Türkiye ve Ermenistan: Statüko ve Normalleşme Arasında Kafkasya Siyaseti

Türkiye ile Ermenistan arasında 31 Ağustos 2009 tarihinde parafe edilen ilişkilerde normalleşmeyi öngören protokoller 10 Ekim 2009 tarihinde iki ülke dışişleri bakanları tarafından imzalandı. Bundan sonraki süreçte protokoller her iki ülke parlamentolarında onaya sunulacak.

Devamı
Türkiye ve Ermenistan Statüko ve Normalleşme Arasında Kafkasya Siyaseti

Türkiye-ABD bir İleri Bir Geri...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Amerika ziyareti, Türk-Amerikan ilişkilerinin adeta bir balayı havası yaşadığı günlerde gerçekleşiyor. 1 Mart 2003 tezkeresinin reddedilmesinden bu yana yaşanan güvensizlik ve gerginlik ortamı, yerini olumlu bir havaya bırakmış görünüyor. Bu değişikliğin sebebi ne? İddia edildiği gibi Başbakan Erdoğan'ın 5 Kasım'da Bush'la Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede bir büyük pazarlık mı yapıldı? 12 yıl sonra ilk defa Cumhurbaşkanlığı düzeyinde gerçekleşen Abdullah Gül'ün ziyareti, Türk-Amerikan ilişkilerindeki bu iyileşmeyi nasıl etkileyecek?

Devamı

Uluslararası sistemin önemli aktörlerinden biri olma yolunda hızla ilerleyen Türkiye, bölgesel etki gücünü artırmakta ve bir denge unsuru olarak gücünü pekiştiriyor. Ancak Avrupa Birliği üyelik müzakereleri, Kıbrıs sorunu, Türk-Ermeni ilişkileri, Türkiye-ABD ilişkileri, Irak başta olmak üzere Ortadoğu’daki gelişmeler sıcak tartışma konuları olarak Türkiye’nin gündemindeki yerini koruyor. Öte yandan laiklik ve din, Kürt sorunu, Alevilik meselesi, anayasaya değişikliği, yargının tarafsızlığı ve medya-siyaset ilişkileri gibi konular iç politika tartışmalarının odağında yer almaya devam ediyor.

Rusya Başbakanı Putin'in bir günlük Türkiye ziyaretine, enerji boru hatlarından, nükleer santrale, gümrük problemlerinden, ekonomiye kadar farklı alanlarda 20 işbirliği anlaşması sığdı. İki ülke arasındaki işbirliği derinleştikçe, ilişkiler çok boyutlu ortaklık halini alıyor.

Federal Almanya Dışişleri Bakanlığı, ‘Alman-Türk İşbirliği Konusu Olarak İslam ve Avrupa’ genel başlığı altında, Alman ve Türk uzmanların katılımı ile her yıl iki ülke ilişkileri açısından kritik görülen bir konuyu ele alıyor.

RUSYA-Gürcistan savaşı, Kafkaslardaki stratejik dengelerin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Kafkaslardaki kriz bir başka hususu daha teyid etti: Bugünkü küresel güç savaşları dünyanın en küçük ülkeleri, en küçük toprak parçaları ve aktörleri üzerinden yürüyor.

Türkiye Tanıtım Atağına Girişmeli

Türkiye'nin zengin bir birikimi var, ama son zamanlarda daha iyi anlaşılıyor ki bu birikim dış dünyaya yeterince tanıtılamıyor. Tanıtılmış olsak ülkemiz, kültürümüz ve insanımız hakkında bu kadar yanlış fikirler ve önyargılar olmazdı. Demek ki bu konuda fazla kafa yormadığımız gibi üzerimize düşen görevleri yapmayı ihmal etmişiz. Türkiye'nin kapsamlı bir tanıtım stratejisi ve kampanyasına ihtiyacı var. Bu işte resmi kurumlar kadar Avrupa'daki Türk sivil kurum ve toplulukları da etkin rol almalı. Kısa, orta ve uzun vadede yapılabilecek rasyonel faaliyetlerin bir kısmını şöyle sıralayabiliriz:

Devamı

Abbas'ın Türkiye Ziyareti: Mesajlar ve Beklentiler

Filistin’de Hamas’ın iktidara gelmesinin ardından Avrupa’da ziyaretlere başlayan Devlet Başkanı Mahmud Abbas Türkiye’yi ziyaretinin ikinci gününde bir basın toplantısı düzenledi.Türkiye ile ilişkilerin gelişmesine büyük önem verdiklerine değinerek konuşmasına başlayan Abbas, Türkiye’nin Ortadoğu meselelerinde önemli rol oynayabileceğini ve bunun kendileri tarafından da arzulandığını dile getirdi. Bu açıklama Türkiye’nin rolünün ne olabileceği sorularını akla getiriyor. Abbas’ın Türkiye’nin Hamas’tan bir heyeti kabul ettiğini ve görüştüğünü hatırlatarak, bu girişimlerin son derece faydalı olduğuna değinmesi bu konudaki beklentiler ile ilgili ipuçları veriyor. Bununla birlikte Abbas, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yapacağı görüşme sonrasında bu konuda daha net bir açıklama yapabileceğini ifade etti.

Devamı

İran ile ABD arasındaki nükleer kriz tırmandıkça, Türkiye’nin muhtemel gelişmeler karşısında izleye(bile)ceği politikalar ve karşı karşıya kalabileceği açmazlar hakkındaki yorumlar da her geçen gün artıyor. Son 20-25 yılda siyasi ve askeri elitlerimizin Türk-İran ilişkileri konusunda verdikleri demeçlere baktığımızda birbiriyle zıt iki temel söylemle karşılaşırız. Bir kesim ‘son 400 yıldır’ devam eden ‘ebedi’ Türk-İran dostluğundan bahsederek, 1639 Kasr-ı Şirin antlaşmasından bu yana sınırımızın hiç değişmediğini,

Son dönemde siyasi gündemimizi neredeyse periyodik bir şekilde krizler işgal ediyor:  Şemdinli, Hamas, Danıştay cinayeti, ekonomik dalgalanma, Kara Harp Okulu Komutanı’nın istifası, cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları ve daha birçok örneğini sayabileceğimiz olaylar kısa sürede derin krize dönüşebilmiş konular. Krizin boyutlarını derinleştiren ana aktörler medyanın ve ilgili tarafların sorumsuz beyanat ve tavırları. Normal şartlarda kriminal vaka veya bürokratik yapının işleyişinde bir aksama olarak algılanabilecek çeşitli gelişmeler, yönlendirmeler sayesinde kriz atmosferi doğurdu. Bu atmosfer ister istemez çeşitli çevrelerde farklı komplo senaryolarını gündeme getirdi: Devlet ve ordu içi kliklerin çatışması,  Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılması ve Türkiye’ye bu çerçevede biçilen rol, küresel sermayenin ulus devletlerle hesaplaşması, hükümetin beceriksiz yönetimi ve rejimin ciddi bir tehdit altında olması ön plana çıkan yaklaşımlar

13-14 OCAK’TA Ankara’da yapılan “Türkiye Barışını Arıyor” başlıklı konferansta Kürt sorununda gelinen nokta ve barışın tesisi için muhtemel çıkış yolları tartışıldı. Konferansın düzenleyicileri, “her türlü şiddet ve ayrımcılığı reddeden; çözümü Türkiye’nin iç dinamiklerinde arayan; yaşananların, herkesin ortak acısı olduğu gerçeğinden hareket eden ve sosyal barışı, sosyal adaletten ayrı düşünmeyen herkese sesleniyoruz” diyerek toplumsal barış ve adalete inanan herkese çağrıda bulundu

KÜ­RE­SEL ka­pi­ta­list sis­te­min “gö­rü­nen den­ge­le­ri” sa­na­yi dev­ri­min­den be­ri ya­şan­ma­mış ye­ni bir dö­nü­şü­mün işa­ret­le­ri­ni ve­ri­yor. Son bir­kaç yıl­dır Ku­zey’in he­ge­mo­nik gü­cü­ne ka­fa tu­ta­cak ye­ni bir ik­ti­sa­di gü­cün yük­se­liş­te ol­du­ğu ger­çe­ği net bir şe­kil­de gö­rü­lü­yor. Bu gü­cün ad­re­si özel­lik­le As­ya. Yük­se­len eko­no­mi­ler şek­lin­de isim­len­di­ri­len bu ül­ke­ler ne­re­dey­se dün­ya nü­fu­su­nun %80’ine sa­hip­ler. 1970’te dün­ya ih­ra­ca­tı­nın sa­de­ce %20’si­ni ya­pa­bi­len bu eko­no­mi­ler, bu­gün kü­re­sel ih­ra­ca­tın %45’e ya­kı­nı­nı ger­çek­leş­ti­ri­yor­lar.

Türkiye, ne yöneticileri ne de diğer uluslararası aktörler tarafından ihmal edilemeyecek bir coğrafyada yer alıyor. Zaten onun selefi Osmanlı İmparatorluğu’nun özellikle son iki yüzyılından itibaren hiçbir küresel güç ya da küresel güç namzedi, Türkiye topraklarında olup bitenlere bigane kalabilmiş değil. Her ne kadar son aylarda milletçe iç gündemin tartışmalarına kilitlenmiş olsak da, dışarıda işleyen süreç kendi mecrasında akmayı sürdürüyor. Bakalım, gözlerimizin dışarıya kapalı kaldığı bu sürecin faturası, önümüze ne zaman ve ne şekilde gelecek?Irak’ta cenazeler kaldırılmaya, yeni cenazeler için mezarlar açılmaya devam ediyor.

AK PARTİ’YE kapatma davası açılmasının üzerinden tam bir buçuk ay geçti. Başbakan’ın bazı çıkışlarını saymazsak, parti için elle tutulur bir yol haritası hâlâ ufukta görünmüyor.

SETA PANEL Nuh Yılmaz George Mason University, Washington DC Tarih: 14 Ağustos 2008 Perşembe Saat: 16.00 – 18.00 Yer: SETA, Ankara

SETA PANEL Konuşmacılar:     Prof. Dr. Türel Yılmaz     Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü     Yrd. Doç. Dr. Mehmet Şahin     Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü     Nasuhi Güngör     Star Gazetesi Tarih: 10 Mart 2008 Pazartesi Saat: 16.00 Yer: SETA, Ankara

SETA KONFERANS Konuşmacı:     Alpaslan Korkmaz     Neuchatel Ekonomik Kalkınma Ajansı Direktörüdür     Tarih: 20 Aralık 2005 Yer: SETA, Ankara