Demokratik Siyasal Sistem ve Seçim Hukuku

Anayasa tarihi açısından yüzyılı aşan bir müktesebata sahip olan Türkiye yaklaşık yarım yüzyılın üzerinde çok partili demokratik siyasal düzeni tecrübe etmektedir. Demokratik siyasal deneyimimiz süreç içerisinde vesayet düzeneği üzerinden birtakım apolitik müdahalelere maruz kalmakla birlikte, 1950'den itibaren demokrasinin asli unsuru olan "serbest" ve "dürüst" seçimler gerçekleştirilmiştir.

Devamı
Demokratik Siyasal Sistem ve Seçim Hukuku
Moral Üstünlük Kapışması

Moral Üstünlük Kapışması

Bu sebeple Batı medyasının Erdoğan karşıtlığı kimseyi şaşırtmıyor. Zira 16 Nisan referandumunda da 24 Haziran seçimlerinde de aynı yerdeydiler. "Türkiye'de demokrasi yıkıldı" söylemini yıllardır tekrarlamaktan yorulmadılar. Şimdi de İstanbul seçim iptalini malzeme olarak kullanıyorlar. Ankara veya Antalya'da başkanın değişmesini görmezden gelerek "sandığa güveni" hedef alıyorlar. "Diktatörlük" hikayesini yeniden piyasaya sürüyorlar. CHP adayı lehine moral üstünlük kurmaya çabalıyorlar.

Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye ittifakı açıklaması AK Parti siyasetinde yeni bir döneme mi giriliyor tartışmasını başlattı. AK Parti on yedi yıllık iktidarını iktidar olgusuyla olan ilişkisi bakımından –muhalefet ve iktidar pozisyonlarında olmak– kabaca iki döneme ayırabiliriz.

Bir süredir Cezayir ve Sudan'da iktidar değişimleri ile ortaya çıkan kitlesel hareketler karşısında ordu, değişim sürecinin en önemli aktörü konumunda.

Ordular kitlesel mobilizasyonlar karşısında nasıl bir tavır alır? Kitleleri hangi şartlar altında bastırma yoluna giderler? Bu sorular 2010 yılı sonunda Arap isyanlarının başladığı süreçte gündeme geldi. Fakat esasında daha önce yaşanan devrimsel süreçlerde de ordular kitleler ya da iktidar lehine önemli rol oynamıştır. Hem bölgedeki son beş yıllık dönem hem de Cezayir’in kendi tecrübesi, tarihin tekerrür etmemesi gerektiği gerçeğini dayatıyor. Bu zorlu sürecin kitlesel beklentileri karşılayacak şekilde barışçıl bir şekilde yönetilmesi hem Sudan ve Cezayir hem de bütün bir bölge için yeni bir başlangıç potansiyeli taşımaktadır.

CHP 31 Mart’ta kârlı çıksa da uzun süreçte ganimet paylaşımı konusunda müttefiklerine çok daha cömert davranmak zorunda kalabilir. Seçimlerin hemen ardından İYİ Parti’de gerçekleşen önemli isimlerin istifaları ve istifa dedikoduları bu bloktaki rahatsızlıkların büyüyerek devam edeceğinin sinyallerini vermiştir.

5 Soru: 31 Mart Seçimlerinin Ardından: Tartışmalar ve İtiraz Süreci

Türkiye’nin seçim tecrübesi hakkında ne söyleyebiliriz? Seçimlerin yönetimi ve denetimi nasıl gerçekleştiriliyor? 31 Mart yerel seçimlerine ilişkin tartışmalar ve itirazların sebebi nedir? İtiraz süreci nasıl işliyor? Son gelişmeler neler? 5. İtirazlar ne zaman sonuçlanır ve bu süreçte taraflar nasıl hareket etmelidir?

Devamı
5 Soru 31 Mart Seçimlerinin Ardından Tartışmalar ve İtiraz Süreci
Türk Bayrağı Altında Bir Araya Gelenler ve Gelemeyenler

Türk Bayrağı Altında Bir Araya Gelenler ve Gelemeyenler

16 Nisan referandumuyla değişen hükümet sisteminin tabii sonucu olarak Türk siyasetinde yaşanan dönüşüm ile 24 Haziran'da ittifakların kurulduğu ilk cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi gerçekleştirildi.

Devamı

28 Şubat 1997 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu tarafından alınan kararlar üzerine başlayan süreç Türk siyasi tarihine "postmodern darbe" olarak geçmiştir.

SETA Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı 28 Şubat süreci hakkında değerlendirmede bulundu.

CHP'liler her fırsatta DSP'nin seçime girmesi ve söylemlerinden rahatsız olduklarını belirtiyorlar. Bazıları DSP'yi "bir bölen olmak"la suçlarken bazıları ise DSP'nin Cumhur İttifakı'nın bir parçası olduğunu ve düşmanla iş birliği yaptığını dile getiriyor.

31 Mart yerel seçimlerine dair en esaslı tartışmalardan birisi hiç kuşkusuz bu seçimlerin genel seçim özelliği gösterip göstermediği. İlk bakışta yerel seçim-ler “ülkeyi kim yönetecek” ya da “iktidara kim ve ne kadar sahip olacak” gibi genel siyasetin merkezi sorularına doğrudan bir cevap sunmaz.

Dünya, güçlü liderlere sahip ülkelerin uluslararası güç mücadelesinde öne çıktığı, liderlik krizi yaşayanların ise geride kaldığı bir dönem içerisinde..

TÜRKİYE'DE yıllarca çarpık bir medya düzeni hüküm sürdü. Ülkenin ana akım medya organları, bedenleri buralı ancak zihni ve kalbi buraya yabancı kişilerin hâkimiyeti altındaydı..

Gelecekte tarihçiler bu anlamda 2018 yılını önemli bir değişim yılı olarak farklı açıklardan ele alacaklardır. Çünkü 1876 ilk Osmanlı Anayasası ile uygulamaya koyduğumuz; kesintilerle, sorunlarla ve yönetim krizleri ile birlikte 2018’e kadar yönetim modelimiz olan, parlamenter sistem sona ermiştir.

Önümüzdeki yerel seçim sürecinde HDP’nin PKK’yla organik bütünlüğünden sıyrılıp bir siyasi parti gibi seçim yarışında olması gerekir ancak hepimiz biliyoruz ki parti yine PKK’nın sözcülüğünü yapacak. Ancak bir farkla, partinin artık PKK için hendek kazdırabileceği iş makineleri yok.

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş, “öğrenci andı” meselesi hakkında değerlendirmede bulundu.

Andımız, otoriter tek parti döneminin bir uygulaması olarak geldiğimiz noktada geri dönülmesi gerekmeyen bir sembol. Türkiye'nin milli kimliğinin kurucu unsurlarından birinin 15 Temmuz direnişi olduğu unutulmamalı. İhtilafların var olması normal, Erdoğan ve Bahçeli'nin müzakeresi ile ortaklığın güçlendirilmesi pekala mümkün.

Danıştay kendini idarenin yerine koyarak bir karar verdi. Karar kesinleşmiş değil. Bir şekilde temyiz yolu açık..

Türkiye’nin Batı karşısındaki hiyerarşiyi reddeden arayışına yönelik tepki, kuşkusuz en açık şekilde medya bağlamında görünür olmaktadır.

Sağ-muhafazakar-dindar kesimler açısından, parçalanmanın önlenebildiği ve kapsayıcılığın genişleyebildiği dönemlerde Türkiye’yi yönetme iradesinin daha güçlü olduğu görülmektedir. Bunu kısmen başarabilen isimler arasında Adnan Menderes, Süleyman Demirel ve Turgut Özal isimleri zikredilebilse de Erdoğan liderliğindeki AK Parti kendinden önceki dönemleri aşabilmeyi başaran bir hikaye ortaya koymuştur.