Türkiye’nin Matematik İmtihanı

Platon'a göre; matematik, gerçeği anlamının yoludur. Bu bağlamda Platon, akademisinde, matematiği felsefenin bir dalı misali, yıllar süren yoğun bir müfredatla vermiştir.

Devamı
Türkiye nin Matematik İmtihanı

TÜRK eÄŸitim sisteminin özellikle de 1990’ların başındaki durumu ile Batı ülkelerinin eÄŸitim sistemi kıyaslandığında, dikkati çeken en önemli hususlardan biri, Türkiye’de eÄŸitimin geleneksel olarak eÅŸitlikçi bir yapı arz etmesidir.

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:    Talip Küçükcan     Marmara Üniversitesi ÖÄŸretim Üyesi KonuÅŸmacılar:         Bekir S. Gür     Karabük Üniversitesi ÖÄŸretim Üyesi     Ä°rfan ErdoÄŸan     Ä°stanbul Üniversitesi ÖÄŸretim Üyesi Tarih: 18 Kasım 2009 ÇarÅŸamba Saat:  16.30 – 18.30 Yer:    SETA, Ankara

Ülkemizde, eÄŸitim sisteminde rolü son derece önemli olan öÄŸretmenlerin ve öÄŸretmen yetiÅŸtiren kurumlarının niteliÄŸi ile ilgili ciddi kaygılar mevcuttur.

28 Åžubat'ın kalıntısı katsayı uygulaması, eÄŸitim sistemine demokratik aktörlerin müdahil olmasıyla çözüleceÄŸe benziyor. Tabii yargıçlar müsaade ederse… Türkiye’de eÄŸitim sistemi kurmak, eskiden beri askerlerin icra ettiÄŸi bir vazife olarak anlaşılıyordu. Anayasa’dan, Milli EÄŸitim Temel Kanunu ile YükseköÄŸretim Kanunu’na kadar eÄŸitim sisteminin kurucu yapıtaÅŸları hep demokrasinin sekteye uÄŸradığı dönemlerin ardından belirlenmiÅŸti. 28 Åžubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu tarafından alınan ve demokrasiye “rot balans” ayarı olarak sunulan kararların çoÄŸu da eÄŸitime iliÅŸkindi. Kararların en fazla öne çıkanı, imam hatip liselerinin orta kısımlarını kapatan ve 8 yıllık kesintisiz eÄŸitimi öngören karardı. Eski bir Milli EÄŸitim Bakanı’nın tespitiyle söyleyecek olursak, siviller milli eÄŸitim sistemini belirlemeyi bir tabu olarak görmüÅŸ ve askerlerin kurduÄŸu sistemin dışına çıkmamaya özen göstermiÅŸlerdi. Pekâlâ, eÄŸitim sistemini hep askerler mi yapar?

Ortaöğretime Geçişin Yeniden Düzenlenmesi

OrtaöÄŸretim ve ortaöÄŸretime geçiÅŸ ile ilgili kararların, eÄŸitim sistemine muhtemel yansımaları neler olacaktır?

Devamı
Ortaöğretime Geçişin Yeniden Düzenlenmesi

Sınavsız Kaygısız Bir Gelecek İçin

OrtaöÄŸretime geçiÅŸ için sınavın sadece son sınıfta uygulanacak olması ve sadece son sınıf müfredatının sorulacak olması, daha erken yaÅŸlarda okul dışı kaynaklara yönelmeyi doÄŸal olarak azaltacaktır. Bu yönüyle karar, hedefine ulaÅŸabilir. Çocuklar da en azından altıncı ve yedinci sınıflarda kendilerine daha fazla zaman ayırma fırsatı bulabilirler. Milli EÄŸitim Bakanı Nimet Çubukçu 28 Haziran Pazartesi günü, ortaöÄŸretime geçiÅŸ sistemiyle ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada, altıncı, yedinci ve sekizinci sınıflarda uygulanan Seviye Belirleme Sınavlarının kademeli olarak kaldıracağı ve bundan sonra sadece sekizinci sınıf sonunda bir tane Seviye Belirleme Sınavı (SBS) uygulanacağı belirtildi. Yeni uygulanacak sistemde, SBS’nin ortaöÄŸretime yerleÅŸtirmede yüzde 70 oranında, altıncı, yedinci ve sekizinci sınıf not ortalamalarının ise yüzde 30 oranında etkili olması kararlaÅŸtırılmıştır.

Devamı

ÖSYM’nin kurulması 1970’li yılların baÅŸlarında, Ä°stanbul Üniversitesi tarafından merkezi olarak yürütülen üniversite giriÅŸ sınavında oluÅŸan kopya kuÅŸkuları ile gündeme gelmiÅŸtir. Bu kuÅŸkulara baÄŸlı olarak Üniversitelerarası Kurul 1974 yılında üniversite giriÅŸ sınavını merkezi ve bağımsız olarak yürütmek üzere Üniversitelerarası ÖÄŸrenci Seçme ve YerleÅŸtirme Merkezini kurmuÅŸtur. 1981 yılına kadar bağımsız bir organ olarak üniversite giriÅŸ sınavını yürüten merkez, 1981 yılında YükseköÄŸretim Kurulunun (YÖK) bir alt kuruluÅŸu haline getirilmiÅŸtir ve adı ÖÄŸrenci Seçme ve YerleÅŸtirme Merkezini (ÖSYM) olarak deÄŸiÅŸtirilmiÅŸtir. ÖSYM uzun yıllar boyunca gerek yöntem gerek teknik donanım olarak üniversite giriÅŸ sınavlarında baÅŸvuru iÅŸlemlerinin organizasyonu, sınav sorularının hazırlanması, sonuçların deÄŸerlendirilmesi ve sonuçlara dayalı olarak yerleÅŸtirme iÅŸlemlerinin yapılması konularında ciddi deneyimler elde etmiÅŸtir. Bu deneyimlere ilaveten merkezi sınavlar sonrası yapılan yerleÅŸtirmelerin daha eÅŸitlikçi ve adil olduÄŸu, nepotizmi yani kayırmacılığı engellendiÄŸi yönündeki algıya baÄŸlı olarak, ÖSYM hem toplumun hem de devletin nezdinde güvenli bir kurum olarak algılanmaya baÅŸlanmıştır. Bu güvene baÄŸlı olarak zamanla üniversite giriÅŸ sınavının yanında, kamu kurum ve kuruluÅŸlarına giriÅŸ için yapılan diÄŸer birçok sınavın organizasyonu ÖSYM’ye verilmiÅŸtir.

2011’de Türkiye baÅŸlıklı SETA analizi, genel seçimlerden Kürt sorununa, Arap Baharı’ndan yeni anayasa sürecine Türkiye’nin meseleleri hakkında geniÅŸ çaplı bir 2011 deÄŸerlendirmesi sunuyor.

Üniversiteler şiddetin korunduğu ve kutsandığı mekânlar olamayacağı gibi şiddete başvurulmadığı sürece öğrenci ve akademisyenlerin protesto haklarının da kısıtlanamayacağı kamusal alanlardır.

Türkiye'de eğitim alanında son yıllarda ciddi bir hareketlilik yaşanmış ve çok sayıda düzenlemeye ve değişikliğe gidilmiştir.

Analizde, özel dershanelerin neden rağbet gördüğü ve hangi faktörler üzerinden tartışıldığı ele alınıyor, politika önerileri geliştiriliyor.

EÄŸitim sistemini düzenleyen aktörün, asker ya da yargı yerine seçilmiÅŸ bir sivil irade olması, sistemin bundan sonra toplumsal talepler ekseninde yeniden yapılandırılması için bir baÅŸlangıçtır.

4+4+4 yasa teklifi, toplumun beklenti ve taleplerini karşılayabildiÄŸi ve çeÅŸitliliÄŸe imkân tanıdığı ölçüde, geniÅŸ kesimler tarafından benimsenecektir.

Hiçbir zorlama içermeyen ve isteÄŸe baÄŸlı seçmeli ders mantığına dayalı 4+4+4 düzenlemesi, hiçbir demokratik eÄŸitimci tarafından yadsınamaz.

Sınavların özel dershanelere duyulan talebin yegâne nedeni olarak değerlendirilmesi gerçek sorunların gizlenmesine neden olmaktadır.

Türkiye'de en kapsamlı eÄŸitim düzenlemeleri, toplum tarafından seçilmiÅŸler tarafından deÄŸil, MGK, YÖK, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi gibi bürokratik kurumlar tarafından yapılmıştır.

4+4+4 eÄŸitim sistemi sadece "dindar nesil" yetiÅŸtirme projesinden ibaret olsaydı, o durumda yasa sadece seçmeli din dersleri ve Ä°mam Hatip okullarına odaklanırdı.

EÄŸitim, bugüne kadar ağırlıklı olarak askeri darbe ve müdahaleler sonrasında yapılan anayasa ve yasalar tarafından belirlenmiÅŸtir.