Körfez Ülkeleri'nin Gezi Protestolarına Yaklaşımı

Gezi Parkı protestoları sadece Batı basınında değil Ortadoğu basınında da geniş yer tuttu. Suriye krizi konusunda Türkiye ile aynı doğrultuda bir politika benimseyen Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri de olayları ve tartışmaları yakından fakat büyük oranda Batı basını üzerinden takip etti. Yine de Körfez'in etkili gazetelerindeki Gezi Parkı analizlerinin daha ziyade Müslüman Kardeşler endişesi ve Suriye krizi etrafında şekillendiğini söylemek mümkün.

Devamı
Körfez Ülkeleri'nin Gezi Protestolarına Yaklaşımı
Mısır'da Yargı Süreçleri

Mısır'da Yargı Süreçleri

Mısır'da Hüsnü Mübarek'in devrilmesiyle birlikte ülkedeki gelişmeler çok değişken ve kırılgan bir seyir izledi. Toplumun iktisadi iyileşme istekleri başta olmak üzere, bireyin kendini vatanı içinde değerli hissetme ve özgürlük talepleri ayaklanmayı rejimi devirecek kadar etkili kıldı. Tahrir meydanında başlayan Mısır devrimi 18 gün sürdü ancak devrim 30 seneden fazla süren bir mücadelenin getirdiği bir sonuçtu.

Devamı

Gezi Parkı eylemleri devam ettiği ölçüde, hem ilk günkü kurucu etkilerini yitirecek hem de başlangıçta ve bitirilmesi durumunda bugün de, demokrasiyi güçlendirme potansiyeli yüksek olan bir gelişme, siyasal gerilimi keskinleştirerek demokrasiyi daraltan bir iklimin doğmasına yol açacaktır.

Pakistan'ın Türkiye Büyükelçisi Muhammed Harun Şevket'in de katıldığı “Seçim Sonrası Pakistan” başlıklı etkinlikte, Pakistan seçimleri ele alındı ve SETA tarafından hazırlanan Pakistan Siyasetini Anlama Kılavuzu adlı rapor tanıtıldı.

Özkan: Libya'da bugün yaşanan saldırı Fransa'nın bölgesel politikalarından bağımsız okunamaz. Özellikle de Ocak ayından beri Fransa'nın Mali'ye yaptığı müdahalenin bir yansıması olarak görmek lazım bu olayı.

Bahreyn Meclisi 27 Mart'ta Hizbullah'ın terör örgütü listesine alınmasını oy çokluğu ile kabul etti. Hizbullah'ın Bahreyn'de yaşanan protestolarla ilgili sürekli açıklamalar yaptığı ve Şiilere destek verdiği hatırlandığında bu karar sürpriz sayılmaz. 2011 Şubat'ından bu yana Bahreyn kraliyet ailesi ve meclisi düzenlenen gösterilerden, ülkedeki siyasi istikrarsızlıktan ve reform çabalarının sonuçsuz kalmasından İran'ı sorumlu tutarak, isyanın mezhepsel boyutunu öne çıkardı. İki yılı aşkın süredir Halife yönetiminin aynı pozisyonu koruması, protestocuların amacının gerçekten ileri sürüldüğü gibi Şii devrimi yapmak, İran tarzı bir teokrasi ile yönetilmek ve Halife yönetimine zarar vermek olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor.

Kitap: Türk Basınında Dış Habercilik

Türk basınının dış politika konusundaki genel yaklaşımını ve bu alanda yaptığı haberciliği çözümlemeyi amaçlayan Türk Basınında Dış Habercilik, Türkiye’deki dış habercilikle ilgili, daha önce elimizde olmayan betimsel bir çerçeve sunuyor.

Devamı
Kitap Türk Basınında Dış Habercilik
İsrail Vızıltısı ve Yeni Ortadoğu

İsrail Vızıltısı ve Yeni Ortadoğu

Eski Mısır istihbarat ve güvenlik bürokrasisinin sert direnci altında ülkeyi yönetmeye çalışan Mursi, sürecin siyasal planlamasını Türkiye ile kurgulayarak götürdü.

Devamı

Yeni Libya’nın şekillenmesinde önemli kilometre taşlarından biri olan 7 Temmuz seçimlerinde Libya halkı sağduyu ile hareket ederek üzerine düşen görevi yerine getirmiştir.

Mısır'da Cumhuriyet kurulduğundan bu yana ilk kez, 'iktidara el koyan' bir irade henüz ortada görünmüyor.

Dünya politikasında Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra ortaya çıkan tek merkezli ve tek süper güçlü dönemin sona ermeye başlaması dünya coğrafyasında yeni bir jeopolitik düzenin de kapılarını aralamaya başladı.

Bu raporda Tunus’ta Yasemin Devrimi’ni gerekli aynı zamanda mümkün kılan tarihi arka plana ve devrim sürecine değiniliyor.

TÜBA'nın kendisine ilişkin her uluslararası haberi, Türkiye gündemine çekmeye çalışması da şimdilik pek etkili olmuş gibi görünmüyor.

 Washington'ın 12 Haziran 2011 genel seçimlerine yönelik ilgisi, geçen yıllarla karşılaştırıldığında oldukça zayıf görünüyor. 

Her şeyin “öteki” ve “ötekileştirme” üzerinden anlatıldığı bir dünyada, sahici ve estetik bir medya diline gerçekten ihtiyaç duyuluyor. 

Libya krizi Türk dış politikası için 2003'teki Irak işgalinden bu yana verilen en önemli diplomasi sınavlarından birini teşkil ediyor.

Türkiye'nin özellikle 2002'den bu yanaki performansı Arap dünyasının ülkemize bakışını olumlu yönde değiştirmiştir.

İsrail'in Gazze'ye yönelik insani yardım taşıyan gemilere yönelik sert askeri müdahalesinin yarattığı tartışmalar dinmeden, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) İran'a yönelik yaptırımların oylanması gündeme geldi. İsrail'in uyardım gemilerine sert müdahalesi karşısında sert bir cevap veren Türkiye, BMGK'de yapılan oylamada Brezilya ile birlikte yaptırımlara "hayır" oyu verdi. Başka türlüsünü beklemek de imkansızdı. Nitekim iki ülke 17 Mayıs'ta İran'ı ikna ederek "uranyum takas anlaşması" imzalamıştı. Bütün bu gelişmeler bir kez daha şu soruyu gündeme getirdi; "Türkiye eksen mi değiştiriyor, yüzünü Doğu'ya mı dönüyor?" Tüm bu soruları, Türkiye'nın dış politikasını yakından izleyen SETA Vakfı'nın Genel Koordinatörü Taha Özhan'a sorduk. Özhan yaşananları, "Türkiye 'Ankara merkez'li politikanın meyvelerini topluyor" diye özetledi.

Irak’ın ABD tarafından işgal edildiği tarihten bu yana, bölge barışına en somut katkıda bulunan ülke hiç kuşkusuz Türkiye’dir. Küresel bir aktör olarak Türkiye, barışa sadece söylem düzeyinde değil, eylem düzeyinde de aktif katkıda bulunuyor. Dahası, bunu, bir takım insani ve etik kaygılarla temellendiriyor. Ancak, bu dış politikanın amaçlanan olumlu sonuçları doğurabilmesi ve “Türkiye’nin yumuşak ‘insani’ gücünün” etkili olabilmesi, özellikle de Ortadoğu’nun mevcut yapısı göz önüne alındığında, birçok parametrenin eş güdümlü olarak kullanılmasına bağlı görünüyor. Bu araçlardan biri de medya.

Batı dünyasının en saygın gazete ve dergilerinde Türkiye’nin Transatlantik sisteminden uzaklaşarak yüzünü Ortadoğu’ya dönmesi şeklinde bir eksen değişikliği içinde olup olmadığına dair hararetli bir tartışma var. Batı medyasında yoğun şekilde bu konuda yorum, makale ve köşe yazıları yayınlanıyor. Türkiye’nin dış politika yönelimine ilişkin bu ateşli tartışmayı dikkatle takip eden Türk liderler ise ısrarla mevcut pozisyonun devam ettiğinin altını çiziyorlar. Eksen kayması iddialarına karşı Türk liderlerin yaptıkları bu açıklamalara rağmen, Türkiye’nin kimliği ve dış politikada yönelimi hakkındaki tartışmalar hız kesmiş değil. Türk dış politikasında bir değişim süreci yaşandığı doğrudur. Ancak bu değişim süreci, Türkiye’nin Batı ile bağlarını kopararak bunların yerine Doğu ile yeni bağlar kurması olarak görülmemelidir. Yaşanan daha çok Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile kaçınılmaz olarak ortaya çıkan güç kaymasının sonuçlarıdır ve yeni yüzyılın bir gerçeğidir.

Hamas'a yakın militanların İsrailli asker kaçırması üzerine alevlenen olaylar Ortadoğu'yu içinden çıkılması güç bir karmaşanın içine sokmuş durumda. Krizin sebeplerini bölgesel dengelerde arayan yorumlar bir yana, İsrail siyasetindeki verileri doğru okumak, bize aslında bugün yaşanan olayların ne kadar öngörülebilir olduğunu ortaya koyuyor. Her şeyden önce, şu çok açık ki Kadima ve yeni lideri Ehud Olmert'in merkezi ve sağduyuyu temsil ettiğini düşünenler yanıldılarFilistin'de Hamas'ın seçimleri kazanmasından itibaren Ortadoğu'da gerilimin bu noktalara gelebileceği tahmin ediliyordu. Ama bu yorumlardaki vurgu özellikle Hamas'ın geçmişine işaret ediyordu. Nitekim Hamas'ın iktidarda olduğu bir hükümet ile barışın mümkün olmadığını savunanlar, bu perspektiften Ortadoğu'nun son krizini kolaylıkla açıkladıklarını düşünüyorlar. Oysa bu, Lübnan'daki savaşı "askerleri kurtarma operasyonu" olarak sunmak kadar yüzeysel bir bakış açısı.