İdeoloji Değil Jeopolitik Realizm

Ankara'nın dış politikası ideolojik hülyalara değil, etrafındaki güç boşluklarını hesap eden jeopolitik realizme dayanıyor.. Erdoğan'ın hamlelerini 'Yeni Osmanlıcılık', 'Türkçülük' ya da 'İslamcılık' olarak sunanlar aslında Ankara'nın müdahale ettiği jeopolitik denklemlerde pozisyon kaybettiğini düşünen ya da daha fazlasını alamayacağını gören aktörler: Yunanistan, BAE, Fransa ya da İsrail gibi.

Devamı
İdeoloji Değil Jeopolitik Realizm
Kriter'in Aralık Sayısı Çıktı Reform Rüzgarı

Kriter'in Aralık Sayısı Çıktı: Reform Rüzgarı

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 52. sayısı çıktı.

Devamı

SETA Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı, 'Türkiye ile AB'nin birbirinden kopma gibi bir lüksü yok. İlişkilerinin kopma noktasına geldiği yönündeki söylemlerin, psikolojik baskı kurmak için kullanıldığını düşünüyorum.' dedi.

Türkiye, Obama'nın başkanlığı devrettiği zamanki yerinde de değil artık. Birçok krizde etkin rol alan ve Batı ittifakı için değerli bir müttefik. Biden yönetiminin ABD'nin jeopolitik çıkarlarını yeniden değerlendirme sürecinde birçok dosyada Türkiye faktörünü görmemesi mümkün değil. Avrupa, NATO, Afrika, Akdeniz, Ortadoğu, Rusya, Kafkaslar, Hazar, Körfez ve hatta Çin dosyasında.

Cumhurbaşkanı Erdoğan reformu milletin talebi ve dünyanın gidişatının gereği olarak görüyor. Yani, 'mücadele ediyoruz' diyerek reforma direnenlere de müsamaha etmeyecek. Zamanlamasını, kapsamını, aktörlerini ve hızını kendisi belirleyecek. Unutmayalım, Erdoğan bu altın sentezi her seferinde tutturabildiği için hâlâ iktidarda.

Türkiye ve AB’nin Birbirine İhtiyacı Var

SETA Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı, Türkiye-AB ilişkileri üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Devamı
Türkiye ve AB nin Birbirine İhtiyacı Var
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu quot Fransa Tehlikeli Bir Yolda quot

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: "Fransa Tehlikeli Bir Yolda"

Kriter Dergisi'nde Burhanettin Duran'ın sorularını yanıtlayan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, gündeme dair gelişmeleri değerlendirdi:

Devamı

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 51. sayısı çıktı.

Fransız Cumhurbaşkanı Macron beklediğimiz iddialarla yeniden sahnede. Geçtiğimiz iki günde gerçekleşen AB liderler zirvesinden Türkiye'ye yönelik yaptırım çıkmamasını kendince telafi edercesine Ankara'ya eleştiriler yöneltti. Alman Şansölyesi Merkel, "birbirine bağımlılıktan," ve "yapıcı bağlardan" bahsederken Macron inatla," yaptırım" tehdidini gündemde tutuyor.

AB içerisindeki Türkiye karşıtı çevrelerin Kıbrıs sorununu Avrupa’daki Türkiye karşıtı algıyı güçlendirmek için bir araç olarak kullandıklarını da hatırlarsak, Brüksel’in Kıbrıs meselesinde rasyonel bir politikaya dönme ihtimalinin çok olmadığını da ifade etmek gerekir. Ama her şeye rağmen, Türkiye ile ilişkileri önemseyen Merkel gibi liderler bu zirvede Türkiye-AB ilişkilerinin daha da kötüleşmesine yol açacak kararlar alınmasına engel oldular.

AB'nin önündeki sorun Türkiye veya Doğu Akdeniz olmaktan ziyade nasıl bir Birliğe doğru evrileceğine karar verememesi. AB'nin burada üç alternatifi var. İlki 1993'te Maastricht Antlaşması'nın imzalandığı dönemdeki Birlik ruhuna geri dönerek üye ülkeler ve bölge için refah ve istikrarı önceleyen adımlar atması. İkincisi agresif bir karaktere sahip olan ve AB gündemini domine etmeye çalışan aktörlere teslim olması. Üçüncüsü ise ara çözümler bularak sorunlarıyla yüzleşmek yerine mümkün mertebede ötelemesi.

Alanında yetkin ve söz sahibi araştırmacıların katkı verdiği eserimiz bu sayısıyla da Türk dış politikasının nabzını tutmaya devam ediyor. 2019’a has dış politika gelişmelerinin yanı sıra etkileri daha geniş bir zaman aralığına uzanan konular da bağımsız makaleler kısmında inceleniyor.

Türkiye ile Avrupa’nın önde gelen ülkeleri arasındaki ilişkiler son dönemde genellikle sorunlu bir şekilde gelişiyor. Özellikle Fransa ve Almanya ile ilişkilerin sorunlu olması meseleyi aynı zamanda AB ile Türkiye arasındaki sorun hâline getiriyor. Zira bu iki ülke AB’nin yönünü belirleyen ana aktörler.

2019 yılında, çok ciddi sorunları göğüslemek zorunda kalan Türkiye, ABD ve Rusya gibi zorlu aktörler karşısında kendi çıkarlarını önceleyen dış politika adımlarını atarak bağımsız bir ülke olduğunu ve baskılar karşısında ayakta kalıp ileriye doğru hamle yapabildiğini (Suriye, Doğu Akdeniz) ispatladı.

Baş döndürücü olaylara tanık olduğumuz uzun 2019'un son günündeyiz..

2019 yılının gündemi yoğundu. Siyaset, ekonomi ve dış politikada Türkiye için kolay bir yıl olmadı. 2018 yazındaki ekonomik saldırıların yaralarını 2019'da sarmaya çalıştık. Son iki çeyrekte gelen büyüme rakamları ümit vaat ediyor. 2020 yılında da bu büyüme rakamların tutturulması halinde ekonomik alanda ciddi rahatlama olacaktır.

Türkiye’nin önde gelen akademik dergilerinden biri olan Insight Turkey, yeni sayısı “Türkiye’nin Yeni Dış Politikası: Otonomi için Bir Arayış” başlığı ile Türkiye’nin uluslararası arenadaki artan rolünün ve etkisinin önemi üzerinde durmaktadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 'gerektiğinde İncirlik’in de Kürecik’in de kapatılabileceğine' dair açıklamaları beklendiği gibi hem Türkiye’de hem de yurt dışında önemli yankı uyandırdı. Doğrusu bu açıklama Türkiye’nin uzun zaman izlediği bağımsız dış politikanın doğal sonucunu yansıtıyor.

Batı başkentleri ile uzun süredir her tür müzakereyi yürüten ve yeni kaotik dönemde güçlü bir profil sergileyen lidere "Batı ile entegre olmalıyız" yönünde 'liberal hikayeler' okumanın anlamı yok. Kamuoyu artık dış politikayı yüksek bir siyasi bilinçle ve reel bir düzlemde değerlendiriyor.

SETA Strateji Araştırmacısı Talha Köse, İngiltere’de gerçekleşecek zirve öncesinde Türkiye’nin NATO’daki tutumu üzerine değerlendirmelerde bulundu.