Üniversiteye adım attığım günü dün gibi hatırlıyorum. Kapıdaki asık suratlı bekçiyi, yüksek tavanlı koridorları ve hınca hınç dolu kayıt kuyruklarını hızla geçmiş ve "üniversite" denen şeyi aramaya koyulmuştum. Beni ve benim gibi binlerce genci kanatlandırıp yeni ufuklara götürecek büyük fikirleri, kitapları, hocaları, ders arkadaşlarını bulma arzumuz her şeyin önünde geliyordu. Ne kalabalık sınıflar, ne adımızı öğrenme zahmetinde bulunmayan yorgun ve bıkkın hocalar, ne her gün biraz daha farkına vardığımız katı ve boğucu ideolojik kamplaşmalar Gorki’nin "benim üniversitelerim" dediği ideayı aramamızın önünde bir engeldi. Görünürdeki bütün sıradanlığın ötesinde bir yerlerde, belki çalmaya henüz cesaret edemediğimiz kapıların birisinin arkasında aradığımız şeyi bulacaktık.
Devamı