Olacak

1 Kasım'da Türkiye'nin Ekonomik Seçimi Ne Olacak?

Türkiye ekonomisi 2002 öncesi ve sonrası olmak üzere birbirine taban tabana zıt iki ayrı dönem yaşadı.

Devamı

Bir yanda Ahmet Davutoğlu konuşuyor. Diğer yanda Kılıçdaroğlu, Demirtaş ve Bahçeli. Davutoğlu'nun konuşmalarının odağında partisinin tek başına iktidar olması durumunda yerine getireceği taahhütler var.

1 Kasım genel seçim sonuçlarını yorumlayan Nebi Miş, “Seçmen Türkiye’de belirsizlikten hoşlanmıyor.” dedi.

Önümüzde devletin milletiyle helalleşirken, kötülükle hesaplaşmaya devam edeceği bir dönem var.

AK Parti’nin sorumluluğu muhalefetin makul kısmını da ikna ederek Türkiye için yeni bir anayasa yapıp toplumsal mutabakatı sağlamaktır.

Yok Biz Almayalım!

Bu yeni dönem, öyle güllük gülistanlık bir dönem olmayacak. İktidar mücadeleleri sürecek. Türkiye'yi köşeye sıkıştırma gayretleri devam edecek.

Devamı
Yok Biz Almayalım
Yalancının

Yalancının...

Eyvah, toplum muhafazakârlaşıyor! Aman Tanrım, halk dindarlaşıyor!

Devamı

Nasıl bir başkanlık modeli uygulanacağı küresel demokratik normlar ile yerel toplumsal-siyasi şartlar birlikte göz önüne alınarak belirlenmek zorundadır.

İktidar olduğu 2002’den, bu hafta açıklanan 64. Hükümet programına kadar, AK Parti 6 program açıkladı.

64. Hükümet Programını SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş değerlendirdi.

Yeni anayasa ve demokratikleşme kısmı şüphesiz hükümet programının en önemli bölümünü oluşturmakta.

Hükümet programında yeni anayasanın toplumun tüm kesimlerinin katkılarıyla, mümkün olan en geniş mutabakatla ve demokratik bir yöntemle hazırlanması ve geniş toplumsal kesimlerce sahiplenilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

2002’DEN bu yana Türkiye’de siyasetin içeriğini, AK Parti ile ondan kurtulmaya çalışan zinde güçler arasında yaşanan millet iradesi-bürokratik vesayet eksenindeki mücadele belirliyor. Bu mücadelenin en yoğun biçimde yaşandığı 22 Temmuz seçimleri, gerilimi taraflardan biri lehine sonlandırmak yerine daha da tırmandırdı. Seçimlerden sonra siyasete alan açmak için başvurduğu yeni Anayasa yazımı ve başörtüsü düzenlemelerinden geri adım atmak zorunda kalan AK Parti, bir de aleyhine açılan kapatma davasıyla boğuşmak zorunda kaldı. Bu güç mücadelesi, Türkiye’de siyasal gündemin belirlenmesinde etkili olan bütün aktörlerin hareket alanlarında bir daralmaya yol açtı. Bürokratik vesayet yanlılarının güç kazanamadığı, AK Parti’ninse gücünü kaybetmediği bu sıfır toplamlı siyasal mücadele bugün de devam ediyor. Bu nedenle sağlıklı işleyen bir siyasal sistemde hizmet eksenli projelerin ve merkezî yönetime karşı yerel gündemin revaçta olması gerekirken, yerel seçimler bir genel seçim havasında geçiyor.

DÜN, 28 Şubat müdahalesinin 12. yıldönümüydü. Üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen, devlet-toplum dinamiklerini, bürokratik vesayetle millet iradesini, hukukun üstünlüğü ile hukuksuzluğu aynı cümle içinde kullanarak tartıştığımız her meseleyi, 28 Şubat süreciyle ilişkilendirmek zorunda kaldığımıza bakılırsa, Türkiye devleti ve toplumuyla bu sürecin yol açtığı tahribatla boğuşmaktan hala kurtulamadı.

Turuncu Dergisinin 28 Şubat Sürecinin yıldönümü dolayısıyla SETA Araştırmacısı Hatem Ete ile gerçekleştirdiği röportaj

Türkiye’de 1937 yılından itibaren anayasal bir ilke haline gelen laikliğin tanımı ve gerekleri konusunda sürekli tartışma yaşanmıştır. Üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağı, bu tartışmalı alanların belki de en yakıcısı olmuştur. Başörtüsü yasağı, sadece bazı öğrencilerin yüksek öğrenim hakkını kullanamaması sonucunu doğurmakla kalmamış, aynı zamanda yargı-siyaset ilişkisini de etkileyen bir meseleye dönüşmüştür. Bu yasağı kaldırmaya yönelik tüm yasal ve anayasal girişimler yargı engeline takılmıştır.Diğer yandan, başörtüsü yasağına dair söylem ve eylemlerin siyasi bedeli de çok ağır olmuştur. Yasağın kalkması gerektiğini savunan iki siyasi parti laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldikleri gerekçesiyle kapatılmıştır. Başörtüsünü üniversitelerde serbest bırakmak amacıyla yapılan anayasa değişikliğine destek veren iktidar partisi de kapatılmaktan bir oyla kurtulmuş, ancak hazine yardımından mahrum bırakılmıştır.

PAKİSTAN’IN eski başkanlarından ve Pakistan Halk Partisi (PPP) lideri Benazir Butto’nun öldürülmesi, bu ülkede uzun yıllardır yaşanan kaosun hangi boyutlara ulaştığını gösteriyor. Askeri vesayet, abartılmış dış tehdit algısı, kötü yönetilmiş Keşmir sorunu, geleneksel toplum yapısı ve elitist siyasi parametrelerin arasında sıkışıp kalmış olan Pakistan’ın her istikrar hamlesi, paradoksal bir şekilde ülkeyi demokrasi ve şeffaflıktan uzaklaştırdı.

Yeni anayasa tartışmasının temelinde Türk siyasî sisteminin eski bir sorunu yatıyor: Özgürlük. Büyük ve şanlı bir istiklal harbinden sonra Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kadrolar için özgürlük, öncelikler listesinin alt sıralarında yer alıyordu.   

İRTİCA ile Mücadele Eylem Planı, AK Parti iktidarının başlangıcından bu yana siyasal gündemi meşgul eden pek çok konuyu tekrar tedavüle soktu. Geçen 2-3 hafta içinde, ordu da siyaset de kendi alanlarını ve konumları tahkim edecek hamleler yaptılar.

İddiaların aksine, Türk siyasal yaşamı içerisinde, 12 Eylül bir milat değildir. Bugün içinde yaşadığımız siyasal iklim de 12 Eylül rejiminin vaz ettiği ve öngördüğü bir iklim değildir. Olsa olsa, 27 Mayıs 1960’ta açılan parantez içinde, bürokratik vesayeti tahkim etmek için gelenekselleşen müdahaleler silsilesinde, önemli bir durağı temsil eder, o kadar.