Merkez Bankası ve Bağımsızlık

Merkez Bankası'nın ülke ekonomisinde etkin bir ağırlığının olması, bu kurumun aldığı kararların hükümetin uyguladığı ekonomi politikalarıyla eşgüdümlü olmasını zorunlu kılmaktadır.

Devamı
Merkez Bankası ve Bağımsızlık
Temsil Krizinden Temsil Gücüne Yeni Türkiye'nin Cumhurbaşkanı

Temsil Krizinden Temsil Gücüne Yeni Türkiye'nin Cumhurbaşkanı

Yeni dönemde, yetki sınırları anayasa ile belirlenen Cumhurbaşkanı, meşruiyet kaynağını “cumhur” ile kurduğu ilişkiden alacaktır.

Devamı

Erdoğan Türkiye'de cumhurbaşkanlığının en doğal, en beklenen adayı olduğu gibi cumhurbaşkanı olmasından hem en fazla coşku duyulan hem de en fazla ürkülen kişi olma özelliğine de sahip.

Kemalist ulus-inşa projesinin mağduru olmuş iki büyük toplumsal aktörün -Kürtler ve dindarlar- ittifakı, eski Türkiye'nin çöküşünü de yeni Türkiye'nin kuruluşunu da hızlandıracaktır.

Başbakanın “dava şuuru”ndan kastı, Soğuk Savaş dönemi Türk ideolojilerinden herhangi birini “dava” adıyla yeniden üretmek, devleti herhangi bir ideoloji noktai nazarından toplumu formatlamak için bir araç olarak kullanmak değildir.

Türkiye'de Kemalist travmadan kurtulamayan entelektüel kesimlerin büyük bir kısmı dış politika diye aslında hala ‘dış ilişkilerden' bahsediyorlar.

Ekonomik Büyüme İçin Düşük Faiz Şart

Merkez Bankası'nın faiz indirimini değerlendiren SETA Ekonomi Direktörü Erdal Tanas Karagöl, Türkiye'nin belirlediği ekonomik büyümeyi gerçekleştirebilmesi için faizin düşük olması gerektiğinin altını çizdi.

Devamı
Ekonomik Büyüme İçin Düşük Faiz Şart
Yeni Cumhurbaşkanlığı Modeli

Yeni Cumhurbaşkanlığı Modeli

On yıllık vesayetle mücadele sürecinde vesayetten yana tutum alan muhalefetin, vesayetçi sistemin öngördüğü cumhurbaşkanlığı modeline tutunması sürpriz değildir.

Devamı

Irak'ta yaşananları ve Türkiye'nin durumunu anlamak için tarihi perspektife muhakkak ihtiyaç var. Ortadoğu'da olup da Irak'ta olmayan siyasi, sosyolojik ve ekonomik hiçbir unsur bulunmuyor.

BDP-PKK çizgisi, çözüm sürecinde nihai hedefe ulaşma konusunda Türkiye'nin geriye kalan bütün unsurlarıyla ayrışma yerine anlaşmaya gayret etmeli.

Türkiye, yüzyıllık siyasi tarihinde hiç olmadığı kadar, siyasete müdahil oluyor, siyasallaşıyor.

Mısır'da ortaya çıkan tablo yabancısı olduğumuz bir durum değil. Şunun şurasında yedi yıl önce benzer bir felaketin ucundan Türkiye de dönmüştü.

Kürt siyasi hareketinin normalleşme barometrelerinden birisi de artık uzun yıllardır var olan günlük gazeteleridir. Türkiye'de en fazla gadre ve zulme uğramış olan bu gelenekteki gazetelerin, yaşadıklarının yanında, bugünlerde basının %70'ini aşan tirajını ellerinde bulunduranların ‘ifade özgürlüğü' sızlanmalarını şımarıklıktan başka hiçbir şeyle telif etmek mümkün olmaz. Hal bu iken mezkur geleneğe ait gazetelerin, yaşadığı acılar ve zulümler içerisinde olgunlaşması ve normalleşmesini beklemek de hakkımız. Kürt ulusalcı medyası derin bir anakronizm içerisinde. Diyarbakır'dan ziyade Kandil okuyucusuna hitap ediyor. 1992'de hayatta kalan çalışanları ve yazarlarıyla çıkmaya gayret eden Özgür Gündem'in genel havası, içeriği ve perspektifi büyük ölçüde bugün de devam ediyor. Bugün 1992'de hayal bile edilemeyen bir Türkiye var. ‘Bu Türkiye'nin elbette kat etmesi gereken daha çok yol var. Lakin 1992'nin çok uzağında olduğu da apaçık bir hakikat. Bu hakikatle yüzleşmenin aracı olmaya BDP talip olduğu oranda, kurucu siyasi bir aktöre dönüşme şansına sahip olacak. Aksi takdirde, medyaları gibi, 2014 senesinde, 1992'ye ait gazeteleri neredeyse tıpkı basım yapmaya devam edecekler.

Uzun yıllar sonra ilk kez 2014'te farklı bir Nevruz'a şahitlik ettik. 2013 Nevruz'u Kürt meselesinde yol ayrımını açık bir şekilde ortaya koymuştu. Kürt meselesi asra yaklaşan arka planının yanında, yakın tarihimizde Kemalizm(ler)in var ettiği ve sürdürdüğü bir sorundu. Bu durum özellikle 1980'lerden 2000'lerin ortasına kadar Kürt meselesinde her açıdan statükonun yerleşmesini sağladı. Sorun neredeyse dokunulmaz haline geldi. Siyaseten müdahale etmenin toplumsal maliyeti yükseldikçe ortaya farklı ‘Kürt meselesi dünyaları' çıktı. PKK, sol-liberal ve Alevi elitler üzerinden ana ekseni Kemalizm mukallitliği olan bir Kürt meselesi dünyası inşa ederken; vesayet rejimi Kürt meselesi üzerinden hem Türk sorununa yatırım yaptı hem de ömrünü neredeyse yirmi yıl uzatmış oldu. Türk ve Kürt Kemalizm'ine oldukça konforlu bir dünya sunan kısır döngüye dur denileceğinin ilk işareti 2009'da Açılım süreciyle geldi. 2009 Açılım sürecinin başardığı en önemli şey Kürt meselesi ile siyasetin ve toplumun açık bir şekilde yüzleşmesini sağlamak oldu.

Türkiye'de 2013 yılında yaşanan gelişmeleri sıraladığımızda, uzun bir listeyle karşılaşırız. Lakin listenin kabarıklığına rağmen 2013'ün en önemli gündem maddesini, Kürt Sorunu'nun barışçıl ve siyasal yollarla çözülmesini hedefleyen Çözüm Süreci'nin oluşturduğu aşikardır. Meselenin sivil inisiyatifle çözülmesini amaçlayan ilk hamle olmasa da, dört unsuru bir araya getirmesi, Çözüm Süreci'ni diğer girişimlerden farklı kılıp başarıya ulaşma potansiyelini artırıyor.

Taha Özhan: Barzani'nin Diyarbakır'da ağırlanması devlet açısından son on yılda tutarlı bir hikâyesi olan ve nihai nokta olarak kabul edeceğimiz derin bir kırılmadır.

12 Ağustos 2005 Diyarbakır konuşmasında "Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Bu sebeple 'Kürt sorunu ne olacak?' diyenlere diyorum ki, bu ülkenin başbakanı olarak, o sorun, herkesten önce benim sorunumdur" diye seslenen Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde bir ilke imza atmıştı. Retorik düzeyde bile sorunu tartışmanın, isimlendirmenin imkânsız olduğu uzun yılların ardından, ilk kez bir başbakan sorunla bu denli açık bir şekilde yüzleşiyordu.