SETA Ekonomi Araştırmacısı Deniz İstikbal, A Para ekranlarında yayınlanan Analiz programında, Türkiye ekonomisindeki son gelişmeleri değerlendirdi.
Devamı
Kamuda tasarrufların enflasyonun düşüşüne yardımcı olması en muhtemel sonuç olarak beklenebilir. Enflasyonun tekrar tek haneye düşürülmesi, öngörülebilirliği artırırken yabancı yatırımcıların Türkiye'ye olan bakışının veya yaklaşımının daha pozitif olmasına yardımcı olacaktır. Küresel doğrudan yabancı yatırımlardan yüzde 1'lik pay alan Türkiye'nin mevcut payını 2028'de yüzde 1,5'e çıkarma hedefi bulunmaktadır.
Devamı
Almanya Cumhurbaşkanının 22-24 Nisan tarihlerinde Türkiye'ye gerçekleştirdiği ziyaret Türk-Alman ikili ilişkilerinin geleceği açısından önemli bir yer tutmaktadır. Türk ve Alman federal hükûmet yetkilileri arasında sürdürülen mevcut ikili temaslar yanı sıra 14-28 Mayıs 2023'te Türkiye'de gerçekleşen seçimlerin ardından ikili ilişkilerde yeni bir dönem başlamıştı. 14 Mart 2022'de Şansölye Olaf Scholz'un (SPD), 29 Temmuz 2022'de ise Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un (Yeşiller) Türkiye'ye gerçekleştirdikleri ziyaretler önem arz etmiş, son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 17 Kasım 2023'te Almanya'ya bir ziyaret gerçekleştirmiştir.
İsrail tarafından işlenen soykırıma ekonomik, askeri ve diplomatik bütün araçlarla elinden gelen desteği veren Almanya’nın insan hakları konusunda dünyaya söyleyecek hiçbir sözü yoktur
Son dönemde enflasyon ve büyüme arasında görece daha dengeli bir duruşa ve daha konvansiyonel bir politika setine doğru evirilen iktisat politikaları, 31 Mart sonrası da yakın markajda olacak.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 89. sayısı raflarda yerini aldı.
SETA Ekonomi Araştırmacısı Deniz İstikbal, A Para ekranlarında yayınlanan Analiz programında, Merkez Bankası’nın son faiz kararının ardından Türkiye ekonomisinin genel görünümü üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Devamı
SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş, NTV ekranlarında yayınlanan Yakın Plan programında, ekonomi gündeminde yaşanan son gelişmeleri ve siyasete yansımalarını değerlendirdi.
Devamı
Türkiye'nin salgın sonrası maruz kaldığı enflasyonist baskı gelir dağılımını olumsuz etkiledi. Bu durum alt ve orta gelir gruplarında daha fazla hissedildi. Bunun bir çıktısı olarak para ve maliye politikası tekrar gözden geçirildi. Vergi artışları kamunun gelirleri üzerinde olumlu etki yaparken enflasyonun orta vadede dizginlenmesine yardımcı olacaktır.
Kritik 2023 seçimleri sonrası TCMB'nin ilk Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı perşembe günü gerçekleşti. Gelişmiş ülkeler arasında (ABD, Avro grubu ve Japonya gibi) dahi para politikasında ayrışma trendinin sürdüğü bir ortamda TCMB'nin ne yapacağı merak ediliyordu.
Mehmet Şimşek ve ekibinin göreve getirilmesiyle Türkiye'yi yeni bir ekonomik dönüşüm bekliyor. Bu dönüşüm artan refah, yükselen alım gücü ve düşük enflasyon merkezli üretimi önceliyor. Ayrıca teknolojik altyapının güçlendirilmesi ve öngörülebilirliğin artırılması temel hedefler arasında yer alıyor.
Bugünlerde belki de en fazla akla takılan sorulardan biri de Türkiye'nin özellikle de seçim sonrası enflasyonu nasıl düşürmeyi ve Türk lirasını nasıl desteklemeyi planladığı konusudur. Dahası, politika yapıcılar neden tıpkı Fed veya ECB'nin yaptığı gibi faizleri artırmıyor? Elbette, daha öncelikli olarak enflasyon konusu önemlidir. Bununla birlikte, Türkiye'de ne Merkez Bankası'nın ne de hükümetin resmi olarak belirlenmiş bir kur hedefi yok. Döviz kuru istikrarı, daha geniş finansal istikrar yetkisinin bir parçası olarak düşünülebilir.
Deprem sonrası hızlı bir toparlanma ve yeniden canlanma telaşı devam ediyor. Ayrıca, finansal değişkenlerdeki dalgalanmalara rağmen, Türkiye'nin reel ekonomik aktivitesi ağırlıklı olarak pozitif seyrediyor. Türk şirketleri büyümeye devam ediyor. Büyük enflasyon ve kur dalgalanmalarına rağmen ekonomi 2021'de %11,4 ve 2022'de de %5,6'lık bir büyüme kaydetti.
Ülke ekonomilerini domine eden Keynesyen müdahaleci ekolün ve dolayısıyla da iktisat politikalarının asıl dönüşümünün temeli Büyük Buhran sonrası yeniden yapılanmaya dayanmaktadır. Türkiye özelinde ise bu dönüşüme, 2002 sonrası AK Parti'nin tek başına iktidarı ile yeni bir boyut kazandırıldı.
2002 sonrası AK Parti iktidarları dönemleri, 2001'deki krizden ve sonrasında dibi bulan ekonomiden aldığı destek ve avantaj ile, yeni bir kalkınma ve dönüşüm hikayesi başlattı. Kamu destekli ciddi altyapı yatırımları, savunma, sağlık, eğitim ve hatta sanayi sistemindeki dönüşüm ile yepyeni bir hikâye yazılmaya başlandı. Kemal Derviş döneminin IMF destekli neo-liberal ekonomi programı olarak başlayan 2001 krizi sonrası toparlanma programı da AK Parti iktidarı ile birlikte Keynezyen tonlarla, daha milli ve özgün bir kalkınma programına dönüştürüldü.
İstanbul, Türkiye’nin küresel bir markası olarak güç kazanıyor. Özellikle ulaşım imkânlarının gelişmesi ve kamu yatırımlarıyla gelişen şehir milyonlarca kişinin hareket halinde olmasını sağlıyor.
Türkiye son yıllarda salgın, küresel enflasyon ve deprem gibi birçok krizle karşı karşıya kaldı. Salgın tedarik hatlarına, üretime ve toplum sağlına zarar verirken dünya ekonomisini de krizin içine çekti.
Güçlü kurumsal yapılar, artan teknoloji yatırımları ve yeni başarılı girişimleri, girişimci kültürü, sağlam ve güçlü altyapısı, Avrupa ile yakın ticari bağları ve 100 milyona doğru yaklaşan nüfusu ile Türkiye, önümüzdeki on yılların yıldızı olabilir.
Türkiye, yeni markalar oluşturarak, katma değerini artırarak, söz sahibi bir ülke konumunu güçlendirerek krizi fırsata dönüştürüyor. Artık, adım adım, kendi özgün politikalarını belirleyen; kimseyi taklit etmek zorunda kalmayan ve kimseye yaranmak zorunda olmayan bir Türkiye gerçeği oluşuyor.
Ekonomik kalkınma 20. yüzyılda sanayileşmeyle birlikte toplumların ve devletlerin gündeminde önemli bir yer tuttu. Sağlık, eğitim, yaşam düzeyi, büyüme ve altyapı kalitesi gibi birçok etmeni içinde barındıran ekonomik kalkınma 21. yüzyılda ise daha fazla teknolojik gelişimle bütünleşti.