Perspektif: Avrupa Parlamentosu’nun Kararı ve Türkiye-AB İlişkilerinin Geleceği

Türkiye’nin AB ile ilişkileri neden tıkandı? AP’nin kararının ikili ilişkilere yansıması nasıl olmuştur? İki aktör arasında gelecekte nasıl bir ilişki modeli tesis edilebilir?

Devamı
Perspektif Avrupa Parlamentosu nun Kararı ve Türkiye-AB İlişkilerinin Geleceği
Tepkisel Siyaset Avrupa'yı Kuşatıyor

Tepkisel Siyaset Avrupa'yı Kuşatıyor

Korumacılık, içe kapanma ve küçülme Avrupa'nın kaderine dönüşüyor. Trumpizm Amerika'nın değil, Avrupa'nın da bir gerçeği haline geliyor.

Devamı

İtalya'da bugün yapılan referandum, İtalya açısından kapsamlı bir anayasal dönüşümü beraberinde getirirken AB açısından da birçok riski ve meydan okumayı ortaya çıkarma potansiyeline sahip.

Brüksel’in Türkiye’yi “üye olmak istediği için belli bir forma sokulması gereken bir aday” olarak değil de “başta ekonomi ve güvenlik olmak üzere birçok alanda iş birliği yapılabilecek bir ortak” olarak görmesi ve Ankara’ya karşı dayatmalardan vazgeçmesi mümkün olabilir.

SETA İstanbul Genel Koordinatörü Fahrettin Altun Avrupa Parlamentosu'nun kararı üzerine değerlendirmelerde bulundu.

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran Avrupa Parlamentosu'nun kararı üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Önümüzdeki 10 Ay Kritik!

15 Temmuz sonrasında iktidar konsolidasyonu yaşayan Türkiye'nin mali kriz tehdidi ile de sıkıştırılamayacağı görülmeli. Ortak sorunlara müzakere ve işbirliği ile çözüm bulmak makro dönüşümün olmazsa olmaz bir tedbiri.

Devamı
Önümüzdeki 10 Ay Kritik
Yetkisiz ve Sorumsuz Avrupa Parlamentosu

Yetkisiz ve Sorumsuz Avrupa Parlamentosu

Türkiye'nin uyarılarının etkili olabilmesi için ciddiyetini göstermesi gerekir. Bunun boş bir tehdit olmadığı ufak ufak gösterilmeli. Çünkü Avrupalılar her zaman olduğu gibi havuç-sopa politikasına başvuracaktır.

Devamı

Ankara'nın 50 yıllık AB macerasında genel-geçer hale gelmiş paradigmayı yıkarak, çıkar odaklı rasyonel bir ilişki kurmaya çalışması statükonun devamını arzulayan Brüksel'deki karar vericileri rahatsız etmektedir.

Avrupa bir krizde. Hem de derin bir krizde. Kuruluşta kâğıda döktükleri tüm idealler ayaklar altında. Önlerinde çözmeleri gereken derin ekonomik, sosyolojik ve siyasal sorunlar var. İliklerine işlemiş bir ırkçılıkları var.

AB teröre açtığı kucakla, yaygın İslamofobik ve ırkçı söylemleriyle, içinde bulunduğu krizden Türkiye’ye saldırarak kurtulabileceğini düşünmesiyle velhasıl Türkiye düşmanlığını seçim kazanmanın bir aracı olarak kullanmasıyla Türkiye’deki tüm özgül ağırlığını yitirmiş durumdadır.

AB-Türkiye ilişkilerinin bu noktaya gelmesinin asıl sebebi makro denklemlerde... Arap isyanları ile başlayan bölgesel, jeopolitik depreme Batı merkezli uluslararası sistemin verdiği tepkide.

Merkel darbeleri kınadı, terörün karşısında olduklarını iddia etti. Ancak terör destekçisi olan medya organlarına karşı Türkiye’de yürütülen operasyonları da tenkit etmekten kendini alamadı.

Ankara’nın 2000’li yıllarda artık “eşit göz hizasında” yani karşılıklı egemenliğe saygı ve içişlerine karışmama temelinde bir ilişki kurmak istediğini bir türlü anlamadılar.

Avrupa ülkelerinde PKK terör örgütünün faaliyetlerine göz yumulmasıyla beraber, son zamanlarda hem Türkiye'ye ait diplomatik kurumlar maddi zarara uğradı hem de Türk kökenli Avrupalılar şiddete maruz kaldı.

Gün geçmiyor ki Avrupa'nın bir başkenti ile aramızdaki gerilim medyaya yansımasın. İnsan soruyor Avrupa ile nereye gidiyoruz?

Nihai ilerleme raporunda hangi hususlar ön plana çıktı? Son dönemde ilerleme raporlarında ön plana çıkan tarafgir ve sübjektif tutumun arka planında ne var? Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin geleceği nereye gidiyor?

Türkiye Batılı müttefiklerine her iş birliği çağrısı yaptığında, aslında onlardan duygusal değil, akılcı bir Türkiye politikası üretmelerini talep ediyordu.

15 Temmuz konusunda gerekli hassasiyeti göstermeyen Almanya ve diğer birçok AB ülkesi PKK ve FETÖ/PDY’ye karşı mücadele kapsamında Ankara’nın aldığı tedbirler konusunda neden bu kadar rahatsızlar?

Burhanettin Duran, Türkiye ile Almanya arasında Rusya’nın baskısı altında olmanın getirdiği bir yakınlaşma olduğuna işaret etti.

Daha önceki süreçlerde Türkiye ve AB’nin ortak bir problemi olmadığını vurgulayan Mehmet Uğur Ekinci: “Bu tür siyasi krizler; yani her tarafın aleyhine olan siyasi krizler, fırsat da oluşturabiliyor. Unutmayalım ki Avrupa Birliği’nin kuruluşu da aslında ortak tehditlerden kaynaklanıyordu.”