Türkiye'nin son derece insan merkezli bir yaklaşımla mülteci meselesini çözmeye çalıştığını vurgulayan Ufuk Ulutaş, Avrupa kamplarında ise minimum insani şartlar sunulduğuna dikkat çekti.

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Ortadoğu Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Kemal İnat, son günlerde dünya gündemine gelen mülteci krizini değerlendirdi.

Ufuk Ulutaş, “PKK, kendi öz sosyal dinamikleri üzerinden hareket eden bir terör örgütü hiçbir zaman olmamıştır. Şu anda öyle değil. PKK dediğimiz zaman beraberinde değerlendirmemiz gereken bir takım bölgesel hatta da küresel aktörler de söz konusu.”

2. çeyreğe dair açıklanan istatistiklere göre; Türkiye ekonomisi bu dönemde geçen yılın aynı çeyreğine göre %3,8 büyüdü. 1. çeyrek hızımız ise, %2,5'e yukarı yönlü revize edildi.

Enes Bayraklı, PKK terör örgütünün Batı'da “seküler, demokrasi yanlısı” olarak lanse edildiğine dikkat çektiği konuşmasında, Batı medyasının PKK'yı şirin göstermek için yoğun çaba harcadığını belirterek “terörün iyisi kötüsü olmaz” hatırlatmasında bulundu.

Geçen hafta açıklanan büyüme rakamları bir kez daha gösterdi ki; ihracat, mevcut koşullar nedeniyle büyümemize katkı sağlayamaz oldu.

Ufuk Ulutaş, İsrail tarafına şu çağrıda bulundu: “İlişkileri gerçek manada düzeltmek istiyorsanız, ilk defa işgali bitirin, Filistinlilerle aranızı düzeltin ve ardından normalleşmeye çalışın.”

Ufuk Ulutaş: “İşgal altındaki Filistin toprakları bir sorundur, Kudüs büyük bir sorundur, harem meselesi ondan da daha büyük bir sorundur.”

Enes Bayraklı, Avrupa'da mülteciler konusunda baskı ve panik havasının hâkim olduğunu, iç kamuoyunda müthiş bir mülteci karşıtlığı bulunduğunu ifade etti.

Mülteci meselesini şimdilerde konuşmaktan bahsediyor. Sunumuna başlamadan önce, bu can yakan meselenin C20 gündemine neden daha önce değil de, şimdi girdiğini eleştiriyor.

Son iki yıldır düşüşte olan Ankara-Washington ilişkileri şimdi ne durumda? Hangi konularda anlaşıldı, hangi konularda hâlâ sorunlar var?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya ziyareti kritik bir dönemde gerçekleşti. SETA'dan Kemal İnat ve Sadık Ünay hem bu ziyareti hem de Türkiye-Rusya ilişkilerinin siyasi ve ekonomik yönünü yorumladı.

İki ülkenin Birinci Dünya Savaşı öncesinde kurdukları “tarihi dostluk” (historische freundschaft) ve “silah kardeşliği”ni (Waffenbrüderschaft) tekrar inşa etmeleri zor belki, ancak Schröder hükümeti zamanındakine benzer bir “güven” ilişkisine dönmeleri o kadar zor olmasa gerek.

Anlaşılmaz tavırlarıyla kendinden “Deli” olarak bahsettirirken, vizyonunun büyüklüğü anlaşılınca “Büyük” olan 1. Petro, Putin'in de “tarihi mentor” olarak andığı bir isim. Dolayısıyla, yayılmacı ve denizsever ata politikasını günümüzde bolca hissettiren Putin'in son dönemdeki Suriye hamlesini, bu açıdan da okumak önem taşıyor.

Bölgesel taşeron PKK konusundaki kararlılık dikkatlerden kaçmıyor. Türkiye PKK'nın eliyle Irak, Türkiye ve Suriye'de yapılan mühendisliğe Huzur ve Demokrasi operasyonuyla balta vurmuş durumda.

Devletin kullandığı gücün meşru ve etkili olması için uymak zorunda olduğu ilkeler var. Gücün akıllıca, stratejik, etkin yani “sosyokültürel bir zek┠çerçevesinde kullanılmasının en az üç gerekçesi var.

Ufuk Ulutaş, “Amerika'nın, Rusya'nın veya İran'ın sahadaki askeri varlığının karşısında duracak bir denklem” oluşturamadığına dikkat çekti.