Korkmak Yok Yola Devam

Ülker firmasının "hesaplaşma" temalı, "darbe" çağrışımları olan itici bir reklam çekmek acaba kimin, kimlerin fikriydi? Bu sorunun cevabı önümüzdeki günlerde netleşecek.

Devamı
Korkmak Yok Yola Devam
Nazizim Refleksi ve Almanya nın Eski Türkiye Özlemi

Nazizim Refleksi ve Almanya’nın ‘Eski Türkiye’ Özlemi

Almanya son dönemde referandum meselesinde diplomatik nezaketi tamamen bir kenara bırakarak doğrudan taraf olmuş durumdadır.

Devamı

Avrupa Birliği 7 Şubat 1992 yılında Hollanda’nın Maastricht kentinde imzalanan anlaşmayla kurulmuştu;11 Mart 2017’de yine Hollanda’nın Rotterdam şehrinde dağıldı.

Geert Wilders ve Fransa’da, Avusturya’da ve Almanya’da aşırı sağcı liderler tarafından söyelenen “faşist” açıklamalar, her gün seçim kampanyalarında tekrarlanıyor.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, SETA’da düzenlenen “Cumhurbaşkanlığı Sisteminin Anayasal Tasarımı” başlıklı konferansta konuştu.

Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca çıkan ekonomik krizlerin en büyük sebebinin sistemdeki çift-başlılık olduğu açıkça görülüyor.

DEAŞ’la Mücadelede Önleyici Strateji

Türkiye’nin DEAŞ mücadelesi, sadece terör eylemlerinin önlenmesine dönük cari istihbaratın eyleme geçirilebilir işlevselliğini değil; aynı zamanda örgüte katılma temayülü ve karakteri taşıyan yabancıların radikalleşme safhalarının takibini ve gerekli önleyici mekanizmaların inşasını zaruri kılmaktadır.

Devamı
DEAŞ la Mücadelede Önleyici Strateji
2016 da Terörle Mücadelenin Envanteri

2016’da Terörle Mücadelenin Envanteri

Terör örgütleri senkronize, nöbetleşe ve koordineli bir şekilde başkaları adına vekalet terörünü sürdürseler de, diğer taraftan FETÖ, PYD ve PKK ile mücadelede de çok önemli sonuçlar elde edildiği bir gerçek.

Devamı

Gazeteci İsmet Berkan, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi ve devletin yeniden yapılandırılmasını Kriter‘e değerlendirdi.

Amerika’daki kurumları aynen getirip Amerikan modelini getirdim deseniz de o Amerikan modeli olmaz. Türkiye modeli olur. Çünkü her toplumun sosyokültürel ekonomik yapısı, tarihsel özellikleri ve uluslararası ilişkilerde konumlanması farklı olduğu için o sistemin işleyişi de kendine özgü olacaktır.

14 yıllık mazide 2002 ve 2007 yılları arasındaki dönemde yapılan atılımlar en dikkat çekicileridir. Dikkat çekiciliğin nedeni, hangisine el atılsa kısa sürede başarılı ve fark yaratan sonuçlar alınabilecek el değmemiş sorunların varlığıdır.

Ergenekon ve Balyoz gibi davalardaki rolü FETÖ'nün yargıdaki gücünü göstermiş, özellikle 2010 Anayasa referandumu sonrasında HSYK üzerinden neredeyse yargının tümünü kontrol eder hale gelmişlerdi. Etkin oldukları bu dönemde yargıyı kendi örgütsel amaçları doğrultusunda Anayasa ve kanuna tamamen aykırı şekilde bir silah olarak kullanmışlar,

DEAŞ'ın açıktan düşman ilan ettiği Türkiye'yi ve onun Cumhurbaşkanını DEAŞ'a destek vermekle itham ediyorlar. FETÖ, PKK ve İran medyası aynı söylemi dolaşıma sokuyorlar. PKK katliam yapıyor, masum vatandaşlarımızı öldürüyor. PKK'ya silah vermeye devam ediyorlar.

Merkel darbeleri kınadı, terörün karşısında olduklarını iddia etti. Ancak terör destekçisi olan medya organlarına karşı Türkiye’de yürütülen operasyonları da tenkit etmekten kendini alamadı.

Cumhuriyet, önümüzdeki süreçte yeniden Atatürkçü çizgisine dönecek ve muhalefetini bu bağlamda devam ettirecektir fakat topluma ve toplumun değerlerine olan karşıtlığından vazgeçmeyecektir.

Bu siyasi gidişat geriye kalan HDP'lilere tek bir seçenek sunuyor: PKK'dan kopacak ve Türkiye merkezli siyaset yapacak yeni bir siyasi parti oluşturmak. İspanya örneğinde olduğu gibi.

Dillerinden düşürmedikleri eşitlikten rahatsız oldular. Çünkü akıbetlerinin böyle olacağını beklemiyorlardı. At gözlüklerini çıkarmadıkları için Türkiye’deki değişimin farkında değillerdi.

Demirtaş ve arkadaşları ifade vermeye gitmeyeceklerini söyleyip meydan okumuşlardı. Böyle olunca da devlet, ifadesini almaya gitti.

Cumhuriyet Gazetesinin terörle ilişkilerini temin ettiğinden şüphelenilen yöneticileri gözaltına alındı. Ve tabii ki basın özgürlüğü korosu zaman geçirmeden sahneye çıktı.

Tabanda "CHP, PKK -HDP'nin payandası mı" sorusu eşliğinde belli bir tepkinin oluşması -ki son dönemde "yeni devlet" ile ilişkiler bağlamında Kemalist kesimde kısmi bir parçalanma gözlemlenmektedir- beklenebilir.

“Yeni Türkiye” kendi meşru mekanizmaları ile bir karar verdiğinde “aman Batılılar ne der?” diye korkmaz, geri adım atmaz! Kararlarını Batılılara onaylatmak ihtiyacı hissetmez!