Pakistan Seçimleri

Pakistan'da, ilk kez seçilmiş bir hükümet görev süresinin sonuna kadar iktidarda kalmayı başardı ve ülkeyi bir sonraki seçime ulaştırdı.

Devamı
Pakistan Seçimleri
SETA 2012 Yıllığı

SETA 2012 Yıllığı

SETA'nın faaliyetlerinin tamamının birarada toplandığı SETA yıllığı, toplumun her kesiminin ilgilisine ufuk açıcı bir kaynak olmaya ve 2012 yılını kuşbakışı değerlendirmeye imkan veriyor.

Devamı

Son dönemlerde yargı bürokrasisi ile siyasilerin sıklaşan karşı karşıya gelişleri, Mısır'da tamamlanamamış devriminin yarattığı komplikasyonlarla bizi bir kez daha yüzleştirdi. Mübarek ve yakın adamları devrildikten sonra siyaset bir süre boyunca Yüksek Askeri Konsey üzerinden askerler eliyle belirlenirken, yargı bürokrasisi de kendi hâkimiyet alanını iyice genişletti.

MHP'nin çözüm sürecine yönelik resmi “çözümsüzlük politikası”nın tonu son gülerde epey sertleşti. Ancak MHP'nin bu politikasının aksine, yeni çözüm sürecini müzakere ve diyalog ekseninde okuyan “Bağımsız Ülkücüler” gibi gruplar da yok değil.

Türkiye'deki mevcut siyasal iklimin, siyasi partilerin uzlaşmasına dayalı yeni bir Anayasa yazımını imkânsız kılan dinamiklerini üç madde üzerinden tartışmak mümkün.

Libya'nın başkenti Trablus'ta SETA tarafından düzenlenen panelde, Türkiye ve Libya'da “siyasal ve toplumsal dönüşüm” ile “dış politika ve anayasa yapımı” konuları iki ayrı oturumda masaya yatırıldı.

Barış Sürecinin Toplumsallaşması

Sürecin ilerlemesiyle beraber sürece karşı geliş(tiril)mesi muhtemel dezenformasyon kampanyaları ve toplumun hassasiyetlerini okşama girişimlerine karşı bu parti teşkilâtlarının toplumu sürecin mahiyetiyle alakalı doğru bilgilendirmeleri, toplumun sürece yaklaşımını ciddi bir şekilde etkileyecektir. Bu bağlamda, sürecin niteliğiyle alakalı ilk ifade edilmesi gereken husus, Kürt meselesinin barışçıl çözümü için atılan adımlar ne bir taviz ne de bir ihsandır. Bundan ziyade, yapılanlar, otoriter Kemalist ulusçuluğun toplumun tarih ve sosyolojisine aykırı olarak topluma dayattığı tek tipleştirmeci politikalardan dolayı yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi, gasp edilen hakların iadesinden ibarettir.

Devamı
Barış Sürecinin Toplumsallaşması
Yeni Mesaj' ve Çözüm Süreci

'Yeni Mesaj' ve Çözüm Süreci

Bugün çözüm süreciyle beraber "Kürtler ne alacak?" sualini iyi niyetli veya kötü niyetli soranların anlaması gereken şey ilk kez Kürtler açısından da benzer bir zeminin oluşma ihtimalidir. Dolayısıyla yukarıdaki sorunun cevabında "Kürt arayanlar" hayal kırıklığına uğrayacaklar. Zaten on yıllarca mezkûr sorunun devam etmesi, bir yönüyle de büyük ölçüde Kürtlere özgü demokratikleşme girişimlerinden kaynaklandı. Müesses nizam da benzer şekilde tam da bu cevabı arayanlar üzerinden kendisini sürekli klonlayarak varlığını koruya geldi. Geç kalmış Kürt milliyetçiliği belki Kürtlere bir şey veremedi ama vesayet rejimine en az yirmi yıl hediye etti.

Devamı

Çözüm süreci başarıya ulaşırsa, sadece PKK değil, son 30 yıldır modern Türkiye döneminin sağladığı imkânlarla sefahat sürmüş, hegemonik diskurun sahibi olagelen dragomanlarımız da silahsızlandırılacak.

2012'nin son günlerinde Öcalan ve MİT yetkililerinin İmralı'da yaptıkları görüşmeler neticesinde başlayan bu yeni süreç, üçüncü çözüm girişimine işaret etmektedir. Başbakan başta olmak üzere siyasal iradenin açıktan sahip çıktığı bu sürecin en önemli özelliği, Kürt siyasetinin en etkili aktörü Abdullah Öcalan'ın doğrudan birincil aktör, Kürt seçmenle en yakın teması kuran ve demokratik meşruiyete sahip BDP'nin ise ikincil aktör olarak muhatap alınıp, onların üzerinden bir çözüm arayışına gidilmesi oluşturmaktadır.

Sinop olayını, mülki idarenin beceriksizliği ile BDP'lilerin siyasetsizliğinin birleşiminden ortaya çıkan sıradan bir vukuat olarak okumak mümkün.

II. Açılım döneminde CHP'de ve MHP'de siyaset dışı müdahalelerle lider ve üst düzey kadro değişimi yaşandı. BDP, açılım sürecindeki anlamsızlığını anayasa oylamasında derinleştirse de; Kürt meselesinde büyük ölçüde PKK merkezli dili kullanan ama PKK ekosisteminin dışındaki isimleri de bünyesine katarak özünde olmasa da şeklen kısmî bir değişim yaşadı. PKK ise 2010 'Arap İsyanlarını' neredeyse baştan aşağı yanlış okuyarak bölgedeki değişim eksenini ıskalayıp statükonun ayakta kalan son birkaç bekçisi rolünden öteye geçecek bir çizgi izlemedi. Sadece kan akıtabildiği için kan akıtmayı tercih eden PKK, siyasal anlamda Baas parantezinde kaldığı son birkaç yıl boyunca binlerce insanın ölmesine yol açmaktan başka bir görev ifa etmemiş oldu. Öcalan ise hapishane şartlarında "eski Türkiye aktörleriyle" kurguladığı şablonun "yeni Türkiye" ve "yeni PKK" karşısında nereye oturduğunu bile anlayamıyordu. Bu durumla yüzleşmek yerine, Öcalan, PKK ve Kürt meselesine dair "son cümleleri" söylemeyerek durumu idare etmeye gayret etti.

Bugüne kadar yapılan reformlara rağmen sorunların hala sürmesinin en önemli nedeni, sorunları gerçekten çözmek yerine, palyatif yöntemlerle günü kurtarmaya çalışmak olmuştur.

Suriye isyanında Baas rejiminin ve arkasında duranların arzulayacağı şeylerin başında, İsrail'in sürece müdahil olması gelmektedir.

SETA Başkanı Taha Özhan, 2. yıldönümünde Mısır Devrimi sonrasında yaşanan olayları ve ülkedeki siyasi krizi Anadolu Ajansı'na değerlendirdi.

Türkiye yükseköğretim sisteminin ihtiyaç duyduğu reformun kritik noktası, yükseköğretimi topluma hesap verebilir kılacak mekanizmaların oluşturulmasıdır.

Asra yakın bir zaman Sykes-Picot düzeninin bizi bıraktığı siyasal girdaptan çıkamadık. Sykes-Picot düzeni, II. Dünya Savaşı ve İsrail'in kurulmasıyla önce güncellendi ardından da Camp David düzeniyle yeni bir sayfa açıldı. Irak'a ABD müdahaleleriyle yaşanan yapısal kırılmalarla ilk önce cari düzenden 'Türkiye düştü' ve Arap devrimleriyle de yeni bir düzen tartışması ortaya çıktı. Bütün bu tarihsel kırılmalar bile yüzyıl önceki 'Kürt tartışması' düzeyini çok fazla değiştirmedi.

'Devletin/ hükümetin yeni Kürt stratejisi' olarak adlandırılan strateji, usul yönünden eski Türkiye'nin zihinsel kodlarına sahiptir ve yeni Türkiye'de yer almaması gereken birçok unsur barındırmaktadır. Her şeyden önce, stratejinin, 'ismi açıklanmayan bir yüksek bürokrat'ın birkaç gazeteci ile yaptığı görüşmeye dayandırılması, siyaset kurumunu ve siyasi aktörleri dışlayan, by-pass eden bir nitelik arz etmektedir. İsmi açıklanmayan bir kamu bürokratının -asker, yargı mensubu veya yüksek bürokrat- yaptığı açıklamalarla siyasi gündemi belirlemesi, eski Türkiye'nin vesayet rejimi içinde görülebilecek bir alışkanlıktır. Nitekim demokrasi tarihimiz boyunca, özellikle de 28 Şubat sürecinde artan bir yoğunlukla, siyasi gündem, ismi açıklanmayan bir yüksek komutana veya yargı mensubuna dayandırılan haberlerle dizayn edilmiştir.

Cumhuriyetle yaşıt olan Kürt meselesi, bir sorun olarak ortaya çıkarken de çözüme dair adımlar atılırken de değişmeyen "kırmızı çizgiler" fasit dairesinden hiçbir zaman kurtulamadı. Kürt meselesinin yıllar içinde çözüm sürecinden sürekli uzaklaşarak kangren haline gelmesine büyük bedeller ödeyerek şahitlik ettik. Başbakan Erdoğan'ın 2005 Diyarbakır konuşmasından bu yana devlet aklında Kürt meselesine dair yaşanan derin paradigma değişimi ve çözüme dair umutlar da bugünlerde gündeme oturan kırmızı çizgiler provokasyonuna takılma riski taşıyor.

Demokratik açılım, hem Kürt sorunu hem de PKK'nın silahsızlandırılmasında, süregelen devlet politikasından farklı bir politikayı öngördüğü için, toplumda 25 yıldır çözülemeyen bu sorunun çözülebileceğine dair bir umut oluşturdu. Demokratik açılım, devletin her iki sorunla da yüzleşmesinde esaslı bir değişimi ifade ediyor. Nitekim Kürt sorunu ve PKK ile mücadelede eski ve yeni siyaset tarzının isimleri, bu iki politika arasındaki temel farkı ortaya koyacak nitelikte. Eski politikalar “güvenlik perspektifi” olarak isimlendirilirken yeni dönem politikalar “demokratik açılım” olarak isimlendirildi. Bu isimlendirilmelere bakıldığında, Kürt sorunu ve terörle mücadelede, yaşanan politika değişikliğinin en önemli unsurunun, güvenlik-demokrasi dengesini yeni baştan kurgulamak olduğu açık. Eski siyaset tarzında demokrasi güvenliğin güdümündeyken, yeni siyaset tarzı güvenliği demokrasinin emrine vermeyi vaat ediyor. Bu kısa girişten sonra, demokratik açılımın hangi koşullarda gündeme geldiğine ve ne anlam ifade ettiğine bakabiliriz.

Demokratik açılım, yaklaşık altı ay önce, Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye'deki bütün kimlik sorunlarını çözmek üzere hükümet tarafından başlatılan bir süreç. Hükümetin anayasal kurumlarla müzakere ederek başlattığı bu sürecin en temel gerekçesi, Kürt meselesinin toplumsal barışın önünde önemli bir engele dönüşmüş olmasıydı. Çünkü Kürt sorunu başta olmak üzere, kimlik sorunlarının tamamı, çözümsüzlüğe terk edildikleri süre boyunca vatandaşın devlete aidiyetini ve toplumsal barışı zedeleyen bir düzeye ulaşmış durumda. Bu nedenle, açılım sürecinin en öncelikli hedefi, bu eğilimi durdurarak tersine çevirmek ve böylece toplumsal barış ve bütünleşmeyi tesis etmek idi.