Esasında hedef, sessiz sedasız bir yönetim değişikliği meydana getirmek. Ancak bunun olmayacağını, eğer bir sokak kalkışmasıyla yönetim değişikliği meydana gelirse bunu kanlı bir iç savaşın izleyeceğini hepimiz biliyoruz. Bunu bu kirli operasyonun arkasında yer alan güçler de biliyor.
Devamı
SETA Strateji Araştırmacısı Talha Köse, Türk Dış Politikasının 2017’deki dönüşümü hakkında değerlendirmede bulundu.
Devamı
Ankara, 2017 yılında da kendi halkının çıkarını önceleyen bağımsız dış politika konusunda taviz vermeyen tavrını sürdürdü. Bu tavrın ABD ve Avrupa ülkelerindeki bazı kesimlerde meydana getirdiği rahatsızlık sonucu Türkiye’ye yönelik saldırıların artması da, Batı ile artık egemenliğe karşılıklı saygı temelli bir ilişki geliştirmek isteyen AK Parti hükûmetinin kararlılığını etkilemedi.
Ne tek bir NATO üyesi, ne tek bir AB üyesi, ne de tek bir G-20 üyesi ABD'nin yanında yer aldı.
Aradan geçen 12 yılda hem Avrupa hem de Türkiye büyük bir dönüşüm geçirdi. Liberal güçlerin hızla eridiği Avrupa'da aşırı sağ akımlar gün geçtikçe güçlendi. Bunun sonucundan Avrupa siyaseti sağa kaydı. Yabancılara, göçmenlere, Müslümanlara ve mülteci yönelik düşmanlık gözle görülür hale geldi.
Rusya’dan S-400 füze sistemlerini alırken Avrupalı müttefikleriyle de SAMP-T hava savunma sistemlerini alarak, Rusya ve Avrupa ile ilişkilerin birbirine alternatif olmadığını gösteriyor.
Devamı
Türk-Amerikan ilişkilerinde son birkaç yılda en çok öne çıkan iki konu var: PKK'nın Suriye'deki silahlı kolu Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile Fetullah Gülen meselesi. İki konu da çok ciddi düzeyde güvensizlik yarattı. YPG'nin hem Türkiye'nin hem de ABD'nin terör örgütü olarak kabul ettiği bir oluşumun yani PKK'nın silahlı kolu oluşu, sadece Türkiye'yi ilgilendiren bir mesele olmamalı. ABD yönetiminin bahaneleri veya izahatı ne olursa olsun, ABD'nin şu anda Türkiye'yi hedef alan terör örgütünün bir kolunu silahlandırması, bu iki NATO müttefiki arasında büyük bir güvensizlik kaynağı oluşturuyor. Aynı şekilde, 15 Temmuz darbe girişimine rağmen ABD yönetiminin Türkiye'nin Gülen'le ilgili beklentilerini karşılamaması, ikili ilişkiler açısından ciddi bir sorun.
Devamı
2015 yılından beri periyodik olarak her yıl yayınlanan Avrupa İslamofobi Raporu’nun amacı Avrupa’daki İslam düşmanlığının yayılma trendini ülke bazında analiz etmek ve belgelemektir.
Türkiye’nin ABD ve bazı Avrupa ülkeleriyle son dönemde yaşadığı büyük sorunlar Batı ittifakıyla olan bağlarını zayıflattı.
Devletler bir diğer devletle olan ilişkilerini birbirlerinden elde edeceği ihtiyaçlarına göre değil, kendi kapasitelerine göre belirler.
SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Ufuk Ulutaş insani yardımların Türk dış politikasındaki etkileri üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Filistin mücadelesinde daha aktif rol oynamak isteyen Türkiye’nin Filistinlilerin haklarını savunmada müttefikler bulması ve bu ajandayı küresel ölçekte yürütmesi önemlidir.
2009 yılında yayın hayatına başlayan Türk Dış Politikası Yıllığı, bu eser ile birlikte sekizinci kitabına ulaştı.
Insight Turkey Genel Yayın Yönetmeni Muhittin Ataman 15 Temmuz Darbe Girişimi üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Katar krizi konusunda dört farklı tepki dikkat çekiyor. Duygusal, korkutucu, yayılmacı ve provokatif… Bu dört tepki de abartılı ve Türkiye'yi bir tarafa mahkum etmek isteyen iddialar içeriyor.
Analiz Türkiye’nin Milli Enerji ve Maden Politikası’nı arz güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir piyasa eksenleri çerçevesinde inceleyerek politikanın amaç ve hedeflerine odaklanmaktadır.
Trump'ın gündeminde "Türkiye'yi teskin etme"ye dönük bir dizi argüman yer alacak. Zira Trump'ı "YPG'nin silahlandırılması" konusunda ikna eden kişiler, "Türkiye'nin teskin edilmesi gerektiği" tezini de savunuyordu.
Türkiye’nin güncel dış politikasının mahiyeti nasıl açıklanabilir? Türkiye’nin dış politikasındaki başat aktörlerle ilişkisinde hangi meydan okumalar bulunmaktadır? Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle Türkiye’nin dış politika yaklaşımında ne gibi güncellemeler olacaktır?
15 Temmuz ve 16 Nisan dolayısıyla Türk halkını cezalandırmaya, diğer yandan yeni dönemde Türkiye'nin uluslararası alandaki hareket alanını kısıtlamaya çalışıyorlar.
Ana akım medya içerisinde yer alan ve uluslararası enformasyon akışını yönlendiren Batı medyasının özellikle 2009 Davos Zirvesi ve sonrasında yoğun bir ilgiyle Türkiye’yi takip etmesi, Türkiye’nin yükselen gücüyle paralel seyretmektedir.